Her kadın gibi ben de yıllardan beri boş zamanlarımı değerlendirmek adına el emeği göz nuru denen el sanatlarıyla uğraşmayı severim. Aradan uzun zaman geçtikçe simlerle, boyalarla, boyalı iplerle, velhasıl her türlü renkli malzemeyle gözlerimizin nurlarını akıtarak (bu ifade küçüklüğümde beni ne kadar çok korkuturdu, gözlerimden bir şeylerin akacağını düşünmek) oluşturduğumuz eserlerin değeri bizim gözümüzde daha bir artar. Yıllarca sandıklara koyup saklarız onları, kullanmaya kıyamayız, kızımın çeyizine koyacağım der belki gelecekteki yılları yaşar gibi mutlu bir tebessümü belli belirsiz dudağımıza konduruveririz. Aradan yıllar geçip te sandığı açtığımızda sanki çocuklarımızın küçüklük hallerini, bebekliklerini görür gibi oluruz. Çünkü onlar bizim eserimizdir, bizden bir şeyler katmışızdır iplik iplik işlerken, kalem kalem boyarken… çocuklarımız gibidir onlar bizim.. ellenmesin isteriz, hep beğenilsin, güzel denilsin isteriz…
Şairler de böyledir işte… şiirleri de onların çocuklarıdır bana göre… her kelimesini, hatta harfini, belki geceleri uykularından, belki yemeklerinden feragat ederek büyütmüş, anneciğim, babacığım benimle ilgilen, gitme diyen sözcüklerin hatırını kıramayıp çok istedikleri bir geziden, alışverişten, komşu davetinden geri kalmışlardır. Bebek gibi itinayla büyüttükleri eserleri, o yüzden çok kırılgandır onların gözünde… biraz sertçe dokunsa biri ya kolu incinecektir, ya o nazik bedeninin herhangi bir yeri… beğenilmesini isterler, çocuklarına söz edene gücenirler, evet belki haklıdır görücü kısmı ama anne yüreği, baba hamiyeti başka düşünür, başka konuşur …aslında çocuğunun terbiyesi ve daha iyi yetişip olgunlaşabilmesi için anne babanın göremediği fakat dışarıdan göze çarpan hatalarına, kusurcuklarına dikkatini çekerek uyaran başkalarına alınganlık kapısını değil de hoşgörü pencerelerini açarak en azından eğilip aşağıya bir bakmak her halde daha doğru bir hareket olur. Şairler duyguların en yoğun bulunduğu yürekleri barındırır sinelerinde elbet. Bundan dolayıdır ki, ağlayanla ağlayıp, gülenin mutluluğunu fazlasıyla hissedebilirken, kırılıp gücenmeleri de o denli yoğun ve süratli oluverir.
Oldukça nazik, saygılı, güleryüzlü şiir sevdalısı genç; şiirin eleştirilmesinden konu açılınca şöyle söylemişti:
-Birgün oldukça kalabalık grubun katıldığı şiir dinletisinde bir şiirimi okudum. Çok alkış aldı. Fakat içlerinden biri kalkıp:
-Bu şiirin şurası olmamış!
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum