Kalan Sağlar Bizim Midir?
Hiç sokakta geçirmek zorunda kalmadım ben geceyi.
İliklerime kadar üşüdüğüm için birilerine sokulup yatmadım hiç.
Bir bankın üzerine kıvrılıverip, üzerime bilmem kaç yerinden yırtılmış paltomu örtmedim.
Bulduğum bir köprü altına, herhangi birine, ateş yakıp çevresine dizilenler arasında yer almadım.
Yazgıydı bu.
Kimisi zemheri soğuğuyla imtihan ediliyordu, kimisi sıcak döşekle. Kimisine mahpus damlarında adım saymak düşüyordu, kimisine gökyüzünü seyrederken kalbini yüzlerce kapı arkasına hapsetmek.
Bana hep iyi görünenler düştü. İyi görünenler diyorum zira hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizde hayır olduğunu söylüyor Mevla.
Bana hiç, bir gece vakti karanlığı yırtan bir sarsıntıyla uyanmak düşmedi. Kendimi dışarı atmak zorunda kalmadım hiçbir zaman. Ve sütunlar üzerime doğru gelmedi ezmek istercesine şimdiye kadar.
Bir çadır kurulmadı benim için. Bir tabak sıcak yemek için saatlerce sıra beklemek zorunda kalmadım ben. Hastalığa yakalanmak endişesiyle çaresizlik içinde oturup ağlamadım.
Şimdi…
Isıtmıyor battaniyem eskisi gibi bedenimi. Çayımın sıcaklığını hissedemiyorum içimde önceden olduğu gibi. “Çok şükür” bile diyemiyorum binlerce “can” çaresizlik içinde kıvranırken bencillik yapacağımı düşünerek.
Kafamı kaldırıp yıldızları gördüğümde havanın güzelliğinden bahsedip bir şarkı tutturamıyorum: “Benim gönlüm sarhoştur, yıldızların altında..” Biliyorum bu yıldızlar ısıtmıyor o küçük bedenleri.
Yüreklerindeki tüm dünyayı ateşe verecek yangından nasiplenmeli şimdi. Dertlerini dert bilmeli, çaresizliklerine bir nebze olsun, yangına giden güvercin misali, bi damla olsun çare olmalı.
Komşusu aç iken tok yatan güruhtan mıyız? Öyleyse biz kimdeniz? Bizden değildir diyorsa biz hangi tarafa düşüyoruz? Kendimiz için istediğimiz kardeşlerimiz için isteyebiliyor muyuz?
Biliriz ki dostluk her şeyi paylaşmaktır. Sevinci, kederi, tasayı… Mesafeler olsa da arada gönül köprüleri kurmaktır. Ellerini açıp duaya durmaktır. Biliriz ki ancak paylaşıldıkça azalacaktır acılar. Ancak birileri sarmaya gittiğinde kapanacaktır yaralar.
“Ölen ölür! ” soğukkanlılığıyla yaklaşılabilir mi betonlar altındaki bedenlere? Ya geridekiler?
Sahi “Kalan sağlar bizim midir? ” Nur AYDIN
Nur Aydın 2Kayıt Tarihi : 5.7.2010 21:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nur Aydın 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/07/05/kalan-saglar-bizim-midir-2.jpg)
şiire de şairede temayada binlerce teşekkürler.Sağlıkla kalın..
İliklerime kadar üşüdüğüm için birilerine sokulup yatmadım hiç.
Bir bankın üzerine kıvrılıverip, üzerime bilmem kaç yerinden yırtılmış paltomu örtmedim.
Bulduğum bir köprü altına, herhangi birine, ateş yakıp çevresine dizilenler arasında yer almadım
..............
Turgay Nar'ın 'Çöplük' adlı oyunu geldi gözlerimin önüne..
Ben yattım sokaklarda, onlarla bir kaç gece de olsa, zorunluluktan da olsa, gözlemledim onları.. onlar gibi yaşadım..
oyununun sahneleri gözümün önüne geliyor şimdi.. her bir sahnesi gerçekten çok acıtacak türden ama ne kadar öyle olursa olsun, gerçekler kadar sızlatmıyor, açlık gibi, sokakta olmak gibi..karanlık gibi.. bilinmezlik gibi..üşümek gibi..
konuştum onlarla, ve onlar gibi sabahladım ; dışardaki donduran soğunu bir tren garının bile saklayamadığı, oturulacak bir bankın bile olmadığı taş binalarına yaslanarak ve tirtir titreyerek sabahı bekledim onlarla... güneşin doğuşuyla birlikte benim için bitmişti tüs acıtan gerçeklerim ama ülkemin bir yerlerinde, dünyanın bir yerlerinde, açlık, evsizlik, savaş, yokluk, yoksulluk, sahipsizlik, acı ve böylesi gerçekler kanayarak devam ediyordu.. birileri sıcak şömüienin kenarında yudumlarken şarabını, en romantik dakikalarda zaman tükeniyordu ama başka birileri belki de, bir bankanın atm lerinden birisinde kar beyaz ölümlerle teslim ediyordu kendisini...hayat böyleydi ve çelişkilerle doluydu..
hani 'aşk' gelicek cümle dertler bitecekti.. Aşk bir dert miydi, çaresizlik miydi aşk, yoksa biz mi bir büyük yanılsama içindeydik? Geleni öyle olmadığı halde aşk mı sandık?
yanıldık belki de bunun için yandık...
.........
yazı çok ince duyguların ürünü, çok hümanist, çok empatik.. yaşanmamış ama çok gözlemlenmiş... tıpkı yaşanmışlık gibi.. tıpkısının aynısı olmak gibi..
ve içimi titretti en derininden.. tebrikler...
İliklerime kadar üşüdüğüm için birilerine sokulup yatmadım hiç.
Bir bankın üzerine kıvrılıverip, üzerime bilmem kaç yerinden yırtılmış paltomu örtmedim.
Bulduğum bir köprü altına, herhangi birine, ateş yakıp çevresine dizilenler arasında yer almadım
..............
Turgay Nar'ın 'Çöplük' adlı oyunu geldi gözlerimin önüne..
Ben yattım sokaklarda, onlarla bir kaç gece de olsa, zorunluluktan da olsa, gözlemledim onları.. onlar gibi yaşadım..
oyununun sahneleri gözümün önüne geliyor şimdi.. her bir sahnesi gerçekten çok acıtacak türden ama ne kadar öyle olursa olsun, gerçekler kadar sızlatmıyor, açlık gibi, sokakta olmak gibi..karanlık gibi.. bilinmezlik gibi..üşümek gibi..
konuştum onlarla, ve onlar gibi sabahladım ; dışardaki donduran soğunu bir tren garının bile saklayamadığı, oturulacak bir bankın bile olmadığı taş binalarına yaslanarak ve tirtir titreyerek sabahı bekledim onlarla... güneşin doğuşuyla birlikte benim için bitmişti tüs acıtan gerçeklerim ama ülkemin bir yerlerinde, dünyanın bir yerlerinde, açlık, evsizlik, savaş, yokluk, yoksulluk, sahipsizlik, acı ve böylesi gerçekler kanayarak devam ediyordu.. birileri sıcak şömüienin kenarında yudumlarken şarabını, en romantik dakikalarda zaman tükeniyordu ama başka birileri belki de, bir bankanın atm lerinden birisinde kar beyaz ölümlerle teslim ediyordu kendisini...hayat böyleydi ve çelişkilerle doluydu..
hani 'aşk' gelicek cümle dertler bitecekti.. Aşk bir dert miydi, çaresizlik miydi aşk, yoksa biz mi bir büyük yanılsama içindeydik? Geleni öyle olmadığı halde aşk mı sandık?
yanıldık belki de bunun için yandık...
.........
yazı çok ince duyguların ürünü, çok hümanist, çok empatik.. yaşanmamış ama çok gözlemlenmiş... tıpkı yaşanmışlık gibi.. tıpkısının aynısı olmak gibi..
ve içimi titretti en derininden.. tebrikler...
İliklerime kadar üşüdüğüm için birilerine sokulup yatmadım hiç.
Bir bankın üzerine kıvrılıverip, üzerime bilmem kaç yerinden yırtılmış paltomu örtmedim.
Bulduğum bir köprü altına, herhangi birine, ateş yakıp çevresine dizilenler arasında yer almadım
..............
Turgay Nar'ın 'Çöplük' adlı oyunu geldi gözlerimin önüne..
Ben yattım sokaklarda, onlarla bir kaç gece de olsa, zorunluluktan da olsa, gözlemledim onları.. onlar gibi yaşadım..
oyununun sahneleri gözümün önüne geliyor şimdi.. her bir sahnesi gerçekten çok acıtacak türden ama ne kadar öyle olursa olsun, gerçekler kadar sızlatmıyor, açlık gibi, sokakta olmak gibi..karanlık gibi.. bilinmezlik gibi..üşümek gibi..
konuştum onlarla, ve onlar gibi sabahladım ; dışardaki donduran soğunu bir tren garının bile saklayamadığı, oturulacak bir bankın bile olmadığı taş binalarına yaslanarak ve tirtir titreyerek sabahı bekledim onlarla... güneşin doğuşuyla birlikte benim için bitmişti tüs acıtan gerçeklerim ama ülkemin bir yerlerinde, dünyanın bir yerlerinde, açlık, evsizlik, savaş, yokluk, yoksulluk, sahipsizlik, acı ve böylesi gerçekler kanayarak devam ediyordu.. birileri sıcak şömüienin kenarında yudumlarken şarabını, en romantik dakikalarda zaman tükeniyordu ama başka birileri belki de, bir bankanın atm lerinden birisinde kar beyaz ölümlerle teslim ediyordu kendisini...hayat böyleydi ve çelişkilerle doluydu..
hani 'aşk' gelicek cümle dertler bitecekti.. Aşk bir dert miydi, çaresizlik miydi aşk, yoksa biz mi bir büyük yanılsama içindeydik? Geleni öyle olmadığı halde aşk mı sandık?
yanıldık belki de bunun için yandık...
.........
yazı çok ince duyguların ürünü, çok hümanist, çok empatik.. yaşanmamış ama çok gözlemlenmiş... tıpkı yaşanmışlık gibi.. tıpkısının aynısı olmak gibi..
ve içimi titretti en derininden.. tebrikler...
TÜM YORUMLAR (4)