Kalabalığın orta yerinde bir adım geri durur içim,
sesler birbirine çarpar, parçalara ayrılır,
her parça bir isim gibi kayar önümden,
hiçbiri dönüp “buradayım” demez.
Yüzler penceredir, içlerinde oda yok,
gülüşler kısa, bakışlar süratli,
omuzlar akıp gider yanımdan
ben olduğum yerde genişleyen bir boşluk.
Telefon ışığı yanar söner, bildirimler çoğalır,
hiçbiri kalbimin kapısına kadar gelmez,
ekranda kelimeler var, odada insan yok,
parmaklarım camı ısıtır, içim yine serin.
“Dostlarım var” derken sesim,
kapıların hepsi başka bir yöne açılır,
her kapının ardında kısa bir yankı
yankının ardında uzun bir sessizlik.
Bir masada üç sandalye, iki dolu, biri boştur,
boş olanın sessizliği masayı ağırlaştırır.
Kahveler ılıklaştıkça sohbet küçülür,
cümlelerin dibi görünür, derinlik değil.
Kalabalık, şehrin üstüne gerilmiş bir ağ gibi,
göğe baktıkça düğümleri artar.
Ben o ağın altına değil, içime sığınırım;
orada küçük bir avlu vardır, kimsenin bilmediği.
Adımımı yavaşlatırım, nefesimi sayarım,
dört alır, iki tutar, altı veririm.
Sesler uzaklaşır, kendi sesim yaklaşır,
kalbim, ben duyayım diye biraz yüksek okur.
“Yanımda kalın” demek istemem artık,
yanında duranın niyeti tartılır çünkü.
Çoğu, faydayı sorar önce;
ben, insanın insana gölge olmadan nasıl durduğunu ararım.
Kendime küçük bir cümle yazarım avucuma:
duyulmadığın yerde kısalt cümleyi,
kısalt beklentiyi,
kendini kısaltma.
Bir bank bulurum içimde, otururum yanına,
adımı sessizce çağırırım, cevap benden gelir.
Sırtımı dayarım, yasımın ağırlığı azalır,
çünkü dayanacak en sabit yer, kendi omzumdur.
Gece ilerledikçe şehir yavaşlar,
ışıklar suya düşen kırpıntılar gibi titrer.
Ben o titremeyi izlerken anlarım:
yakınlık sayıdan değil, sakinden doğar.
“Dostlarım var” demek yerine
“dayanağım var” derim,
o dayanak içimde büyür,
kökü derinde, gövdesi sakin.
Bazen biri gelir, kısa bir selam bırakır,
gitmesi kalmasından daha rahattır;
ben yine teşekkür eder, yerimi unutmam,
çünkü yerim, içimdeki avludur.
Kalabalığın ortasında yürürken
omzum düşmez artık, bakışım dağılmaz;
her adımda bir taş yerine oturur
ayakkabımın içindeki sessizlik bile benimle anlaşır.
Ve sabah, ayna karşısında yüzüme yaklaşınca
görürüm:
yalnızlık sandığım boşluk,
kendime kurduğum odaymış.
Kapısını içten kapatırım,
penceresini göğe aralarım.
“Dostlarım var” cümlesi eksik kalır belki
ama “benimle ben varım” cümlesi tamdır.
Kalabalık geçer, rüzgâr diner, gün uzar,
omzumdaki görünmez el yer değiştirir;
artık dışarıdan gelmez,
içeriden nazikçe durur.
Ve ben bilirim:
aranan destek, bir isim ya da sayı değil,
içimde susmadan duran o küçük ben,
en sonunda en güvenilir dostumdur.
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 02:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!