Çiğ idi, çığlık idi kurşunî boşluğun
Hicretin ömrüme çığ gibi düştü.
Birlikte büyüttüğümüz gonca güller
Çile közünde enkaza dönüştü.
Batarken ıslak çöllerde sensizliğe
Her hâlini tattım sarhoşluğun.
Zaman tepsisinde çözüldü telven
Dudağımda sade tadın kaldı.
Hâlâ ardından giryân ediyor bak,
Gitmeden öptüğün fincan,
Bülbüller bile dut yemişten beter.
Bir nûn’a döndüm, bir de Mecnûn’a
Aşkın notası uymazmış kanuna.
Lirik şiirler gibi
Kapladın gönül sayfamı.
Ben, ebediyyen
Kaşındaki zindana hayran.
Bir kahve içimiydi o kahverengi gözlerin
“Âh” edip yandıkça kahve çekti canım,
İçtikçe içerim inan, mevzu derin.
Göklerden hoş bir letafet düştü,
Sözün cezvesinde
Muhabbet kahvesi pişti.
Dedim ki tam sırasıdır
Derdimi sunmanın ey can:
Taze kavrulmuş aşk yarasıdır,
Şu alnımdaki kırışıklıklar.
Âh u zârımı silebilir mi?
Şehirden taşan boş ışıklar.
Yanarım hasretine fincan fincan.
Ne Lokman’a gider ne ilâç ararım,
Şifa diye yüreğime
Yalnızca telveni sararım.
Şeker parem,
Orta şekerlim,
Son kararım…
Kayıt Tarihi : 27.12.2019 14:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
(2018 Kasım ayında Bizim Ece Dergisi Sahibi / Şair Ahmet OTMAN tarafından hazırlanan Bizim Ece Şairler Antolojisi: 2018’de yer almıştır.) ***** (İlk yazılış tarihi: 14/05/2008; Erzurum) (Son tashih zamanı: 02/01/2022, 22:33; Kocasinan, Kayseri)

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!