Kafes
Ucu kara dantelli perdeler iniyor gökten
Ardın sıra yaktığım mumlar birer birer devriliyor
İnce bileklerime bağlanan kayalar halinden memnun
Aşka esir alınan bir tek ben miyim gözlerinden?
Bir tek ben miyim sesine yolcu, ruhunun memleketinden ?
Bilmem kaçıncı kez dönüyorum aynı köşeden
Kaçıncı kez deniyorum çıkmayı bu kafesten
Ayaklarım kavrula kavrula koşuyorum
Her bir adımda öfkeli kumlar havalanıyor
Ardımdan bıkkın homurdanmalar yükseliyor
Çırpınışımın beyhudeliği hakkında bir kaç kelam ediyor bazıları
Ben ise bilmem kaçıncı kez geçiyorum aynı yerden
Kaçıncı kez yürüyorum ateş sahillerine bu kafesten
Kılçıklı kelimeler delip geçiyor boğazımı
Çürük çaput gibi yırtılıyor damarlarım,
Vurduğun mühürle sonsuza dek parçalanıyor dudaklarım
Bir yangın örülüyor ruhumdan ilmek ilmek
Sesleniyorum sana yüreğimi gömdüğün yerden
Bilmem kaçıncı kez duymuyorsun beni bu kafesten
Ucu bucağı görünmeyen kararmış bambular
Solgun ve halsiz Saka kuşları
Ölüm şiirleri ezberletilmiş, bir türlü susmayan ıslıklar
Titreyen yıldızlar,
Vurulan alacalar,
Burada her şey azar azar yitiyor, görmüyorlar.
Avuçlarına ağlıyorum,
Bilmem kaçıncı kez parmak uçlarına sarılıyorum kaleminden,
Kaçıncı kez üstüm çiziliyor, gelemiyorum sana bu kafesten.
Kanayan goncalar önlerinde oturmanı bekliyor
Sedir divanlar permeperişan, gül meclisi talan
Bir musiki dökülse vakitsizce dudaklarından,
Kurulacak sevda otağım ihtişamından
Kaçıncı kez sefere çıkıp, tüm acıları kendime esir alacağım gözlerinden?
Bilmem kaçıncı kez müebbet yiyorum yokluğuna bu kafesten..
Komşu ülkenin çocuklarıda senden bahsediyor
Gülüşünde merhameti tadıp şaşkına dönüyorlar
Güneşe umutla dönüyor gözleri, yaşamak diyorlar!
Okşadığın saçlarında, yaşamak canlanıyor!
Bir kaç şeker düşüyor utangaç ellerine, ellerinden
Birde az sonra çamura bulanacak oyuncak bebeklerden
Kaçıncı kez mülteci bir çocuk gibi baktım sana bu kafesten..
Kafes yükseliyor,
Evvela saçlarım dökülüyor toprağa.
Işığım sönüyor sonra.
Çaresizce dövünüyorum !
Bir ara bir boşluk kazıyorum ,
Parmaklarımı yutarak anında kapanıyor toprak.
Sessiz bir Ahhh bırakıyorum boşluğa
Birde adımı.
Yankılanıyor dalga dalga,
Yıkılmış kalelerde ve surlarda
Benim adım mitlerin en talihsiz yıldızı, Süreyya !
Kafes yükseliyor,
içi hıncahınç sen dolu.
Bu kafesten sana kaçıncı kez mırıldanıyorum bilmiyorum..
Bilmem kaçıncı kez sana gelemeden ölüp diriliyorum?
Kaçıncı kez kızgın parmaklıklar yapışıyor tenime?
Kaçıncı kez esir alınıp salınıyorum
Ve bıktırıyorum özgürlükçü Şuarâ’yı ?
Kafes yükseliyor
Parmaklıklar bas bas bağırıyor mahkumiyetin şarkısını..
Bilmem kaçıncı kez önünde diz çöküyorum, sustur diye bu ızdırabı..
Kaçıncı kez didik didik arıyorum kafesin çöl habitatında Hüma’yı ?
Kafes yükseliyor
Çaba yersiz ve zamansız
Sensizlik artık kanun ve amansız
Kaçıncı kez fırtınalar ortasında savrulmaktayım
Kaçıncı kez seninle kavrulup yanmaktayım
Bilmem kaçıncı kez acımasızca yağmalanmaktayım
Kaçıncı kez çalınıp çırpılıp azalmaktayım…
Kayıt Tarihi : 4.8.2022 16:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Almira Almira](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/08/04/kafes-sureyya-6.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!