'Kadere kafa tutmak her yiğindin işi degil bu...'
demiş Fatoş Kadın bir şiirim için.
'kafa tutarken' öyle bir kibardım, rahattım ki
bu açıdan bakmamıştım!
hatta kafa tuttuğumu bile bilmiyordum
sadece samimiydim!
ve bir kez daha kendime geldim.
Şimdi Fatoş Kadın
bana anlam kattı, beni daha bir 'ben' yaptı
ve kendime tekrar sahip çıktım.
İşte dostların gerçek faydalarından biri!
Bize 'biz'i daha da katıyorlarsa
kendimizi hatırlatıyorlarsa; ne mutlu, değil mi? ..
Gelelim şu 'kafa tutma' meselesine:
Kadere kafa tutmak her yiğidin harcı değil elbet.
Mangal gibi yürek, hangar gibi gönül
çocuk gibi heyecan ve 'ermiş' gibi olgun ruh ister.
Kaderin önünde öyle bir küçülmeli ki insan;
senden alabileceği,
alınca tatmin olabileceği bir güdü kalmasın.
Oyunlarını öyle bir sonlamış olmalı ki insan;
kader, kapına yeni oyunlar oynamak için değil,
bir-iki laf edip, rahatlamaya gelsin
muhabbetle yüzüne gülsün.
Hayatı herşeyiyle öyle kucaklamalı ki insan
'ölüm'ü bile getirdiğinde kader
önce elini sıksın, hatrını sorsun.
Kadere kafa tutmak her yiğidin harcı değildir ama
inan bana
'kader', yüzüne baktığında
o çözümsüzlüğü görmezse
ortalık dinginse;
kafa da tutsan, dalga da geçsen, yukarıdan da baksan
bilir içini, cevherinin rengini
sesini çıkarmaz.
(Haziran 2006)
Ömer DalmanKayıt Tarihi : 14.6.2006 10:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)