Göğsüne yaslanıp huzur dolduğum gibi,
Pamuk döşekler verir mi şu kaldırımlar?
Hani güneşten sıcak tuttuğum elini,
Tenim tenine düşer mi taş kaldırımlar?
Ne gecenin ayazı, ne şafağın kırağı,
Önümde sonsuza uzanan kıvrımlı yollar,
Yürüsem yürüsem kalmaz hiç toprağı,
Sende üşüdüğüm kadar üşür mü kaldırımlar?
Derdinle dertlenen yükler ağır omuzlarımda,
Taşırım daha da yükleyin kalmasın dünyalar.
Kıymet bilmeyenin tüyü bitmesin vücudumda,
Sırtımı dayasam yükümü alır mı kaldırımlar?
Kimseler yokken ıssız, sessiz, baş başa,
Anlatsam dinler belki susarsa yakarışlar.
Sonunda dertler düşer mi yerdeki her taşa?
Haykırsam şu karanlıkta işitir mi kaldırımlar?
Bir kısalır bir uzar sokak lambasında gölgelerim,
Sevgiye yetmez elbet çelimsiz küçük adımlar.
Denedim olmadı denirse yorulur yüreklerim,
Gölgesinde senin gibi oynatır mı kaldırımlar?
Diyorlar hep hayat kendince bir oyun,
Şu martıların sesi bile koyuyor kurallar.
Özgürlüğe yürü, kaç adım kaldı yolun?
Oyunun sonuna götürür mü kaldırımlar?
Uykusunda evlere, kara pencerelere sorsam,
Perde açılıncaya kadar yok olmuş diyorlar.
Şıklatıp parmağımı öylece ortadan kaybolsam,
Benimle bilinmezliğe gelir mi kaldırımlar?
Kayıt Tarihi : 25.12.2022 16:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir hüzünlü sonbahar akşamı, gönülden dökünlenler.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!