Kadına Şiiri - Victor Hugo

Victor Hugo
26 Şubat 1802 - 22 Mayıs 1885
31

ŞİİR


705

TAKİPÇİ

Kadına

Eğer kral olsaydım.! Çiğneyerek tahtımı
Memleketin halkını dizlerine sererdim.
O kuvvetli hükmümle bütün tacı tahtımı
Bir tek bakışın için sana feda ederdim.

Eğer Allah olsaydım.! O heybetli, o derin
Kainatın, semanın, denizlerin, her yerin
İrademin önünde eğilen meleklerin
Sevgilim bir busene hepsi senindir derim

Victor Hugo
Kayıt Tarihi : 26.9.2002 10:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Akçay
    Osman Akçay

    Victor Hugo'nun Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi öğretim üyesi Yakup Yaşa tarafından tercüme edilen 'Mahomet' isimli şiirinde Hz. Peyganberimizin (SAV) ölmeden önceki son zamanlarını anlatıyor.

    Victor Hugo'nun, 1855 yılında sürgündeyken yazmaya başladığı, insanlık tarihi ve gelişimini anlatan ve hala Fransa'nın gerçek anlamdaki tek destanı olarak kabul edilen, "La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)" adlı eserinde; Allah, İslam, Kur'an ayetleri ve Hz. Muhammed ile ilgili çok sayıda şiirinin olduğu yüz yıllardır biliniyor. Ancak, aynı eserin Brüksel'de 28 Eylül 1859 yılında yapılan ilk baskısında yer alan İslam ve İslam peygamberine dair 'Mahomet', diğer baskılarından çıkarılmıştı. Yüzyılın Efsanesi'nde de yer alan "Mahomet"'i Le Centre national de la recherche scientifique (Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi), ancak, Hugo'nun ölümünden yüzyıl sonra yani 1985 yılında yayınlamıştı. Bu yayınla birlikte Hristiyan dünyasında bir çok tartışmaya neden olan Hugo'nun Müslüman olduğu da tartışılmaya başlanmıştır.

    Victor Hugo ile ilgili yazılan en ciddi yapıtlardan biri olan ve ünlü yazın araştırmacısı, Henri Guillemin imzasını taşıyan "Hugo" adlı eserin ön sözünde, Hugo'nun şu sözlerine yer vermektedir:

    "Je m'ignore ; je suis pour moi-même voilé, DIEU seul sait qui je suis et comment je me nomme: Ben bile kendimi tanıyamıyorum, kendi kendime yabancıyım, kim olduğumu ve adımın ne olduğunu, yalnızca Allah bilir."

    Hugo'nun, gerek iki oğlu gerek erkek torununun vaftiz edilmediğini ve Hristiyanlık adetlerine göre defnedilmediğini belirten yazar, ayrıca kitabın bir çok yerinde onun sürekli evinde gizli ibadet ettiğini belirtir. Bu durum ve "Mahomet" mersiyesindeki içerik, detaylar ve anlatılan öykü Hugo'nun Müslümanlığının konuşulur hale gelmesine en büyük etkendir. Yaşar'ın çevirdiği dizeler şöyle:

    L'AN NEUF DE L'HEGIRE

    (HİCRİ DOKUZUNCU SENE)

    MAHOMET

    HZ.MUHAMMED

    Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu
    Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu
    Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu
    Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu
    Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında
    Durup su içen develeri izliyordu arada sırada
    Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.
    Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu
    Sanki kâinatın yaratılışına şahit olmuştu
    Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi
    Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi
    Boynu, gümüş bir testinin boğazıydı sanki.
    Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.
    Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı
    Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkâr ederdi
    Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi
    Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı
    Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.
    Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı
    Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı
    Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı
    Yine de, herkesten daha fazla oruç tutardı
    Altmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu
    Kutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu
    Sonra, sancağı, Said'in oğluna teslim etti.
    Onlara: "Artık aranızdan ayrılma vakti geldi
    Allah birdir, hep onun yolunda savaş" dedi.
    Mahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki
    Sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki
    Yine, her günkü vaktinde mescide geldi,
    Ali'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu
    Ve, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.
    Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi
    "Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici
    Biz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur
    Ey insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur
    Onsuz bir değerim olmazdı."
    Bir zat ona : "Ey müminlerin gerçek Sultanı!
    Seni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne
    Sen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne
    Kisra sarayının üç kulesi birden devrildi" dedi.
    O da: "Melekler ölümümü müzakere etti;
    Vakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize
    Bir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde
    Ben ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi;
    Kime vurmuşsam, o da bana vursun" dedi.
    Ve uzattı usulca asasını oradan geçenlere.
    Yaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte
    Ona: "Tanrı yardımcın olsun!" diye seslendi.
    Bakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi
    Dalgındı; birden, şöyle dedi: "Herkes duysun!
    Allah benim adımı andı! Bundan emin olun
    Topraktan insan, nurdan bir peygamberim
    İsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.
    Ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.
    Zira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi
    İsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu
    O, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.
    Unutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim
    Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim;
    Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı;
    Çektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı
    Baskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti;
    Ve eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli
    Korkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı
    Bize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.
    Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli
    Ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini
    Böylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir
    Cezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.
    Ben, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım
    Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim
    Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir
    Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;
    Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!
    Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete
    Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri
    Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini
    Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde
    Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;
    Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi
    Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi
    Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim
    Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim
    Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum
    Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum
    Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki
    Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi
    Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla
    Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta
    Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım
    Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım
    İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım
    Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.
    Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi' yi
    Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni
    Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak
    Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak
    Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan
    Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,
    Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla
    Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.
    Sonra: "O'na inanıp teslim olun " diye ekledi
    İnanmayan, ancak, inkâr da etmeyenlerin yeri
    Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri
    Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;
    Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki
    Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi
    Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere
    Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece
    O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar
    O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;
    Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin
    Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için
    Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,
    Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar
    Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli
    İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri
    Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!
    Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,
    Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak
    Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."
    Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi
    Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti
    Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum
    Vakit saat doldu, ebedi bir âleme gidiyorum
    Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin
    Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin
    Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.
    Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi
    Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı
    Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi
    "Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.
    Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri
    Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,
    Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona
    Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi
    Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi
    Ve ertesi sabah, günün ağardığını fark edince
    "Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e
    Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."
    Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı
    Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu
    Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu
    O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu
    Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru
    "İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi
    "Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi
    Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,
    Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi
    Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi
    Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.

    -----

    Saygılarımla

    Seğmenoğlu

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin

    Allah, ayet-i Kerimesinde "BEN CİNLERİ VE İNSANLARI ANCAK BANA İBADET/KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM." buyururken, biz bir Müslüman olarak, Allah'ın bu ve benzeri ayetlerine mi itibar edeceğiz, yoksa Victor Hugo'nun aşağıdaki akla zarar, dine ziyan beyanlarına mı?
    Rabbimiz, yarattığı her kulunun, her insanın, bilhassa da kadın erkek her Müslüman'ın tüm haklarını en güzel şekilde Kur'an'da beyan etmiş, Resulullah-s.a.v-'de bunları hak el-yakin hayata geçirmiştir. Biz ancak o iki kudsi kaynağa ve onlara muvafık düşen açıklamalara itimat ve itibar ederiz vesselam.

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin

    Bu zatın (Victor Hugo'nun) Resulullah'ın hayatı, peygamberliği ve vefatı hakkında anlattıklarının bazıları doğru ama bir çoğu yanlıştır. Resulullah-s.a.v- ile alakalı en doğru bilgi Kur'an'ın verdiği bilgiler ve Kur'an ayetlerinin beyanlarına ters düşmeyen rivayetlerdir ki, sizin naklettiğiniz ifadelerin ekseriyeti Kur'an ve sahih rivayetlerle bağdaşmıyor. Ayıca: İslam'da gizli Müslümanlık diye bir şey yoktur. Bir Müslüman iman ettiği şeyleri aynen yaşamakla ve başkalarına da tebliğ etmekle mükelleftir. Eğer gizli Müslümanlık diye bir şey olsa idi 124 000 peygamber gizlice iman edip, mağaralarda münzevi bir hayat sürerler ve öylece ölüp giderlerdi ama hal keyfiyet asla öyle olmamış ve hepsi de ölümü göze alarak kelle koltukta inandıklarını hayata geçirip cümle aleme ilan etmişler ve pek çoğu da bu uğurda şehid olmuşlardır. İslamiyeti doğru bir şeklide öğrenmek isteyenler, yalanı ve yanlışı doğrularından daha fazla olanlara müracaat etmek yerine, direkt Allah'ın kitabına ve onun muhkem ayetlerine, o ayetlerle ters düşmeyen rivayetlere, akla, fıtrata ve tarihe ters düşmeyen kaynaklara bizzat müracaat etsinler. Yoksa bir çok hurafeyi ve bid'ati ve de yalan yanlış bilgileri gerçek din gibi kabul ederek dalalete düşerler.

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin

    İyi ki bu kefereye bu gibi makamlar ve yetkiler verilmemiş. Yoksa onun sevgilisinin dışındaki cümle mevcudat ve mahlukat hapı yutmuştu.

    Cevap Yaz
  • Ata Kızı
    Ata Kızı

    …Ama ben sıradan bir insanım seni sadece sevebilirim?

    Bir de buradan bakmak gerek..?

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (49)

Victor Hugo