Uykularım yine firarda
Kim bilir belki Gabarda belki Ziganada belki Ağrıda
Beklide yurdumun diğer bir dağında eşkıya
Saat yine ikiyi geçti
Gecenin tam ortasındayım
Hem ölenin hem öldürenin ben olduğum
Kendi savaşlarımın kucağındayım
Kül tablası çoktan doldu
Kahrolası çay daha bardak yarılanmadan yine soğumuş
Hayatımı renklendirir umuduyla resimlerle donattığım
Küçük odamın duvarları üzerime üzerime geliyor
Her zamanki gibi yine şiirlerimin ana temasını
Kadınları düşünüyorum
Dipdiri göğüslerini, oynak kalçalarını ve korkunç ateşli dudaklarını
Bir yanı masum, melek bir yanı vahşi şeytani kadınları
Sonra annem geliyor aklıma
Başımı dizine koyduğumda
Saçlarımı okşadığında
Kendimi Moskovaya giren Lenin gibi
Evreka evreka diye bağıran Arşimet gibi
His ettiğim anları düşünüyorum
Hani unutulmaz denir ya
İlk aşkım düşüyor aklıma
Coğrafya öğretmenimiz Esin hanım
Elinde kalın bir sopa
Haritanın önünde bir şeyler anlatmaya çalışıyor
Ders umurumda değil ben onu izliyorum
Farkına varıyor
Yüzündeki ciddiyet gidiyor
Her kadının ruhundaki gizli fahişelik
Gözlerinde uyanıyor
Şehvetle bana bakıyor
Gülümsüyor
Kaçınılmaz olarak ilk seviştiğim kadın geliyor aklıma
İstanbuldan Karsa uzanan uzun ve sıkıcı bir yolculuğun
Nasılda inanılmaz zevkli bir halle geldiğini hatırlıyorum
Şehirler arası otobüste
Şehvetli gözlerle beni günaha davet eden
Yarım saatlik bir molada O ilk defa tattığım şehveti bana yaşatan
Adını bilmediğim
Ve bir daha hiç göremeyeceğim o kadını hatırlıyorum
Kendi savaşlarımı yaşıyorum
Kadınları düşünüyorum
Eteklerini karınlarına kadar çekip
Şehvetle hadi diyen kadınları
Hayatımdaki ilk kadını annemi özlüyorum
Nasırlı elerini, şefkatini, gücünü, güçsüzlüğünü, emeğini
Üzerime titremesini düşünüyorum
Kül tablasında unuttuğum sigarayı hatırlıyorum
Tekrar unutacağımı ve kendi kendine biteceğini bildiğim halde
Yeni bir sigara daha yakıyorum
Vakit gece yarısını çoktan geçti
Sabaha yaklaşıyoruz
Horozlar ötmeye başlıyor
Fukaralar işçi kahvesinde kuyruğa girmek için yine erkenci
Gözüm duvardaki fotoğrafa takılıyor
Minnacık ellerini açmış dilenen o çocuğun annesini düşünüyorum
Sol gözümden bir damla yaş akıyor
Ağladığımı sanmayın sakın
Erkekler ağlamaz
Çoktan sönmüş sigaranın dumanı kaçıyor gözlerime
Anlamazsınız belki ama ben göz yaşlarımdan bile korkuyorum
Kendi savaşlarımı yaşıyorum
Kadınları İri göğüslerini, ateşli dudaklarını
Ve şehvetle bakan gözlerini düşünüyorum
İçki kokusunun alın teri kokusuna karıştığı
Bir otel odasında beş kişinin yatağını dolaştıktan sonra
Yatağıma gelen kadının yüzüne tükürdüğümde
Salaksın sen deyişini hatırlıyorum
Buna halen bir anlam veremiyorum
Adı özgürlükle adı isyanla adı başkaldırı ile anılan o meydanda
Dün yediğim copun ağrısını hissediyorum sırtımda
Sonra yaşayamadığım çocukluğuma dönüyorum ansızın
On yaşıma
Her gün çalıların arkasında gizlenip beklediğim
Susamış bir ceylan gibi sırtında keleşle dereye inen
Su içen aynı hızla kaybolan
Bir gün benim farkıma vardığında
Bir ceylanken aslana dönen
Beni yakaladığında korktuğumu anlayıp anlımdan öpen
Bana uğrunda savaşılması gereken yaşanılası bir dünya olduğunu öğreten
Ben senin yaşaman için bu dağlara ölmeye geldim diyen
Her ne kadar ben kadın gibi kadın desem de
Babamın erkek gibi kadın dediği kadını hatırlıyorum
Bazen tanrılar kadar kutsal
Ve uğruna ölünecek kadar değerli
Bazen bir kağıt mendil kadar basit
Ve kullanılıp atılacak kadar değersiz olabilen kadınları
Beş yaşlarındaki çocuğunun gözleri önünde
Benimle sevişen kadın gözlerimin önüne geliyor
İniltilerinden acı çektiğini düşünen çocuğunun ağlamasına aldırmadan
Boş ver devam et diyen kadın
Onu düşündükçe
İnsanlığımdan utanıyorum
Ve o çocuğun bir gün büyüdüğümde ve bunu hatırladığında
Neler his edeceğini düşünüyorum
Tüylerim diken diken oluyor
Her zaman ölüm seçeneğini hatırlamam için
Odamda asılı duran ipe doğru yürüyorum
Ama her zamanki gibi ölmeyi bile başaramıyorum
Sonra adına adımı verdiğim
Şiirlerimden çok sevdiğim
Kıskanırlar diye şiirlerimden sakladığım
Bana ihanet eden kadını hatırlıyorum
İntikam ateşi sarıyor bedenimi
Bunun aslında hayatın bana karşı bir intikamı olduğunu anlıyorum
Farkında olmadan dibini bulduğum içki şişeleri çarpıyor gözlerime
Neden her sarhoşluğumda
Kendimi Havva ana ile sevişir his ettiğimi anlamaya çalışıyorum
Allahtan başka kimseden korkmam demiştim ya
Yalandı ben aslında kadınlardan daha çok korkuyorum
Annemi hatırlıyorum
Sokakta dillenen çocuğun annesini
İlk aşkımı
Esin öğretmeni
Ve şehirler arası otobüste
Uyuyan kocasını aldatan kadını
Otel odasını
Bir ceylanın nasıl bir aslana döndüğünü bana öğreten kadını
Bir gün büyüyecek olan beş yaşındaki çocuğu
Ve bana en büyük korkumu ihaneti yaşatan kadını
Beni ben yapan
Bir yanı masum bir yanı günahkar kadınları düşünüyorum
Tüm kadınlarda aradığım ama bulamadığım kadını özlüyorum
Kendi savaşlarımı yaşıyorum
Güneş ışınları yavaş yavaş odama konuk olmaya başlıyor
Benim gündüzüm burada bitiyor
Ve ben kendi savaşlarımda ölüyorum
Kayıt Tarihi : 19.5.2003 17:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Cebimde sana verecek şekerim yok
Ne olur beni sevme çocuk
Cebimde sana verecek acıdan başka hiçbir şeyim yok
Bakıyorum büyümek için can atıyorsun.
Büyüdüğünde gülücüklerin kaybolacak,
Gözündeki yıldızlar uçacak.
Büyüdüğünde kirlenecek dünya.
Büyüdüğünde masal olacak sevda.
Hiç büyüme çocuk.
Bana büyük olmayı öğret diyorsun
Ben hiç çocuk olmadım ki.
Çocuk olamayan ne bilsin büyümeyi.
Çocuk dediğim için kızma öyle
Çocuk olmak için neleri feda etmezdim oysa
Seni kıskanıyorum.
Ne olur hiç büyüme çocuk
Haydi, git başımdan çocuk
Oyun oynamayı bilmiyorum.
Büyüdüğünde ne olacaksın diye soranlara
Çocuk olacağım
Salıncağa bineceğim diye cevap veriyordum.
Ne uçurtmam oldu ne oyuncak tabancam.
Ne Kaf dağını bilirim ne arkasındaki devi.
Bana anlatan olmadı.
İnanmam masallara.
Beni rahat bırak çocuk
Sende yaşayamadığım çocukluğumu görüyorum.
Git başımdan çocuk.
Korkuyorum.
Çünkü seni çok seviyorum.
TÜM YORUMLAR (3)