Ağır olan fincanın dibindeki telve miydi yoksa falı mıydı bilmiyorum...
Ama ne olursa olsun hiç unutmuyordum saklambaç oynadığım çocukların isimlerini.
Ve ellerini... Beni sobelemeye hazır.
Saat kaçtı bilmiyorum, uyanmıştım uykudan. Saate bakmayada lüzum görmemiştim zaten. Zaten güneşte yoktu.
Akşam mıydı yoksa sabahın son karanlığı mıydı bilmiyorum, uyanmıştım işte bir vakit.
Ve bir bardak suyla temizlerken ciğerlerimi, beynimin en nikotinsiz kısmına sızan adını çıkarmaya çalışıyordum sessizce ve senden habersiz.
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla