Şairliğe merak sarmış ankeler,
İlham için perilere sığınmış.
Mahviyette helak olmuş ankalar,
Kaf dağından, masal gelmiş avunmuş.
Ankelerde malum bildik terane,
Gönül içi baykuş evi virane,
Dedikleri yalan ise pire ne?
Kelekleri kavun sanıp avunmuş!
Ankaların devri bitmiş ötmüyor,
Ayakları nurlu paket atmıyor,
Lügatleri sırlı hikmet satmıyor!
Arifleri bu hallere, dövünmüş.
Ankelerde hırs gözleri bürümüş,
Gemi kırıp sahibini sürümüş,
Felsefe ya bunlar öyle hür imiş,
Kusmukları onlar için öğünmüş!
ankalarda pirler göçmüş sılaya,
Rahman koymuş muhlisleri alaya.
Kalanlarsa sarmış başı belaya,
Yorumları her kabahat, göğünmüş.
Şahin oldum çıktım kafın başına,
Masal sordum meçhul dağın taşına.
Dedi bana; ”hadi kendi işine! ”
Talep çokmuş, şimdi epey yoğunmuş!
“Gelir bana her gün nice yiğitler”
“Öbür günde gelir itler ve bitler.”
“Gelmez bana hakikatbin saidler”.
Geç Kaflardan Kaflar senin ağunmuş! ”
Anke ankas, işbirliği yaptılar,
Yeni putlar bulup bulup taptılar.
Şaşırınca Kaf yoluna saptılar.
Kaf teselli, ankalarsa koyunmuş.
Anka kalkıp mecnunluğa özenmiş,
Çöle inip ilhamlarla bezenmiş
Şimdi artık hep orada gezenmiş,
Şiir yazıp üç öğünde doyunmuş.
Garip şahin nif dağını yeğledi,
Çadır kurup, garip garip ağladı.
Yarasını sünnet üzre dağladı.
Bundan böyle, nif’te senin dağınmış.
Kayıt Tarihi : 26.3.2007 13:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)