Kadınlığın Tragedyası I Şiiri - Selda Er ...

Selda Erdoğdu
27

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Kadınlığın Tragedyası I

Kız kısmı evveli baştan ev işini
Sonra dışarı işini iyi bilmeli.
Soğanlığın belini, çapasını
Çeltiğin otunu,harmanını
İneğin yalını,tamın bokunu(ahırın temizliğini)
Erkeğin gönlünü etmesini
İyi bilmeli ki…
Erkeği kahvede
Dumanını üfleye
Kağıdını piştiye
Götünü göbeğini
Çevirsin tömbeğe …

Selda Erdoğdu
Kayıt Tarihi : 1.10.2006 12:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


İçindeki taassup girdabına rağmen bizleri okutarak beynimizi özgürleştiren babama… Örümceğin Ağını yıtanlar Dünyanın yalnızca erkeklere ait olduğunu ilk duyumsadığımda gecenin karanlığında rüzgarın savurduğu kağıt parçası öyle yakın geldi ki bana. Yalnız ve sahipsiz. Ve rüzgar nereye savurursa oraya giden.İnsanlık denizinde koca bir balığın midesine inmeyi bekleyen planktondan farkım yoktu.O günden sonra kasabadan kopmaya karar verdim.Dünyayı kendim tanıyacaktım kökleri olmayan bitkiler gibi… Batı Kara Denizin iç kısımlarında,akarsuların beslediği, boynu bükük kaderine küsmüş gelinler gibi yol boyunca dizilmiş kasabalar vardır ya.İşte o kasabalardan birinde doğdum.Bizim kasabada Trabzon’a giden otobüsün ardından gıptayla bakılırdı.İstanbul bilindiktir.Samsun yakındır,keşfedilmiştir.Ama Trabzon öylemi ya…Uzaktır,karadeniz’in en büyük ilidir.Trabzon otobüsünün buradan geçip gitmesi iyidir. Kahvede konuşulmuştur.Feşmekan siyasetçi söz vermiştir.Pek yakında büyük Karadeniz yolu açılacaktır. Trabzon’a giden bütün İstanbul arabaları buradan geçecektir.O zaman kasabamız büyüyecektir,gelişecektir, cebimiz para görecektir.Hep bekledi kasaba halkı umutla.Büyük Karadeniz Yolu hiçbir zaman açılmadı.Trabzon’a giden İstanbul otobüsleri de hiçbir zaman geçmedi bizim kasabadan. Gözler nice sonra Trabzon’a giden o tek otobüsü de arar oldu. Her seçim vaadi gibi bu vaat de havada asılı kaldı. Kasabada kadın olmak belki de köyde kadın olmaktan daha zordur bizim oralarda.Taassup kara bir yılan gibi beyinlerin üstüne çöreklenir. Kadınlar erkeklerin kurdukları zindanlanlarda sorgulamadan yaşarlar hayatı.Her mahkumun kendi zindanını gibi sevdiği severler zindanlarını.Boncuklarda,oyalarda,işlemelerde ararlar yaşamlarındaki bulamadıkları avuntuyu. Taassubun kararttığı hayatlarını, bembeyaz patiskalara nakışlar işleyerek, dantellerle örerek renklendirirler. Televizyonlarının,çamaşır makinelerinin, fırınlarının üstünü dolaplarının içini dantellerle örterler.Belki de dantellerle kendi ağlarını örerler.Ördükleri sonunda ağlara sonunda kendilerini de hapsederler.Bir kaç dişi ağını yırtarak kurtulabilir bizim oralardan. Pek makbul sayılmaz bizim oralarda okuyan kızlar.Kızın okumuşu da neymiş.Hemen okumaya gitmiş ve başından kötü bir tecrübe geçirmiş bir kızcağızın hikayesi oracıkta anlatılıverirdi.'Hani filancanın kızı vardı ya pek güzeldi.Okumaya gidince adı kötüye çıkan.Aha o kızı bi rahat bırakmamışlar okulda oğlanlar.Kız sonunda baba, beni kurtar diye telefon açmış.Sonracuma getirdiler kızı buraya.Kimse almadı adı çıktı diye kızı.Tütü (tükürerek) üzerlerden ırak,allah çoluğumuza çocuğumuza göstermesin. Sonradan da duydum Adapazarı'na mı ne satmışlar.' Bu hikayeleri dinledikçe iliklerime kadar korkar ve olanların işemeye mi yoksa üremeye mi yaradığını anlyamadığım, bizi erkeklerden kesin olarak ayıran aşağıda bir yerde göründüğünden daha fazla işleve sahip tüylü ve korkunç organla bir ilgisi olduğunu düşünür, büzüştükçe büzüşür canavarıyla yaşamaya alışmış bir köle gibi canavarımı severdim. Evet bizi bizden ayırdılar.Kadını erkekten kesin bir çizgi ile ayırdılar. Oysa bizi tanrı erkeğin Kaburga kemiğinden yaratmamış mıydı? Biz aslında bir birimizden üremedik mi? Ben babamım Sperm hüresinin annemin yumurtası ile buluşup X ve Y kromzomlarının XX dizilişinden ibaret değil miydim? Peki öyleyse nedir bu ayrılık seremonisi? Toplumun,geleneklerin ve dinlerin bizleri birbirimizden kesinkes ayırmak için onca çabası nedir? Kadını erkekten ayırmanın insan hakları ihlalinden başkaca bir şey olmadığını düşünüyorum.Ne düşünmesi söylüyorum.Hadi asın beni ayaklarımdan tavana.İnsanları iyileştirmek için büyüler yapan bir cadıyım haydi asın beni.Sevdiğim adamla nikahsız beraber oldum, haydi recm ederek (taşlayarak) öldürün beni...Efendime itaat etmeyen bir köleyim hadi kırbaçlayarak öldürün beni.Zorla görücü usulü ile değil sevdiğim adamla kaçma yürekliliğini gösteren bir kızım ben,haydi vurun beni. Öyle şeyler var ki sana söyleyemediğim hadi vur beni baba! Yeter bu kadar acı yeter....İnin sırtımızdan tüm gelenekler,töreler,dinler..Bütün doğurganlığın ve bereketin sembolü ol ve böyle aşağılan.Kim doğurdu seni,gözü yaşlı bir ana değil mi? Ve o ana bir kadın değilmi? Yıllarca medeni kanun,miras hukuku ve daha aklıma gelmeyen bin bir tür eşitsizliklerin hepsine birden isyan ediyorum.Duyuyormusunuz beni asırlardır kadınlara zulmedenler! Asırlardır taşıdığım ezilmiş kadın ruhları ile şimdiki bedenimden sesleniyorum sizlere! ... Bu satırların beş kız kardeşin acı dolu göz yaşı pınarlarından doğduğunu bilir misiniz? Babalarının biricik prensesi iken yeni bir küçük kardeşi geldiğinde tahttan indirilen küçük prensesler.Gerçi ben evin en küçüğüydüm ama benden altı yıl sonra doğan yeğenim minik güzel prenses için istemeye istemeye tahtımı terketmiştim.Ev halkı kadar aşkla sevdiğim bu miniğin doğumuyla babamın sevgisi yavaş yavaş azalmıştı.Ya da bana öyle geliyordu. Şiirlerimi yazıp,düzeltme ve yayınlama çabalarım o pınarın başına inmemi sağladı.Şimdi elimi her daldırışta bir öykü çokıyor o pınardan Gerçekten bukadar acı yeter göz yaşlarım yeni pınarlar yaratmadan özünden uzaklaştığım şiirin hikayesine döneyim. Annem okadar değildi de bizim kasabadaki çok bilmiş,kalaklı kulaklı karılara göre; kadın şöyle olmalıydı. Kız kısmı evveli baştan ev işini Sonra dışarı işini iyi bilmeli. Soğanlığın belini, çapasını Çeltiğin otunu,harmanını İneğin yalını,tamın bokunu(ahırın temizliğini) Erkeğin gönlünü etmesini İyi bilmeli ki… Erkeği kahvede Dumanını üfleye Kağıdını piştiye Götünü göbeğini Çevirsin tömbeğe … İşte böyle yukarda saydığımız özelliklere sahip kızlar bizim kasabada kalıp zorlu yolculuğa çıkarlar.Diğerleri mi? Şanslı olanlar bir memura ya da İstanbula gelin giderler.Yatılı okul kazanan şanslı bir azınlık hemşire ya da öğretmen olarak başka bir zorlu yolculuğa çıkarlar. Yani örümceğin ağını yırtanlar. Çok klişe olacak ama daha yakışanını bulamadım 'Bu hikaye burda bitmez...'

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Cemali Hikmet Aksu
    Cemali Hikmet Aksu

    haklısınız Selda Hanım, ama haklılığınızı haklı çıkaran öfke sözcüklerin yumruklamış.Eleştirinize, bölgenin yaşam tarzını iyi öğrenmişliğimden katılıyor selam ve saygılar sunuyorum. Öykünüz şiire baskın... ****10****

    Cevap Yaz
  • Mehmet Sıddık Yalçın
    Mehmet Sıddık Yalçın

    aşırı argo ve fakat doğru söze ne denir..saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Ayhan Sakat
    Ayhan Sakat

    :(

    Cevap Yaz
  • Mehmet Kuvvet
    Mehmet Kuvvet

    :))

    Bu hikaye burada bitmez...

    Şiir; onu boş ver güzeldir ,hikayeye bak sen...

    gerçeklere ne diyeceksin....

    Buöykünün öyküsünü bekleriz....

    mehmet kuvvet

    Cevap Yaz
  • Birol Hepgüler
    Birol Hepgüler

    Şiirleriniz de açıklamalarınızda çok güzel, iyinin iyisi,beterin beteri var. Bunlar maalesef Türkiye'nin ve gibi gelişmesini tamamlayamamış ülkelerin gerçekleri. Bir elli yıla daha ihtiyacımız var gibi geliyor bana. TEBRİKLER. Birol Hepgüler.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (22)

Selda Erdoğdu