Aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
İçimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy
Birkaç köy sular altında.
Kalbimin doğusu,
Her resme güneş çizen bir çocuktu.
Gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda
Kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Muhteşem bir şiir
Sözler...
Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan
aşkın kanunu konuşurduk kalbimizin doğusuyla
kalbimizin doğusunda yalan bir dünya vardı
Boş bir yolculuk bu yılları geçmişte bıraktıktan sonra bu gün bu şiiri tekrar okumak belki de Madak arkadaşıma olan saygımdandı bu çırpınışım...
Sanırım yüzyıllar geçti sesinden uzak kalmamızdaki zaman...
Şiirlerin ölmezliğiydi bu gün buraya tekrar gelip arkadaşıma rahmet dilemem...
ümlelerin içine gizlediği kendi özlemlerini ve pişmalığını anlatımları bu gün daha iyi anlaşıldı sanırım bence çünkü araya özlem misli ile girdi...
Seni şiirlerle tanımak, yaşadığın acıların eksiğiydi muhakkak şimdilerde sadece en önemlimiz olan "Rahmet" dualarımdasın değerli. Madak can...
Mustafa yılmaz
Bu şiiri Çağdaş Türk Şiiri için yazacağım izninizle.
Sevgili şair, bu dünyada en çok kalması gereken belki de sizdiniz. Anınıza saygıyla
“Anlatarak bitiriyorum hayatımı
Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat
Bir çiçek çizdim bu akşam avucuma
İsmini her şey koydum
Simli ojeler sürdüm yanlızlıktan sıkıldığımdan
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım
Yıldızlı bir gecenin”
“Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Bir gül, bir güle derdi ki görse
Yalan söylüyorum
Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.”
Biz de konuşmayalım o zaman. Zaten konuşmaya değmez!
Allah taksiratını affetsin! Cennetiyle Cemaliyle şereflendirsin!
Huzur içinde uyu güzel insan, değerli kaleminizle sevenlerinizin yüreğinde hep yaşayacaksınız...
Seçici kurula teşekkürlerim içten.
can dostlarım...inanın birkaç defa okudum...nasıl kurtarabilirim diye...farklı tonlamalar vs vs...şiire yakın duran satırlara öncelik tanıdım
''İçimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy
Birkaç köy sular altında.'' veya
''Kim bir şairi kırsa
Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela ''
gibi...yer yer şiire yakın durmuş ve sonra şiir kaybolmuş...bir metne dönüşmüş...ve haliyle yakalamaya çalışmış...işte bu nedenle şair olmak önem arz ediyor...hepimiz bunun çabasındayız...biraz daha şair olup şiire yakın durmak...çok az insana nasip oluyor...onların da kıymetini maalesef bilemiyoruz...neden ...şairlik ve şiir anlayışımız sebebiyle elbette...şiir genelde bir seferde ilhamla yazılır...sonrası önemlidir...üzerinde çok oynuyorsanız o şiir değildir...ne diyelim... şiir olmaya çalışır...başarır mı hayır...bugünkü şiirirmiz buna çok iyi bir örnek...mektup niyetine okudum...oldukça içli bir mektup...ama şiir değil...sevgilermle
Şair, MUHAYYİLESİ GENİŞ, ANLATIM ve yazım gücü şahane.benzetme yeteneğine sahip kıymetli biri.Şiiri seve seve okudum.++ tebrik ederim Günün şiirinden kutlarım. selam olsun.
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta