Koca evrende bir toz tanesi misali hacminle,
Kendini dev aynasında görmemen bütün mesele.
Sen sadece bir “an”sın ahir zaman içinde,
Koşsan da bir, adımlasan da bir, gideceğin yer bir.
Uçmak mı istiyorsun, önce düşmeyi sevmelisin.
Bir bedenle yürümek mi bu yolu ?
Bu yol damarlarımı çatlatmış
Dizlerimi titretmiş “gülümseyerek bakarken”
Kirli fikirlerine kuma etmiş bedenimi.
İçimde mor öfkeler büyütürken sana
Doğdun mu ? geçmiş olsun.
Demirden hudutlarla örülü
Belli yollardan yürüyeceksin.
Kaçmaya yeltenebilirsin de, nafile.
Bir adım burnunun dikine gitmek istersen
Bin adım geriye gark olursun.
Tarih tekerrürden ibaretse
tekerrürlerde tarihten
bir şu savaş bir bu kuşatma
estergon kahramanLarı
stanpolis kuşatıcıları
hazineler altınlar, köleler
Gelin çıkarlarımızi ortaya koyup
Adi bir anlaşma yapalım.
Artık kimse kurban edilmesin tanrılara
Kimse kimsenin girmesin toprağına
Olmadı yasamin hücreleri alınsın
Kesin bir son bulalım bu kaosa.
Sessizlik hır çıkardı benle siz arasında
Saklamasanız olmazdı değil mi leş ! öfkelerinizi
Kusmanızdı, rahatlamanızdı tüm derdim isteğim
Ben ateşe aşık etmiştim kendimi, sizin için.
Ben sizi kendimden bile çok düşünürdüm, bilmediniz.
Korkunun renginden güneşi çizmeye kalkan,
tedavülden kalkmış yanık ellerimle,
gidişinin hazzını betimledim beyaz gökyüzüne.
Karanlıklar dahi gıpta etti baktıkça halime.
Yağmurun yağışına laf sokmaya başlayalı ben bi başkalaştım
Piston kısa kol uzun
Ceketimiz büyük gelmiş boy uzun
Olsun üzme kendini bozsun
Hayat senin gölgeni
Tozsun çevrendeki sinsiler
Sen bi ceket bolsun o dünyaya.
Kendime has ağrılarım var benim.
Istıraplarım var, bir benim kalıbıma uygun.
Şehrin en yalnız en kokuşmuş günlerini sıyırıp
Atmışlığım var kabuğumdan içime peşi sıra.
Ben yeterince gebe kalmışım zaten.
Susma!
Sessizliğin kör bir geceye ait gibi
ve yoksul düşüme saplanan hançer
ve sonrası akan buz gibi kan iliklerimden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!