Baktım, bütün şiirler eskimiş...
Hâyâller çökmüş, düşünceler çürümüş.
Baktım, gidilen yol, hakkında verilen hüküm değişmiş,
Saçlara aklar, fikre şüphe düşmüş.
Görülen hâyâli bir serap değil, sahici bir düşmüş!
Nasılda zorluyorsun sabrımı,
Çekecek hal kalmadı ne çileni ne de nazını,
Mecnuna eş ettin kara bahtımı,
Ey Aşkın Münafığı!
Canıma tak etti gözümde yitirdiğin değer,
Lafa gelince cebinden çıkarırdın değme fermancıyı,
Herkes tanırdı gönlündeki hanı, hancıyı!
Nerden bilecektin ki çektirdiğin onca sancıyı,
Büyüklüktür affedilir elbet söyle hangisi, kaçıncıyı?
İstânbulda yağmur var bu gün vapur seferlerine inat,
Martılar herşeyden habersiz sessizliğe çırpıyor kanat.
İstânbulda yağmur var bu gün açta açıkta kalana inat,
Islanıyor tozlu sokaklar, ıslanıyor onca zanaat...
İstânbulda yağmur var bu gün sevene, sevdalıya inat,
Afakı sararmış yüzünde her bir zerre,
Nağme değmez şarkılara, besteye ne de vecize,
Cürmü kadar yakar perişanı vefayı,
Ben çekmişken bu kadar zahmeti, cefayı.
Sen keyfine keyif katıp süremezsin sefayı..
Tutar illaki gönlünüm ahı,
Kahırdan çöktü içime acı bir hissiyât,
Keşkelere boğuldum dün gece,
Görmemişti gönül kimseden böyle zahiyât,
Kendimden kaçtım dün gece, gizlice!
Sanki durdurdun zamanı, bu ne marifet?
O son zehrini akıtmasaydın,
Dosttan, düşmandan saklasaydın.
Gönlünü gönlüme yasaklasaydın,
Gözümden apayrı düştün bu gece!
Ettiğin sözlerin bir çıkarı var sanma,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!