Yol ver ey Toroslar’ın engin ovası,
Yol ver Zigana’nın arşa hudut çizen yaylası,
Doğunun saltanatı, şanlı Ararat Dağı
Kemal’i yetiştiren, asil yürek geliyor
Tarih; bilim, erdemle yeniden yazılıyor.
Neredesin ey aşk!
Şairlerin, Şehr-i İstanbul’un harelenen deryasına dalarak
şiirler yazmayı bıraktığı gün bırakıp gittin bizi.
Yedi tepe başımıza yıkıldı.
Arş-ı âlâdan süzülüp arzın yedi kat dibine girdik.
Olur ya, bir gün gelirsem kapına
Üç beş dal kar çiçeği, acemi bir umutla
Kurşunî gökyüzünün soğukluğunda
Hazin bir şarkının güftesidir bu.
Zaman, geceleyin dururmuş meğer
O nemli tütünü sarışın gibi
Tutuştur gönlümü, yakıver gitsin.
Dumanın, göğsüne çekişin gibi
Bu kasvetli geceyi, çekiver bitsin.
İpek atlasları boynuna sar da
Gül toprakta biter, bahçıvanla büyür, sahibine kokar.
Sen ey gülşenimin nadide gülü! Baharda yeşeren, baharla şenlenen, baharı şenlendiren muştuların sultanı! Yeşili imrendiren, kırmızı ile beyazı kıskançlıktan öldüren…
Ey ellerime batan dikenin sahibi, yüreğimden akan al kızıl kanın karşı konulamaz müsebbibi!
Gitme!
ya da öyle hemen gideceksen
gelme
Sen gidince bir tek sen gitmiyorsun ki…
Her filiz, bir bahar taşır bağrında
Filizler tomurcuğa, tomurcuk saçlarına
Ve ben sancılı bir bahara muhtaç olsam da
Faydası yok, dönemem artık.
Yeni bir milâdı başlatır sözlerin
Sen benden ne zaman, öyle zamansızca çekip gitsen
Ben hep seni beklerkenki ben olmak istiyorum.
Haliç’in esintili yamaçlarına vurayım diyorum kendimi
Sonra birden vazgeçiyorum
Bir bakıyorum elimde sana ait,
Gözlerinde azabı,
Irağında serabı,
Sen yok iken vârını
Buldum desem yeridir.
Ölüm gibi hasreti
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!