(Mizah)
„Kadınlar ne ister? “ Son günlerin bu hayli moda olan sorusunun yüzlerde yarattığı muzip gülümsemeyi, sorunun içeriğindeki hinliğe bağlarsak çok rahat bunun „erkek“ orjinli bir soru olduğu sonucuna varabiliriz elbette.
Kanalların birinde, Oya Aydoğan’ın sunduğu bu isimle bir sabah programı yayınlanmakta ve sunucumuz, yayına telefonla bağlanan kadın izleyicilerine yönelttiği „ sööyle bakalım hayatıııım, sence kadınlaaaar nee isteeeer“ sorusuna gelen yanıtların hiç birinin bir diğeriyle aynı olmaması da erkeklerin aslında biz kadınları neden bu derece anlaşılmaz yaratıklar olarak gördüğünün de yanıtı oluyor aslında.
„Bi kadın en başta sadakat ister“ diyor bir izleyici… Hıımmm, yüzler buruşuyor, „ayyy kaç senelik evlisin anacıııım? “ Bunu söylerken aslında, „kaç senenin üstüne seni aldattı bakiiim o hayvaaaan“ denmek istendiği belli. İzleyici afallıyor, „ben evli değilim Oya ablacıııım“… Hıımmm… Durum daha vahim, „kızım sadakat diye tutturursan, tabii evde kalırsın! “ bakışı bu kez.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Saygı ve sevgiyle merhaba!
Bol bol güldüm, gülmekten öldüm, anlatımınıza bayıldım..
Neticede yaşam böyle bir şey, böyle bir traji-komedi, dünya kurulalı beri sürüp giden..
Ne kadar yazsak / düşünsek / çabalasak da, sanmam ki tümden değiştirebilelim..
Belki, biraz rötuş, kendi yanımıza yakınımıza..
Okudukça..
Üzüldüm bir insan olarak, Allah yazgısı yaradılışlarından - ellerindeki kuşlarla mutlu olamama,
dallardaki kuşlara bakıp / takıp mutsuzluk üretme özürlerinden ötürü - çektiklerinden..
Ezildim bir erkek olarak, bütün teşhisi / tatmini mümkünsüzlüklerine karşın,
bizlerin de onların beklentilerini teşhis ve tedarik konusunda
yeterince samimi olduğumuzdan şüpheye düşerek..
Kadınlar ne mi ister?..
Hangi insan / hele ki kadın, genellemelerin içinde sıradan biri olarak kaybolup gitmeyi ister?
Hangi insan / hele ki kadın, özel biri olarak görülmeye ve hissettirilmeye muhtaç değildir?
Kadınlar ne ister sorusunun toptan bir cevabı olabilir mi?
Böyle bir soruya - diyelim ki mümkün oldu - verilecek onsekiz ciltlik cevabın
gereğini hangi er kişi yerine getirebilir?
En iyisi, başkalarının ne-ler istediğiyle ilgilenmeyi bırakıp,
yüzümüzü yanımızdaki insana / kadına dönmek ve bu soruyu “o”na sormak.
Çünkü, “o”nun ne istediği yalnızca “o”na sorulabilir, ve cevap yetkisi de “o”ndadır.
Başkasına iyi gelen ilaç onun derdine derman olmayabilir..
Ve “istediği birşey varsa söylesin, sormama ne gerek var” demeden..
Çünkü, insanın ( yani kadının.. erkekler taş yesin.. ), istemeden verilmesini ,
hatırlatmadan sorulmasını beklediği anlar olabiliyor..
Ya erkekler ne ister peki?
Artık yüzonsekiz cildi mi tercih edersiniz, bize mi sorarsınız, bilemem hanımlar.
Çok da dert etmeyin bizi, taş yer, taşları da hazmederiz, yeter ki sizi mutlu görelim.
Evet hanımlar, buyrun top sizde,
Sizin sorunlarınızdan, sizden önceki kadınların da sorumlu olduğunu kabul ederek,
aynayı kendinize de tutun lütfen..
Umulur ki, kişiliğine saygı duyulan / gösterilen,
soru sorma / sorulmayı bekleme hakkı kabul edilen kadın,
erkek evladına da aynısını telkin eder
ve kayn-ana olduğunda da gelini için aynı hakları kabul eder..
Ki, geleceğin kadınları – ve erkekleri - için ümitvar olabilelim..
Kadın veya erkek her kim isek, yanıbaşımızdaki “-cim -cım”larımızdan önce,
“yavrucuk”larımıza sormalıyız bu soruyu her fırsatta..
Ki, yaş iken eğ-it-ilsin fidanlarımız..
Ki, maalesef en fazla EZ-erek EĞ-it-diklerimiz onlar..
Evet hanımlar beyler, soru-n-lara cevap / çözüm çabasında ne kadar samimiyiz ?
Temelinde saygı olmayan sevgi, yit-iril-meye mahkumdur.
'Yani uzun sözün kısası, kadınlar en başta hem insan, hem kadın olarak görülebilmek ister…
Daha sonra mı? …Ne yoksa onu ister :) '
nefis bir saptama...
kadının en başta hem insan hem kadın olarak görülmeyi istemesi genel bir saptama..
ama ne yoksa onu istemesi...
yoksa istemesi..
hiç yoksa
hala istemesi..
bilmiyorum,
bu kadar anlayışsız olamaz her halde kadınlar:)
Günümüzün dejeneratif kadın gerçeği, gözler önüne serilmiş, cesaretle... Üstelik çok keyifli ve akıcı bir üslupla... Finalde ise, kadın gerçeği insan gerçeğine bağlanmış ama yazı yine kadınca bitirilmiş :-) Aslında burada bir bitiş değil asıl başlangıç var gibi :-) Sanki okuyana bu yazının ikinci bölümü de yazılacakmış beklentisi veriyor... Tebrikler Sevgili Nilay ...
Oya Aydoğan ın yaptığı bir programa bence fazla yormuşsunuz kendinizi. Önce insanı anlamak lazım, kökü sonra dallarını konuşmalı. Hem O. Aydoğan konuyla ilgili yorumları yönlendirecek kadar insanı tanıyormu acaba.
Nilay hanım,
Öyle bir konuya temas ettiniz ki;inanıyorum antolojideki bütün insanlar bu konuyu tartışmaya başlasa, inanın kıyamete kadar bitmeyecek ve asla üzerinde ittifak edilmeyecek bir tartışmanın içinde oluruz..
Gerçekten kadın,anlaşılması en zor ve güç olan bir varlıktır..Belkide onun bu hale gelmesinde fıtrat özellikleri hariç dahili etkenlerin ve erkeklerinde büyük payı vardır..
Biz, kadını;
Ya olması gerektiği gibi görmek istemiyoruz,
Ya olmaması gerektiği gibi görmek istiyoruz,
Ya ona gerektiğinden fazla değer veriyoruz,
Ya gereken değeri esirgiyoruz,
Ya hiç bir yeri ona layık görmüyoruz,
Ya onu bir yere layık gömüyoruz,
Kısaca kadında ne olduğunu şaşırmış durumda..
Yaratılış özelliği olarak sert zeminlerede paspas,yumuşak zeminlerde tac olmayı başarabilen,bir sıvı misali bulunduğu zeminin ve ortamın şeklini alabilen enteresan bir varlık...
Her şey rağmen ben kadını,Annem,bacım, kızım,eşim ve sevgilim olarak görmeye devame deceğim..
Teşekkürler size..Sevgiyle kalın..
Serdar Turgut okumuş kadar oldum. Bayıldım yazına Nilay. Hele şu 'böğürme modu' bir harika!!!...Mizah duygun çok gelişmiş. Elini diline, bileğine, yüreğine sağlık. Şairliğin gibi yazarlığına da diyecek yok doğrusu....
Sevgi ve tebriklerimle...
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta