KADINCA Özeleştiri Şiiri - Funda Gülseven

Funda Gülseven
132

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

KADINCA Özeleştiri

Kadına dair sorunların çözümü için öncelikle kadının kadınlıkla yüzleşmesi, kadınlığı ve kadın sorunlarını sorgulaması, kadınca özeleştiri yapması ve kadınca insani çözümler yaratması yada bulması gerekiyor... Niye mi? Çünkü kadın önce kendisine inebilmeli, kendisini sorgulayabilmeli ki kendine ve hayata dair yanlışları ve eksikleri görüp düzeltebilsin, giderebilsin, en azından bunlara karşı olası çözümler arayabilsin... Ve yine kendine ve hayata dair doğruları ve olması gerekenleri görüp çoğaltabilsin, yerine getirebilsin... Yıkıcılıktan uzak bir şekilde, en yapıcı haliyle hayatı ve kendisini eleştirebilsin... Değişebilsin, gelişebilsin... Değişirken değiştirebilsin, gelişirken geliştirebilsin...

Kadınların yaşadığı sorunlarının temelini ve sebebini tümden hayata, yaşam koşullarına ve erkeklere yüklemek yanlış olur... Çünkü kadınların yaşadığı sorunların bir kısmı yine kadından kaynaklanıyor, kadınların kimisi bunları gönüllü olarak kabulleniyorlar, hatta kendileri istiyorlar... Kimisi bunları doğal bir akış, hayatın değiştirilemez gerçeği olarak görüyorlar, çünkü öyle öğretiliyorlar, öyle yetiştiriliyorlar... Sorgulama gereği duymadan yaşıyorlar bunları... Kimisi ise baskıyla mecburen kabul etmek zorunda bırakılıyor... Bu baskılardan ise gerek kişisel pasiflikleri, gerek ürkmüş korkuları, gerek özgüven eksikliği, gerek sindirilmişlikleri, gerek ekonomik özgürlükten yoksun oluşları nedeniyle kurtulamıyorlar...

Bazı kadınlar ya kendi istek ve tercihlerinden dolayı, yada bazen babalarının yada eşlerinin istekleri veya baskılarına boyun eğerek eve yada dar bir çevreye sığdırıyorlar yaşamlarını.... Duvarlarını kendileri yada çevresindekiler ören bu kadınlar genellikle hayatlarını erkeklere bağlı yada bağımlı olarak geçiriyorlar... Hatta bu kadınların çoğu erkeğin yanında değil arkasında durmayı bir erdem olarak görüyorlar... Kimilerince domestik kadınlar diye adlandırılan bu kadınlar kendilerinden habersiz hatta kendilerinden kaçışta olan, kendilerine güvensiz olan kadınlardır genelde... Ekonomik özgürlüklerini kazanamamış, yada kazanmasına fırsat verilmemiş, ve sosyal- kültürel gelişimlerini ya kendilerinden, ya yaşam koşullarından yada çevrelerindeki kişilerden dolayı tamamlayamamış kadınlardır... Eğitim ve yaşam alanları daraltılan bu kadınların çoğunun sorunları doğumlarından itibaren başlar.... Ailesi içerinde baskı gören bu kadınlar baba- abi- kardeş baskısından kaçmak, kurtulmak için çareyi evlenmekte buluyorlar... Çoğu zaman sevmeden,istemeden... Baba - abi etkisinden çıkıp koca etkisine giriyorlar bu kez... Kocalarında da aradığı huzuru bulamayınca da bu kez tüm umudunu oğullarına bağlıyorlar... Hep birilerinin kanatları altına sığınmaya çalışıyorlar en yumuşak deyimle... Yada birilerini, genellikle hayatlarındaki erkekleri, baba- erkek kardeş- koca, kendilerinden üstün tutup, onların korunaklı yada korkutucu güvenliklerine sığınmaya çalışıyorlar... Ayrıca bu tarz kadınlar genel olarak kendi gerçeklerine yada hayatlarındaki sorunlara isyan etseler bile çocukları arasında kız- erkek ayrımı yaparak, ‘ erkek egemen, kız- kadın pasif yaşam’ ı çocuklarının bilinçaltlarına ve hayatlarına yine kendileri yerleştiriyorlar onları yetiştirirken... Böylelikle bu kısır döngüyü ileriki nesillere aktarıyorlar...

Belli bir yaşanmışlıkta, koşulda yada zamanda yanlış giden yada eksik olan birşeylerin farkına varan ve bunları düzeltmek yada gidermek isteyen kadınların tuttuğu yollar da hep doğru olmuyor maalesef.... Farklı tarzda tepkiler ve isyanlar doğuyor... Bazı isyanlı tepkilerin getirisi olumlu ve yapıcı oluyor, ancak bir kısmı tam tersi olumsuz ve yıkıcı oluyor... Olumlu ve yapıcı olanlar önce kendi hayatlarından, kendi ailelerinden, kendi çevrelerinden başlayarak ters giden şeyleri düzeltmeye, yok sayılmış yada gasp edilmiş kadınlık haklarını kazanmaya çalışırlar onurlu bir şekilde... Olumsuz ve yıkıcı olanlarda ise bir önceki yazımda ve hep söylediğim gibi kadınlar kendilerini tüketişe, kirletişe geçiyorlar, bir nevi ucuz kahramanlıklarla, yada baskılara dayanamayıp olmadık yer ve zamanlarda, olmadık şekillerde patlayarak... Ya bedenlerini kirletip tüketiyorlar, yada duygu ve düşüncelerini... Bazense hepsini maalesef...

Bazı kadınlar ise hırslarına yenik düşüyorlar, kendi gönüllü yada zoraki hırslarının altında eziliyorlar... Bazıları daha çok kazanma, daha çok harcama, daha üst bir noktaya gelme, hep başarılı olma, hep üstün olma duygu, düşünce ve hırs güdülerinden dolayı buna sürükleniyorlar... Kendi maddi manevi ego tatminleri için... Kimisi ise ya kalıplarını yıkmak yada duvarlarını aşmak, yada yine başka birilerine hoş yada iyi görünmek için hırsa bürüyorlar yaşamlarını...

Hırsa bürünenlerin bir kısmı kendilerini, benliklerini, bedenlerini, duygu ve düşüncelerini kirletip tüketenler oluyor... Bulanık suya bezeli hayatlarından kaçarken çamura sürüklenenler oluyorlar... Karşısındakileri yada hayatı sömürüp kullanmaya çalışırlarken esas olarak kendilerini sömürdüklerinin, kendilerini tükettiklerinin farkında bile olmuyorlar...

Hırsa bürünenlerin diğer kısmı ise başka birilerine hoş ve iyi görünmek için çabalayan kadınlar... Özellikle başkaları için bu hırslı uğraşa girişmek yine kadına yüklenen etiketler ve beklentilerin getirisi sanırım... Çünkü kadına yüklenen misyonlar ve görevler o kadar çok ki kadın bir tanesini eksik yada yanlış yapsa dışlanma korkusu yaşıyor... Özellikle evli kadınlar terkedilme, yada aldatılma korkusu yaşıyor... Ayrıca aile ve toplum tarafından dışlanma, horgörülme korkusu yaşıyor... Bu hırs savaşının en büyük sebebi bu bence... Diğer sebepleri ise kimliğini ve özgürlüğünü arayan kadınların kendini ispat etme çabası... Hayata daha güçlü bir şekilde tutunma, var olma savaşı... Ama bu savaşta kullandıkları silahları bazen plansız programsız, bilinçsiz, bilgisiz ve gözü kara yada dengesiz kullandıkları için yine kendi kendilerini vuruyorlar... Çoğu zaman kaldıramayacakaları yüklerin altına girip eziliyorlar... Kendi kendilerini yaralıyorlar... O zaman karşılarındaki erkeklerden yada hayattan daha çok yorup tüketiyorlar kendilerini... Kendi esas ihtiyaç, istek ve beklentilerini unutup kendilerini kendilerinden çalıyorlar...

Yukarda sözü edilenler hayatın her kesiminden, yaşamın her kesitinden kadınlar... Kimisi dört duvar yaşam havuzlarından memnun yada boyun eğmiş... Kimisi hayat labirentinin içerisinde kaybolmayı göze alarak çıkış yolu arayışında... Bu arayışta kimisi bilinçli kimisi bilinçsiz... Kimisi dengeli, kimisi dengesiz... Kimisi yapıcı, kimisi yıkıcı... Kimisi gerçeklerin ve olması gerekenlerin rehberliğinde tutarlı, onurlu ve kendinden emin... Kimisi ise ne istediğinden kendi bile emin olmadan, gerekli duygu-düşünce heybesinden, mantık rehberinden yoksun olarak gözü kara yollara düşen... Hepsi kendilerince hayatlarına yol çizmeye, yol vermeye çalışan kadınlar.... İşte bu çetrefilli tali yollardan düz bir anayola ulaşmaya çalışan kadınlığın öyküsü... Garip ve çok yönlü kısır bir döngü... Döngü çarkının dişlilerinden biri ise yine kadınlar... Çoğu sorunun sebebi de çözümü de yine kadınlar...

Funda Gülseven
Kayıt Tarihi : 13.8.2007 17:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


*** Bu kez de hayatın ve erkeğin etkisiyle oluşan kadın sorunlarının ötesine geçip, diğer temele yani kadına inmeye çalıştım elimden geldiğince... Bir önceki yazıma yapılan yorumlara verdiğim cevapları diğer duygu, düşünce ve görüşlerimle birleştirerek, yine tüm objektifliğimi ve subjektifliğimi harmanlayarak kadınca bir özeleştiri bu yaptığım...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Türkiye Cumhuriyeti Yukselakcum
    Türkiye Cumhuriyeti Yukselakcum

    Kadını kadınca yorumlayan yüreğine sağlık derim ancak bu toplumda Kadın gibi kadın olmak emek ister hatta hatta biraz deli olmak gerek diyorum.Duyguların bir dem yarı yolda kaldığı sorgulayan değil sorgulanan bir toplumda yaşadığımızın bilincide yazan yüreğini alkışlıyorum canım Fundacığım başarılarının devamını dilerim.

    Cevap Yaz
  • İrfan Karapınar
    İrfan Karapınar

    Güzel bir deneme...Beğeniyle okudum...Saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Halil Şakir Taşçıoğlu
    Halil Şakir Taşçıoğlu

    ANTALYA'DAN TAM PUANIM İLE TAKDİR DUYGULARIMI BİLDİRMEK İSTİYORUM.....................selamlar,saygılar.halil şakir taşçıoğlu

    Cevap Yaz
  • Yakup İcik
    Yakup İcik

    bana göre güncelligini yitirmeyecek bir konuyu ele almissiniz sevgili Funda..sizi okumaktan sevinc duydum...sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Kadir Tozlu
    Kadir Tozlu

    Funda Kızımın bu güzel yazısı beni aşmış bulunuyor. Buna rağmen kabul buyurursa bazı paragraflar için görüş ve önerilerimi yazmak isterim;

    Paragraf-2; Burada sözü edilen sorunlar için örnek verilse iyi olur;

    Paragraf-3; Burada anlatılanlar kesinlikle doğru. Ancak bunların çoğu geleneklerimizden gelmektedir. Ben çocukluğumla günümüz arasında geçen sürede şunu görüyorum ki geleneklere bağımlılık giderek terk edilmektedir. Bunu şöyle açıklayabilirim;

    Doğu Karadeniz’in yeşil fındık bahçelerinde bir ataerki aile düzeninde geçti çocukluğum. Yalnızca kadınlar değil, çocuklar da ikinci sınıf birey statüsündeydi o sıralar. Bir yandan köy evlerinde mısır ekmeği pişirilirken bir yandan da bakkaldan/fırından somun ekmekleri alınırdı. Somun ekmeklerini evin yetişkin erkekleri yerdi. Biz çocuklar da mısır ekmeği yerdik. Asla lezzetli olmazdı somun ekmeği kadar. Bakkaldan eve getirinceye kadar kıyısından köşesinden tırtıklardık somun ekmeğini…

    Bir genle bir genç kız ne kelime, yetişkin bir hanımefendi ile yeni yetme bir delikanlının hoş-peşi yalnızca tokalaşma ile sınırlı kalır, yanaklardan öpülemezdi.

    70’li yıllardaki bir TV programında Rana Alagöz şarkılarından sonra liseli öğrencilerin sevgi yağmurlarına tutulmuştu. Sanırım 25-30 yaşlarındaydı. Kız öğrenciler çiçekler veriyor, her bir çiçeği aldıktan sonra yanaklarından öpüyordu Rana Alagöz. Bir de erkek öğrenci çiçek vermişti. Rana Hanım çiçeği alınca birden irkilmişti ve yanağına uzanacakken yalnızca tokalaşmıştı.

    Günümüzde çok şaşırdığım gelişmeler oluyor köylerimizde. Gittiğimde şaşırıyorum çünkü gençler artık yanak yanağa öpüştüğü gibi çocukluğumda bile yalnızca el ele tokalaştığım yaşıtlarım şimdi sarılıp kucaklıyor.

    Günümüzde kadın, sorunlardan kurtulmuş mudur? Tabi ki hayır. Ve geleneklerin kendiliğinden terk edilmesi de tabidir ki beklenemez. bir şeyler yapılmalıdır. Ben bunları anlatmışsam, halkımızın gelenekleri terk etme eyiliminin olduğunu anımsatmaktır amacım.

    Sözün tam daha çok yol alınmalıdır.

    Paragraf-5; Başka birilerine hoş veya iyi görünme isteği yazık ki erkekler olsun, kadınlar olsun en zayıf yanıdır insanların. Yazık ki ihtiyaçtan çok “onda var bende neden yok” düşüncesiyle harcamalar yapılmaktadır.

    Sevgiler....

    Kadir Tozlu

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (9)

Funda Gülseven