Kalesine çıktım bir akşam üstü;
Selamım sundum surlarına, sustu.
Gönlü kırıktı, anladım ki küstü,
Ahde vefayı bilir misin, dedi.
Öyle bir estiki İdris Dağından;
Parçalar koptu, yüreğim bağından.
Sitem dolu, dökülen dudağından;
Ansam derdimi dinler misin, dedi.
Tarih hayrandı yaptığım kemere,
Develioğlu derler o esere,
Kızılırmak'a gem vurduğum yere,
Arada bir gün gelir misin, dedi.
Bedestenlerde, tacirlerim çoktu.
Tabakhane kurdu emsali yoktu
Ahalimin sırtı pek, karnı toktu.
Sen bir adım ileri misin, dedi.
Asmalarımdan üzümün karası,
Süslerdi saraylarda Han sofrası,
Benim için; bugün ya da sonrası,
Sen hayal kurabilir misin, dedi.
Buraya geldik; otağdan obadan,
Yurt edindik bu dağdan bu ovadan
Alışoğlundan Kazancı Baba'dan,
Gün gelip de el alır mısın, dedi.
Geçti zaman, gün geldi, döndü devran
Hanlarım, hamamlarım oldu viran.
Dirsek çürütüp, mürekkep yalayan,
Torunlarıma söyler misin, dedi.
Haline bakıp da memleketin dün,
İbret al şanlı tarihinden, düşün;
Sen ceddini hatırlayıp da bir gün,
Kim olduğunu bulur musun, dedi.
Küçük çayırdaki rahvan tayını,
Geçi Deresini, Gala Çayını,
Gözyaşım say; bak da akan suyunu,
Kuruduğunu görür müsün, dedi.
Sen benim kadim şehrimsin, sevdamsın. Kaleciksin, memleketim, sılamsın.
Dostun dosttan aldığı bir selamsın
Başımın üstüne; yarimsin, dedim.
Kayıt Tarihi : 4.10.2019 20:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!