Her çocuğun bir düşü vardır
hatırlatmaz kurnalar
geceye düşer sesi
güneşinde buğusu
gölgesinde kanar
ıslak anılar
inan kurumaz
bir de eriyen bakışlar
telaşında buruşmaz
kaç ikindi geçti
o yıllar ardından
o bakıştan
akşamdan yağan o kardan
bize sorulmaz
benim bir çocukluğum vardı
gölden dolma parkında
nasıl? kar yağardı
yıllar sonra
hüznünde soluyup kaldı
uluyan gecelerinde
donmuş karında
gıcırdayan sabahında
güneşinde uyanırdı
taşların renginde
soğuklar vurdu ellerini
kadı dede kanal ağzında atamadı
geçmiş günlerin feryadını
o koca çınar
ne kadar bilir?
o parktan sarkan gölgeleri
artık kimse sormaz halimi
anam dokuyamaz çulumu kilimi
kimse bilmez
ceketin ters yüzünü
şimdi ne der
o karlar altındaki yer
içimde kuruttuğum yalnızlık
beni uzaklardan seyir eder
yaşımın giydikleri neydi?
yürürken çocukluğum öksürürdü
bazen kadı gölünde buzdu
ayak izi görünürdü?
zaten unutmadım
aradım o günlerimi
bekliyorum
ne zaman? düşecek toprağa cemre
ne görsem karanlık inmiş
korkutuyor gece
neden sesimi saklar durur
acım ıslanır
bekler sessizce
bir asım amca vardı
taşlara nakış atmış
daha kimler?
mermerin göğsünü açmış
neden bilmem?
bugün uzakları anlatmak var içimde
uyumuş kalmış çocukluğum
ağlar sessizce
işte bitti bir gıdım ömür
çocukluğum gannöründe
şimdi kimse bilmez
ne şırk amat amca
ne de körüğünde kömür
hepsi sönmüş
kaldı geride
artık son basamaktayım
ey yalnızlık
kopuver gitsin
bitsin bu acımasızlık
en sevdiğim umaların sokak
hep bana bakar
orada uma dedem
ismi kara süleyman
çarşıda bakkal
ayrıldığım akşamlar
tütün kokar
işte herhangi bir zaman
çocukluğumun geçtiği mekan
benim anlattığım kadar
anlatsın çentiği olan
biz gidince
kim anlatacak? geçmişi yapayalnız
uzaklarda kalan
ey mürekkebi bitmiş kalem
artık yazmasan
geç öğrendim
baharın yazın kışı varmış
başladı ayaz
duvar kovukları
artık yazı toplamaz
kalır bembeyaz
beklemeye alıştım
ne kalmış ömürden
yanmış bir yufka kokar
kalan cızdırmadan
bir not düşer
mırıldana mırıldana
halkalı şeker karamela
şekerci hacı dayı dükkanından
kışlarımız soğuk
hava kuru
ellerimiz çatlak
bir kımdımcı kerim dayı
çarşıda kalaycı
bir yere koyamadım çocukluğumda
şimdi bir bulut olur
büyür başucumda
sonunda öğrendim
nerede olursan ol da
sıcacık gülüşten ol
kırılan gülücüğe
karşı dur
sonra
çok ısınırsa haranı
taşar küle bulanır
çıra gibi yanar
bir babanın anlattıkları
gece ıslığı
bir başladı mı? böler uykuları
akasyalar açar
baharı anlatır kokuları
ben çocukluğumu anlattım
düştüm önüne
nehir rüzgar oldum
sonunda yoruldum
bir kuş yuvası
bir kırlangıç sesi
asma altından
alıp gitti beni
koca su bizim yerlerde sesli akar
umurluda sökede sessiz ve milli çamura batar
oraları kim bilir?
uzun pamuk karıkları
tren rayları gibi
içimizde uzar
ne zaman düşünsem o günleri
gözlerim kaçar
içim burkulur
yavaş yavaş ölür o çocuk utancım
gölgem kırılır
bende ise yine o kara vagon sisi kalır
şimdi o çocukluğunun geçtiği yerde
tüm klasikleri alıp okutmak geçer içinden
belki çocuk düşleri
yeşerir yeniden
hala sorarım kendi kendime
kalsa da bir yalnızlık
neden diyemedik? kimsesiz
ağlasa da çocukluk
mevsimlerden habersiz
bil çocuk
seni anlattıkça
kocaman olur dünyam
ben ikindiyi sevdim
sen kırık akşamları
ömür geçer ve biter
artık uzaklara gideceğim
bilmem ikindi ne der
bu kışta yalnızlık var
yağan yağmurda hüzün
ıslansam ne çıkar
azalınca güneşim
koptu kopacak ipi perdemin
benim yine de
değişmez çocukluğuma gidişim
işte ağaçlar yapraklarını döktü
zaman çabucak geçti
kilit unuttu anahtarını
ben sayamadım pişmanlıklarını
Kayıt Tarihi : 16.1.2015 19:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!