KAF SURESİ
Sure ilk nesilden itibaren bu isimle anılmıştır.
Efendimiz bazen sabah namazlarında, bir rivayete göre de Cuma hutbelerinde okumuştur.
Nübüvvetin 4 veya 5, yıllarında nazil olmuştur. Mürselat ile Beled sureleri arasına yerleştirilmiştir. 34, sırada indirilmiştir.
Konusu: Tek cümleyle yeniden diriliş, ahiret ve adalet tasavvurumuzu inşa eder.
Ahiret inancına karşı gelenlerin sebebinin, uzak tanrı olduğunu söyler. Bu surenin şaheser ayeti “Ben, size can damarınızdan yakınım” ayetidir.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1. Aynızamanda okuyana şeref veren, okuyanı onurlandıran, okuyana itibar katan, okuyanı Allah’ın nazarında ve nezdinde değerli kılan Kur’an ın değerini bilin.
Kur’an, Vahiy size onur veriyor. Vahiy sizin haysiyet ve itibarınızı koruyor. Onun için siz de vahyin değerini koruyun, vahyin değerini bilin. Hem şerefli özünde, hem de okuyana şeref ve onur bahşeden anlamı var “Mecid” formunda.
Vahiyle şereflenen insan Allah’tan başkasına kul olmaz. Çünkü insanın gerçek bedelini ancak Allah öder.
Kur’-an’dan bir âyet bilen kişi bir âyetlik, bir sûre bilen kişi bir sûrelik, on sûre bilen de on sûrelik şeref sahibidir. Kur’an’ın tümünü bilen kişi de o kadar izzet ve şeref sahibidir. Öyleyse bakın kendinize, ne kadar şereflisiniz? Bunu kendiniz takdir edin.
2. Acayip şey. Bir insan peygamber olduğunu söylüyor. İlk muhataplar melek veya cinlerin putunu yaptığı taşlara tapıyorlardı. Taşlara tapacak kadar soyut düşünceden mahrum olan bu adamlar bir insanın Allah’a elçi olmasını acayip görüyorlar.
Hayatlarına müdahil bir elçi istemiyorlar. Onlar ayakları yerde olmayan bir elçi istiyorlar. Ayakları yerde olmayan bir elçi izlenmez. FURKAN 7
3. Yeniden dirilişi kabul edemiyorlar. Cehalete bağlı bir inat. Bunu da imanla o cehaleti aşmak gerekiyor. İman cehaleti aşmanın en sağlıklı yoludur.
4. Yaratan zaten benim. İnsanın toz toprak olacağının kanunu koyan da benim. Çürümek, Allah’ın, insana koymuş olduğu bir yasadır.
Yani her ölümlü varlık, nesi nereden geliyorsa oraya döner. Badeni toprağa döner, oradan gelmiştir. Ruhu ise Alem-i ervaha yani geldiği yere. Dolayısıyla her şey aslına rücu eder. Bu yasadır ve bu yasa korunmuştur. Bu yasayı Allah koymuştur.
Sizin yeraltındaki dünyanızda gözetimimiz altındadır. Tek bir zerreniz bile kaybolmamak üzere bizim ilmimizde, bizim kitabımızda mahfuzdur. Toprağın sizin vücudunuzdan yediklerinin hepsini biz biliyoruz, parça parça hepsinin kaydı, bilgisi bizde mevcuttur, hepsini muhafaza etmişiz.Yeniden diriliş vaadi Allah’ın hayat için koyduğu yasalar gözetilerek yapılmaktadır.
5. MERİC: içinden çıkılamayacak kargaşa, kaos. İç dünyasında kargaşa yaşayanlar, dış dünyadaki gerçekleri, hakikatleri göremezler.
O muhteşem dizaynı fark etmez. O muhteşem eli fark etmez. Sanatta ki o muhteşemliği fark etmeyince sanatkarın ihtişamını, büyüklüğünü fark etmez. Onun içinde yaratmayı Allah’a bile çok görür.
Kafaya bakın, Allah tasavvuruna bakın. İnsanın Allah tasavvuru, insanın zihnini yüceltmesi gerekirken, onlar yüce bir tasavvur olan Allah tasavvurunu insan hizasına çekmeye, indirmeye çalışıyorlar. İşte onun için algılayamıyorlar.
6. Yeniden yaratılışı Allah’a bile çok gören bu insanlar, göklere bir bakmazlar mı?
MÜLK 3-4 , AHKAF 33
7. Kur’an ın genel üslubu budur. Fiziki şeylerden bahsederken hep aslında ahlaki, manevi noktalara imada bulunur. Yani dağ diyorsa Kur’an, yer yüzü diyorsa biz hemen bunu insanın iç dünyası olarak anlayacağız. İnsanın iç dünyasının kapasitesini de artırır. Nasıl artırır? Tıpkı yer yüzünün kapasitesini, yer yüzünün yüz ölçümünü, alanını engebeler koyarak, girintiler ve çıkıntılar, dağlar ve vadiler koyarak artırdıysa, insanın iç kapasitesini de bereketlendirir, mübarek kılar ve insanın iç kapasitesini artırır,
ZEVC: Varlığın çift kutupluluğuna atıftır. Bunu vahiyde de görebiliriz. Bir insana atıf yapar bir şeytana, bir güzele bir çirkine, bir hakka bir batıla. Ey insan varlık çift kutupludur, bunun bir yüzü dünya öbür yüzü ahirettir.
ZEVCİN BEHİC; Çift kutuplu güzellik, göz alıcı güzellik. Ahireti inkarla ilgilidir bu pasajın konusu. Ey ahireti inkar eden inkarcı muhatap, varlık çift kutupludur. Dünya bu kutbun bir tanesidir. Öteki kutbu nerde? İşte ahirette öteki kutbudur. Sen aslında ahireti inkar etmekle varlığın yasasını, senin de tabi olduğun yasasını inkar ediyorsun, kendini inkar ediyorsun.
8. TEBSİRA: Dış bilgiye, deneye dayalı bilgiye denir. ZİKRA: İç bilgiye, iç aydınlanmaya, tefekküre, düşünceye delalet eder. Yani bu kısacık ayette bilginin iki temel kaynağı da dile getiriliyor.
Ne dönüp göğe bakıp göğü kitap gibi okuyorsunuz, ne indirilen vahye inanıyorsunuz. Peki siz ne işe yararsınız?
9. Mübarek su, mübarek ürün; Bu çifti gördüğünüz her yerde hemen ahlaki ve manevi suya bakacaksınız. Vahiy suya benzetilir. Nasıl gökten su nazil etmişse Allah, semadan da, yani manevi semadan da vahiy nazil etmiştir. Nereye? Suyu kurumuş topraklara can versin, vahyi de kurumuş yüreklere can versin diye. Mübarek Kur’an, mübarek su; Gökten mü’min bir kalbe, akla nazil olursa ne yapar? Orayı cennete çevirir. Aslında mü’minin cenneti ilk defa yüreğinde tohumlanır. Mü’minin gireceği cennetin prototipi yüreğindedir. Orayı çölken cennete çeviren de vahiy rahmetidir.
10. BÂSİK: Uzun, düzgün veya yüklü. Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş. Yani birbiri üstüne dizilmiş çok veya içinde meyvesi çok, çünkü tal'ı, hurmanın ilk çıkan tomurcuğudur ki meyvesi içinde istiflidir.
11. “İşte ölümünüzden sonra dirilişiniz de böyle olacaktır. Gökten sizin için su nasıl inmişse, yeryüzü sizin için nasıl yayılıp serilmişse, dağlar orada denge unsuru olarak nasıl yaratılmışsa, yıllarca su görmemiş bir çöl ortamında nasıl birdenbire otlar çıkıp hayat beliriveriyorsa, aynen bunun gibi yıllarca toprak altında kalmış insanlar da Allah’ın emriyle, Allah’ın rahmetiyle birdenbire bir başka dünyaya, bir başka hayata dirilecekler,” diyor Rabbimiz.
Ey İnsan! Allah’ın indirdiği ayetleri okuyamıyorsun bari kainat ayetlerini okuyun da ahireti görün. Her yatağa girişiniz bir ölüm, her kalkışınız bir diriliştir.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
12. RESS: Kuyu demektir, derin kuyu, kör kuyu da diyebiliriz. Necran’da veya Azarbeycan’da olduğu söylenen bu kavim peygamberlerini kuyuya atan azgın bir kavim.
13. Ad ve Semud: ikisi hemen hemen bir zikredilir Kur’an’da. İkiz kardeşler gibi.
Ad kavmi çölle yeşilliğin bittiği yere kurdular medeniyetlerini. Yaptıkları binanın kumları çölden alınmıştı. Helak olunca suçu malzemede buldular. Semud kavmi kayalara yaptı binalarını. Yüreklerini, ahlaklarını değiştirmeyince onlarda helak olmaktan kurtulamadılar.
Dikkat buyurun firavun diyor. kavminden söz edilmiyor, sadece yalın olarak firavun geliyor. Neden? Firavun o kadar baskıcı ve zorbaydı ki kavmini silikleştirdi, şahsiyetsizleştirdi, artık firavunun kavmi denilecek şahsiyet kalmadı ortada. Yani hepsi bir sürü. Bir çobanın bir parmağına bakan, veya çobanın elinde ki bir tutam otun arkasına dökülmüş bir sürü. Onun için şahsiyeti yoksa Kur’an onlara adam demiyor.
14. “Ashabul’ Eyke” ormanlık vadinin sakinleri. Hz. Şuayb kavmini çok tanrıcılıktan uzaklaştırıp Allah’a tapmaya çağırmış; ölçü ve tartıda, alışverişte haksızlık yapmak, ülkede bozgunculuk çıkarmak, tehditle insanları Allah’ın yolundan alıkoymak gibi tutum ve davranışlara son vermelerini istemiştir.
Tubba kavmi Kudretli Himyer krallarına verilen isim. Bunların hepsi de elçileri yalanladılar. Sonunda vaad ettiğim, tehdit ettiğim ceza gerçekleşti.
15. Yahudilerin Allah’a atmış oldukları iftiraya da, müşriklere de cevap. Allah yerleri ve gökleri 6 günde yarattı ve 7. gün dinlendi.
Bu düşüncelerinin sebebi, Uzak Allah inancı. İşte şimdi oraya geldik.
16. Yaratanın aynası ile bakarsan kendi içini de görebilirsin. İnsanı yaratan biziz. Onun içine vesvese vereni de verileni de biliriz.
Zımmen, Allah insanı kendi kendisine bırakamayacak kadar önemlidir. Vesvese arttıkça irade azalır. İrade arttıkça vesvese azalır. İnsan kendisi ile baş başa kalınca Allahtan uzaklaşmaz.
Bu bir Allah tasavvuru inşasıdır, bu muhteşem cümle, Kendini bilen rabbini bilir.
“Ya Rabbi, bir an bile olsa beni nefsimle baş başa bırakma. HŞ”
Dert ne? Dert insanın kendisi ile baş başa kalınca kendisine kıyması. İnsanın kendini unutunca Allah’ı da unutması. Haddini bilmeyince Allah’ın kadrini de bilmemesi.
BAKARA 186
17. Kiramen katibin melekleri hesabımızı tutuyor.
Bir üstte denildi ya vesvese veren, vesvese verilen. İki kutup var. Bir tarafta o kutbu yolundan çıkarmaya çalışan vesveseci, yani nefs diyor ayet, iç ben, ego. Öbür tarafta da vesvese verilen, Allah’ın kendisi için verdiği koordinatlardan çıkarılmaya çalışılan.
İnsanın içinde iki odak olarak anlasak daha isabetli olur. Melek olarak da anlaşılabilir. Bilinç-bilinçaltı.
Kişinin “ben” idrakini kim inşa edecek. Aklıselim mi, yoksa güdü mü yani egomu?
Melek, meleke haline geldiyse o aklı seliym. Şeytan meleke haline geldiyse o da ego olarak konuşacaktır. Artık biz bu konuşmayı dinleyeceğiz bu ayetin ardından.
18. Söz tasavvurla eylemin ortasında bulunur. Düşüncenin meyvesidir, eylemin tohumudur. Düşüncenin oğludur, çocuğudur, eylemin ise anasıdır, babasıdır. Onun için sözden bahsettiğimiz zaman hem niyet ve düşünceyi, hem de eylemi ortaya koymuş oluruz. O nedenle eğer sözü kaydediyorsa, eylemi de niyeti de kaydediyor demektir.
19. Hani kaçıyordun ya ölümden, tek dünyalı bir bakışla bakarsan ölümden kaçarsın. Ama iki dünyalı olsaydın ölümden bu kadar kaçmazdın. Ölen bir kez ölür, ölümden kaçansa her ölümü hatırladığında ölür. Sen kaç kez öldün? Kendini öldürdün?
“Giden sadece sen değilsin, senden sonrakiler de seni takip edecek. Birer birer onlar da gidecek. Dünya bitecek, hayat bitecek, insanlar, gece, gündüz ay, güneş, gün, zaman bitecek. Yeryüzü, tüm âlemlerin hayatı bitecek. Peki ondan sonra ne olacak? Bakın bundan sonra Rabbimiz onu şöylece anlatıyor:
20. Sura diriliş için üflendi. Ömrünün her geçen günü bir uyarıydı. Kış, bahar, gece, gündüz bir uyarıydı. Aslında bedenin seni uyarmıştı. Saçındaki ağaran her siyah kıl, her sarı kıl bir uyarıydı aslında. Yüzünde oluşan her yeni kırışık bir uyarıydı.
Rabbimiz bize olan merhametinin eseri olarak yarın olacak bir gerçeği şimdiden sanki olmuş gibi, oluyormuş gibi bize anlatıyor, haber veriyor. Ama ne yazık ki insanlar bunun hesabını yapmıyor, bunu gündemlerine almıyorlar. Dirilişi, hesabı kitabı unutarak bir hayat yaşıyorlar.
21. SAİK: Arapçada şoföre denir. Bedenimizin şoförü kim? Ruhumuzun şoförü kim? Nefsimiz mi, aklıselim mi? Tanık ise; zaten el tanık, ayak tanık, kulak tanık hülasa her azamız tanık.
Allah’ın huzuruna çıkarılışımızın resmi çiziliyor.
22. Kendine karşı vicdanının sesini duymak istemedin. Ahirette örttüğün küfür perdesi kaldırılacak o zaman gerçeği anlayacaksın ama iş işten geçmiş olacak. Haydi bakalım, perdeni kaldırdık, gördün inkar ettiğin şeyleri. Fakat neye yarar.
23. Allah’la beraber olmayan, Rahman’ın zikrinden yüz çeviren, vahye karşı kör davranan vahiyle hareket etmeyen kişinin sonucu budur işte.
24. 25. “menna’in lil hayr;” insanın özündeki hayır ve iyiliği bastıranı diye anlamak lazım. Yani şer, aslında senden değildi. Fakat sen seni öldürdün, sen içindeki imkanı şerre alet ettin, içinde ki cenneti yeşertmek yerine cehennemin ateşini tutuşturdun. Onun için hayrı engelledin.
26. 27. Sapma yönünde tercihini yaptı, ben de ona yardım ettim.
“ya Rabbi işte beni şeytan saptırdı, beni şu arkadaşım azdırdı, bütün suç bunundur,” şeklinde itiraza başlayınca onlar da böyle diyecekler: “Hayır ya Rabbi, bu kendisi sapıktı. Kendisi haktan uzak bir hayatın içindeydi de, biz bu yüzden ona yaklaşma imkânı bulabildik.”
28. Muhasebenizi benim huzurumda yapmayın. Nefis muhasebesini benim huzurumda yapmanın ne çıkarı var artık, bitti. Onu yaşarken yapacaktınız.
29. Rabbimiz zerre kadar zulmetmez.
“Ve ma zalemnahüm ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun.” (Nahl/118) onlara biz zulmetmedik, onlar kendi kendilerine zulmettiler diyor Kur’an.
Şu bilgilemeye bakın. İşte şu anda cehennemi görüyoruz, cenneti görüyoruz. Ne mükemmel bir bilgilenme değil mi? Ama dünyada bu âyetlerden uzak yaşayanların hiçbirisi bu bilgilere sahip değildir.
***************************************************************************
30. Bu kadar adam cehennemlik. Dünyanın çoğu cehennemlik. Bu kadar adamı nasıl alacak diye boş boğazlık yapanlara, cehennem işte böyle diyecek diyor. Yani sen onu merak etme, kendine bak, adam olmaya çalış, cennetini yeşert deniliyor.
Cehennem de o gün bir türlü doymak, dolmak bilmeyecek, hep kâfir isteyecek, zorba isteyecek, zalim isteyecek, İslam’a, kulluğa, hayra engel olan isteyecek, Allah’la çatışan isteyecek ve ebedîyen onlara azap vermenin izzet ve şerefini isteyecek ve diyecek ki: “Hel min mezîd?” “Daha yok mu ya Rabbi? Daha yok mu ya Rabbi! O kadar kükreyip coştum ki bugün bir türlü doymak bilmiyorum! Bu kütüklerden daha varsa gönder ya Rabbi!”
Veya bunun bir ikinci anlamı da: “Daha mı var ya Rabbi? Hayret, daha bitmedi mi Allah’ım? Bu kütüklerin sonu gelmedi mi?” diye şaşkınlığını ifade edecektir.
31. İlginç, cennetten nesne olarak, cehennemden özne olarak söz edildi. Cehennem konuşan şey olarak tasvir ediliyor, Cennetse ayağına getirilen. Neden? Çünkü cennet sizin amelinizin nesnesi olacak. Cennetin öznesi sizsiniz. Sizin hak etmeniz halinde o ayağınıza gelecek.
32. Âyetteki ”evvâh"; 1- Şirkten tevhide, 2- İsyandan itaate, 3- Halktan Hakka dönendir.
33. ”Haşyet" kelimesi, içerisine tazîm karışan korkudur.
34. Haydi durmayın girin cennetime. Artık dünyadaki tüm üzüntüleriniz, tüm endişeleriniz, tüm sıkıntılarınız bitmiş, benim yolumda çektiğiniz eziyetler, uğradığınız zulümler geride kalmış olarak cennete girin. Artık burası ebedîlik yurdudur. Bugün ebedîlik günüdür. Ebedîyen buradasın, hiç mi hiç oradan çıkmayacaksınız.”
35. Yani sürprizler var. Onu söylemiyor rabbimiz. Bu sürprizleri kimse bilemez. Hatta tasavvur bile edemez.
Haydi dünya için koşturduğumuzun daha fazlasıyla koşalım cennete… Haydi dünyaya harcadığımız, dünya için harcadığımız enerjilerimizi, gün ve gecelerimizi cennet için harcayalım. Dünya için harcadığımız zamanlarımızı, ekonomik güçlerimizi gelin cennet için harcayalım. Gelin aklımızı, fikrimizi, çoluğumuzu-çocuğumuzu cennet için yatırım yapalım. Her şeyimizi cennet için harcayalım. Hedefimiz, hesabımız cennet olsun.
36. Gücün sözünü dinlediler, sözün gücünü dinlemediler, boyun eğmediler. Güce sahip oldular, ama güç ahlakına sahip olamadılar. Onun içinde dünyada ki güçleri ahirette aleyhlerine kullanıldı. Kendilerini azdırdı. Dünyada güç ve imkan sahibi olmaları aslında şeytanları haline geldi ve cehennemleri oldu.
37. Kur’an’da kalp pompa gibi atan değil, akledip düşünen olarak ifade ediliyor.
Okunan vahye kulak veren, meseleyi tam olarak kavrar ve küfre götüren şeylerden sakınır. Onlar vahyin mânâlarını anlamak için zihnen hazır bir vaziyette, ona kulak verir.
38. Altı gün, altı aşama. Ayette kastedilen gün, bizim kullandığımız gün değil. çünkü yeryüzü daha oluşmamış.
Çünkü yorgunluk olsaydı, zaaf olacaktı. Zaaf olsaydı, işler bozulacaktı. Bu da işlerin meydana gelmesi ve tam tasarruf konusunda istediğimizin aksine şeyler olmasını gerektirir.
Hayata karışan, hayata hükmedendir Allah. Tüm kâinatta hükmü geçendir Allah.
Çünkü yaratılış bitmemiştir. “Kün” emriyle her an yaratılış devam etmektedir. Şu anda yaratılanlar Allah tarafından yaratılmakta, tüm eylemlerimiz O’nun tarafından yaratılmaktadır.
39. Âyet bir taraftan Rasulullah Efendimizi teselli ederken, diğer taraftan da kâfirler için büyük bir tehdit oluşturuyor.
17. ayette öyle buyruluyordu. Onların ağzından çıkanı kaydeden bir Allah var. O zaman sen onların ağzından çıkanlara bakma. Onun hesabını Allah tutuyor, sen sabret. Aldırma ve işine bak. Onların sözüne bakma.
Beş vaktin zımmi olarak içinde aldığı “Taha Suresinden” önce inen ayet bu. Namaza madden ve manen hazırlıyor.
40. Geceleri değerlendir. Geceler boyu Rabbinin huzurunda dur. MÜZZEMMİL1-4
41. Çok çok yakın bir yerden. Min mekânin kariyb. Nereden? ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd (16) şah damarından daha yakın yerden. Ne kadar yakın? Benden dahi yakın.
Benden bana yakın olan Allah’ım senin çağrını duyuyorum de. Çünkü ben sana oradan sesleniyorum. Ben sana fıtratından, vicdanından sesleniyorum. Onun üstünü örtersen bu perde küfür perdesi olur. Küfür zaten örtmek demektir. Küfür Allah’ın sesini sana duyuran vicdanın üzerini bir perde ile örtmek, o sesi duymamaktır.
42. Yani o güne ilişkin sesini duy Allah’ın. Sana olan çığlığını duy, çağrısını duy. Allah bu çağrıyı çok farklı biçimlerde yapıyor. Etrafında, kainatta, gecede, gündüzde, içinde yani enfüste ve âfâkta Allah sana bu çağrıyı yapıyor. Bunu duy ve hazırlıklı ol. Yani bu bir başka hayata dönüş günüdür.
43. Tüm yollar Allah’a çıkar. Bu ne demektir? Yamuk ve yanlış yollara düşsen de Allah’tan kaçamazsın Eynel nefer diyen kişi, nereye kaçmalı diyen kişi. Fefirrû ilAllâh. (Zariyat/50) Allah’a kaç.
44. 45. Aslında biz onların seni inkar ederken, ta içlerinde nasıl çelişki yaşadıklarını, nasıl tutarsızlıklar yaşadıklarını, kendi kendilerini nasıl yalanladıklarını, aslında ta vicdanlarının derinliklerinin derinliklerinde nasıl boğuştuklarını çok iyi biliyoruz. Sana söyledikleri gerekçelerde samimi olmadıklarını çok iyi biliyoruz.
İman özgürlüktür, hür iradeye dayanır. Dayanırsa imandır. İman özgürlük, güvenlik ve mutluluktur. Özgürlüğün olduğu yerde iman da gürleşir. Onun için sen zorla inandıracak değilsin.
Sûrenin başında, baş ile sonun, manaca birbirlerine yakın olduğunu, çünkü sûrenin başında, "Kâf. O şerefli Kur'ân'a yemin ederim ki." buyurulmuş, sonunda da, "Kur'ân ile öğüt ver.." buyurulmuştur.
KAF SURESİNİ HAYATA TAŞIMAK
1. HAYATIMIZI KUR’AN’IN ŞEREFİ İLE ŞEREFLENDİRELİM.
2. PEYGAMBER TASAVVURUMUZU KUR’AN’A GÖRE ŞEKİLLENDİRELİM.
3. KAİNAT KİTABINI OKUYARAK ALLAH’A ULAŞALIM.
4.ÖLÜM VE YENİDEN DİRİLİŞİ AKLIMIZDAN HİÇ ÇIKARMAYALIM.
5. UNUTMAYALIM Kİ ALLAH BİZE ŞAHDAMARIMIZDAN DA YAKIN.
6. CEHENNEM YOLCULARINI ARKADAŞ EDİNMEYELİM.
7. İMANI KALBE YERLEŞTİRENLERİ KUR’AN’LA ÖĞÜT VER, UYAR.
Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 15.5.2018 21:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tefsir derslerinden aldığım notlar.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!