Gözlerinin ışıltısında
- Pırıltısında
Mutluluğu
Gözlerinin şimşeğinde
Hüzünlerimi
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Saygı deger Saııre Necmıye hanım cok sıır okudum fakat bu kadar muhtesemını bu kadar gercegını yansıtan ıkurken ınsana huzur vere keyıf aldıgım bır sıır okumadım tum benlıgını yuregının guzellıklerını dızelerıne gumus ısler gıbı ıslemıssınız guzel yuregınıze saglık ıste kadın sıırınız sıır gıbı sıır olmus sızı gercekten gonuln yurekten kutluyorum kalemınız ve yuregınız hıc susmasın daım olması dılgıyle sıırınıze tam puan selam ve saygılarımlaaaa
Kıymetli Eray görüşünüze elbette saygı duyuyoruz her görüş bizim için kıymetlidir. Fakat bu bilgileri de paylaşmadım yapamadım. Hoşgörünüze sığınıyorum. Bilim Kadını olmadığını söylediniz ufacık bir araştırma sonucu görün neler ortaya çıktı.
Hypatia:
(M.S. 370-415)
Aydınlığın son ışığı
Şimdi, epey gerilere giderek İskenderiyeli astronom ve matematikçi Theon'un kızı Hypatia'yı anlatalım. Bilimi ve zerafeti ile olduğu kadar güzelliği ile de ünlü olan bu filozof ve matematikçi Grek hanım Atina'da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye'ye yerleşmiş ve orada bir okul açmıştır. Zamanında yaşayanlarca filozof İsidorus'un karısı olduğu söylenmişse de, bunda bir yanılgı olduğu sanılmaktadır; çünkü güvenilir yazarlara göre Hypatia hiç evlenmemiştir. Babasından aldığı sağlam fikir yapısı ile kendisini Platon'un izinde buldu ve İskenderiye'de Platon, Aristo ve Suda gibi diğer filozoflar üzerine halka açık dersler verdi. En önemli öğrencisi Synesios'dur. Sonradan büyük filozof olan bu öğrencisi ona hayranlığını ve ilmine duyduğu takdirlerini bildiren pek çok mektup yazmıştır. Bu mektuplar felsefe tarihi kitaplarında bugüne kadar gelmiştir. Buna karşın Damaskios ve onun hocası İsodoros, Hypatia için filozof olarak büyük takdirlerini söylerken İskenderiye'deki Platon geleneğinin etkisi altında kalmayıp, kendi kararını verseydi geometride daha ileri olurdu fikrini ileri sürmüşlerdir. Sinosios ve Herakles'in yetişmelerinde öğretmenleri Hypatia'nın üstün gayreti teşekkürle anlatılmaktadır.
Hypatia çeşitli bilim dallarında çalışmıştı; yaratıcı olmaktan çok bir eleştirmen ve yorumcu (commentator) idi. Astronomik tablolar, Appolonius konik kesitleri ve Diophant üzerine yorumları vardır.
Hypatia'nın en parlak zamanı Arkadius'un hükümranlığı dönemine, 415'deki trajik ölümü de Arkadius'un halefi devrine rastlar.
Hypatia'nın İskenderiye'de yeni Platonculuğu yansıtan felsefesi, yaklaşımı bakımından Atina okuluna göre daha araştırmacı ve bilimsel nitelikteydi, ayrıca Atina okulu kadar mistik eğilimler taşımıyordu.
MÖ 3. yüzyıldan başlayarak altıyüz yıllık bir süre boyunca insanların İskenderiye'de başlattığı düşünsel ortamdan sonraki baskı, öğrenmekten korku bütün izleri yok etmiştir. Hıristiyanlıktan sonra filozoflar takımı Roma hükümdarının himayesinde olmaya devam ettiler ve yeni eğitim hiçbir şekilde yığınlara mal edilmedi. Hükümdar Julyana Apostata'nın onlara verdiği koruma, ölümünden on yıl sonra da devam etti. Hypatia o dönemde ilk Hıristiyanlarca büyük ölçüde putperestlikle özleştirilen öğrenim ve bilimi simgeliyordu. Bu nedenle İskenderiye'de Hıristiyanlar ve Hıristiyan olmayanlar arasındaki gerginlik ve çatışmaların öne çıkan ismi olarak görülüyordu. Eski aydınlanmanın temsilcisi olan Hypatia, Pitolemais şehrinin putperest valisi Orestes'in himayesine sığınır, Rahip Cyrillos'un İskendiriye'ye Başpiskopos olmasından sonra gerginlikler daha artar ve onun yandaşlarının oluşturduğu bir kitle tarafından sokakta araba altında linç edilir.
Önceleri Makedonyalılar, sonra Romalı askerler, Mısırlı rahipler, Yunan aristokratları, Fenikeli denizciler, Yahudi tacirler, Hindistan ve Güney Sahra'dan gelen ziyaretçiler İskenderiye'nin parlak döneminde büyük bir uyum içinde yaşamışlardı. Büyük İskender'in kurduğu bu şehrin muhteşem bir kütüphanesi ve buna bağlı bir müzesi vardı. Bilim ve düşünce ürünleri burada çiçek açmıştı; pek çok bilim adamının yanında İskenderiyeli Theon ve kızı Hypatia da bu kütüphaneye devam edenler arasındaydı. Bu kütüphane de fanatikler tarafından yakılmıştır.
Olağanüstü bilgileri ve üstün becerilerine rağmen birçok bilim kadını, erkek meslektaşlarının gölgesinde kalmıştır. Marie Curie gibi bazı istisnalar dışına bu başarılı kadınlar pek tanınmazlar.
Diğer birçok alanda olduğu gibi bilim dünyasında da geçmişte hep erkekler egemen olmuştur. Einstein, Newton veya da Vinci isimlerini eminiz hepiniz biliyorsunuzdur. Peki ya Ada Lovelace? Ya da İrene Curie veya Sophie Germain size hiç tanıdık geliyor mu? Ünlü fizikçi Marie Curie gibi istisna bilim kadınları dışında birçokları hep gizli kalmıştır.
Kadın araştırmacılar, genelde erkek meslektaşlarının kıskançlığı ve çekememezliği yüzünden yeteneklerini topluma açıklama olanağını bulamamıştır. Kadınlar erkekler tarafından, akıl ve bilim dünyası için yetersiz ve histerik bulunuyordu. Bilim alanında başarılı olan kadınların erkek meslektaşları tarafından engellenmesi olağan durumlardı. Erkeklerin kendilerini üstün görme alışkanlıkları ne yazık ki günümüzde bile sürmekte.
Şairin matematikçi kızı
Geçmişte bilimsel meraklarını sürdürmek isteyen bazı kadınlar ilginç yöntemlere baş vuruyorlardı. Mesela 1776 yılında doğan matematikçi Sophie Germain de bunlardan biriydi. Germain bir erkek ismi kullanarak ünlü matematikçi Carl Friedrich Gauss ile mektuplaşarak bilgi alışverişinde bulunmaya başarmıştı.
Bilgisayar çağının öncülerinden biri olan Ada Countess of Lovelace'nin adını duyan var mı acaba? İngiliz şair Lord Byron'un kızı olan Ada, matematikle ilgileniyordu ve 'Analytical Engine' olarak adlandırılan ilk bilgisayarın geliştirilmesinde Charles Babbage ile birlikte çalışmıştı. Programlamanın temellerini geliştiren bu kadın matematikçi, bilgisayar teknolojisindeki yaşanan gelişmeler sayesinde bir gün bilgisayarla müzik bestelenebileceğini ya da resim yapılabileceğini öncelemişti. Program dili 'Ada' işte bu yüzden matematikçinin ismiyle anılmakta.
Genetikçe Franklin
Neredeyse tümüyle unutulan diğer bir bilim kadını da DNA yapısının asıl buluşçusu olan Rosalind Franklin'dir. Franklin'in uzmanlık alanı katı maddeleri röntgen ışığıyla incelemekti. Kalıtım molekülü DNA'nın yapısı hakkında kesin öncelemelerde bulunmasına rağmen, kaynaklarda adı neredeyse hiç geçmez bile ve bağımsız olarak araştırarak önemli bilgilere ulaşmasına rağmen genelde hep erkek bilim adamlarının asistanı (yardımcısı) olarak tanıtılmakta.
Alman kadın fizikçi Lise Meitner, çekirdek füzyonu kavramını ortaya atan ve çekirdek bölünmesi için teorik temelleri sunan başarılı bir fizikçiydi. Otto Hahn ve Max Planck gibi ünlü bilim adamlarıyla birlikte çalışan Meitner, Albert Einstein ve Marie Curie gibi ünlü bilim insanlarıyla da görüşüyordu. Bir pasifist olan Meitner, atom bombasının üretimine karşı çıkmıştı. Olağanüstü başarılarına rağmen ne fizik ne de kimya alanında ödüllendirilmemiştir. Fakat birlikte çalışmış olduğu fizikçi Otto Hahn, 1944 yılında Fizik Nobel ödülüne layık görülmüştü.
Ülkemiz bilim kadınları
Ülkemizde kadınlar ilk kez Cumhuriyet döneminde Atatürk sayesinde bilim dünyasına adım atabildiler. Çünkü daha önce kadınların üniversiteye gitme şansları yoktu. İlk bilim kadınlarımızın birçoğu da cumhuriyetten önce eğitimlerini yurtdışında sürdürmüşlerdir.
İlk kadın kimyageri Remziye Hisar, Fransa'da Sorbonne Üniversitesi'nde Marie Curie'nin ders verdiği dönemlerde okudu ve kendi alanında Türkçe ve Fransızca kitaplar yayımladı. İlk Türk kadın doktor Safiye Ali ise eğitimini 1921 yılında Almanya'da tamamlamıştır. Güzide Lütfü 1928 yılında İstanbul Barosu'na 1127 sicil numarasıyla kayıt olan ilk kadın avukat idi. Ve hepinizin bildiği gibi Sabiha Gökçen hem Türkiye'nin hem de dünyanın ilk kadın savaş pilotuydu. Gökçen kendi isteği ve Atatürk'ün izniyle Dersim harekatına savaş pilotu olarak katılarak büyük başarı elde etmişti.
Sonja Kowalewsky:
(1850 - 1891)
Güzel, hırslı ve başarılı...
15 Ocak 1850'de Moskova'da aristokrat bir ailenin kızı olarak doğan Sonja Korvin Kroukowka, küçük yaşından itibaren matematik çalışmaya başlamıştı. Sonja'nın yurt dışında öğrenim görme arzusu onu Almanya'nın Heidelberg Üniversitesi'ne götürdü. E.T. Bell'e göre bu çok yetenekli genç kız, yalnız yeni zamanların en yüksek kadın matematikçisi değil, aynı zamanda kadının özellikle yüksek öğretimdeki yeteneksizliği fikrine karşı, bağımsızlığa kavuşması cerayanının önderi olmuştur.
1869 sonbaharında 19 yaşında göz kamaştırıcı bir genç kız olan Sonja, Heidelberg'de Leo Königsberger'in eliptik fonksiyonlar, Kirchoff ve Heltmotz'in fizik derslerini izler. Weierstrass'ın ilk öğrencilerinden olan Königsberger durmadan Sonja'ya hocasını methediyordu. Sonja Weierstrass'ın iliminden yararlanmak için onunla konuşmaya karar verir. 1870'lerde evlenmemiş kız öğrencilerin durumu bir bakıma anormal görüldüğünden, Sonja dedikodulardan kaçınmak amacıyla 'şeklen evlilik' denilen bir anlaşma yaparak, Almanya'ya giderken kocasını Rusya'da bırakır. Weierstrass'a başlangıçta evli olduğunu söylemez. Weierstrass'ın öğrencisi olmak arzusuyla Berlin'e gittiğinde Sonja yirmi yaşında, canlı, kararlı ve çok ciddi idi. 'Weierstrass hiç evlenmemişti, ama güzel bir kadının ayağına gelmesiyle sıvışıp gidecek kadar ürkek bir bekar değildi.' diyor Bell. Sonja aynı zamanda parlak bir yazardı, bir genç kız olarak matematik ve edebiyat kariyerini seçmekte uzun zaman tereddüt etti. Sonradan dinlenmek için Rusya'ya döndüğünde, kendi anıları üzerine yazdığı kitap İskandinav ülkelerinde basılmıştır. Bunun yayınından sonra Rusya ve İskandinavya'daki edebiyat kritikleri, Sonja'nın stil ve düşünce bakımından en iyi yazarlara eriştiğini söylemişlerdir.
Sonja Satürn'ün halkası teoremi ile de uğraştı. Matematik fizikte, ikinc imertebeden kısmi türevli diferansiyel denklemler üzerindeki yayınlarıyla ünlü Fransız matematikçileri Darboux ve Hadamard'la Sonja Kowalewsky ismi de yer almaktadır.
Bu büyük ödülden iki yıl sonra kısa süren bir hastalığın ardından 10 Şubat 1891'de Stockholm'de öldü. Weierstrass ise altı yıl sonra 1897'de öldü.
Sophie Germain:
(1776-1831)
Matematik dünyasına girebilmek için erkek ismi...
Sonja Kowalewsky'den önce yaşamış Fransız hanım matematikçisi Sophie Germain'i anlatmak için, Kowalewsky'nin hocası Weierstrass'dan söz ettiğimiz gibi, bu defa bilimlerin kraliçesi matematiğin prensi Gauss'dan söz etmek gerekiyor. Almanya'nın Braunschweig şehrinde 1777'de fakir bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Gauss, çocukluk çağında parlayarak, genç yaşlarında metamatiğe kesinlik getirme ve yeni devir açma mertebesine erişir. O çağlardaki hocalarının ve onlar vasıtasıyla Braunshweig Dükü Ferdinand'ın destekleriyle büyük çalışmalar yapmak imkanını buldu. Esas konumuz Gauss olmadığı için onun için söylenmesi gereken güzel sözleri bir tarafa bırakarak; sadece şaheseri Disquisitiones Arithmatica'yı zikredelim.
Gauss, araştırmaları için kendisine danışanlarla yazışmalarında, bilimsel ilişkilerinde çok yürekli davranırdı. Hiç görüşmemelerine rağmen, Sophie Germain'e bilimsel olarak gösterdiği ilgi, o devirdeki bir adam, üstelik bir Alman için eşine az rastgelinir bir olaydır diyor E. Bell.
Fransız matematikçisi Sophie Germain (1776-1831) Gauss'dan bir yaş büyüktür. Disquistiones Arithmetica'ya hayran olup, bundan ilham alan Sophie Germain, aritmetik üzerine bazı çalışmalarını Gauss'a mektupla göndermiş, fakat Gauss'un bir kadın matematikçiye olumsuz bir kanısı olabileceğinden çekinerek mektuplarında bir erkek adını, M. Leblanc'ı kullanmıştı. Gauss, bu mektupları derin takdir besleyerek mükemmel Fransızcası ile yanıtlıyordu.
Emmy Noether:
(1882-1935)
Büyük cebirci
Sonja Kowalewsky'den 30 yıl sonra doğan Emmy Noether'in modern soyut bilime katkılarını anlatmak için daha bilimsel bir yazı çerçevesi gerekir. Üniversite öğrenciliğim sırasında, rahmetli hocam Cahit Arf'ın cebir ve ileri sayılır teorisi derslerinde Noether ismini çok duymuştum, ama kendisinin bir büyük hanım matematikçi olduğunu sonradan farkettim; soyadının önündeki harflere dikkat etmemişim herhalde... Çünkü babası Max Noether (1844-1921) Almanya'da yaşamış, cebirsel fonksiyonlar teorisi, cebirsel geometride sayısız teoremleri ile tanınmış bir matemakçidir. Erlangen'de doğan kızı Emmy, önce Göttingen'de profesör olmuş, modern cebire önemli katkılarda bulunarak sayısız öğrenciler yetiştirmiştir. Topoloji ve ideal teorileri ve Galois teorisinin modern takdimi üzerindeki araştırmaları ile adını dünyaya duyurmuştur. 1933'de Yahudi olduğu için Alman Nazizmi'nden kaçmak zorunda kalarak, ABD'ye göç etmiştir. Yine orada önemli bir kolej olan Bryn Mawr College'de profesörlüğe başlamıştır. O da, oldukça genç ölmüştür. Daha uzun yaşasaydı matematik çok şeyler kazanacaktı.
Alman matematikçisi Landau'a göre Emmy, N. ailesinin başlangıç (orijin) noktasıdır.
t e b r i k l e r
şiiriniz çok güzel tebrikler. sevgilerimle.
Muhterem İnsan, Şiirdeki kabiliyetinizi kutlarm, Güzel dizeler okudum, Gönlüne sağlık. Yer yüzünün güzellikleri sizin ve sediklerinizin olsun, Sevgi ve saygılarımla...
kadın,,anadır,bacıdır,eştir,, kutlarım
ne güzel emanet kadın erkeğe, ne güzel emanet erkek kadına. Hak'tan gelen ne güzel emanet çocuk, onlara.çok güzel yazmışsınız.selamlar ve sevgiler.
esra tuzcu
k u t l a r ı m
aaaa bak buna bayıldım...;)))) harikalar yaratmışsınınz valla...en kocamanından ..TEBRİKLER...........;))
Canımdan öte can
Evimizin süsü
Gönlümüzün tek arzusu
Naz çiçeğim
Yaz Baharım
Biricik eşim
- Kadın
Çok güzel derinliği olan etkılı çalişmanızı kutluyorum gönlünüze sağlık sevgilerr
Bu şiir ile ilgili 85 tane yorum bulunmakta