Göğsümün sağ üst kısmında hissettiğim ağrı nedeniyle,Trabzon Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne gittim.
Muayene sıramı beklerken,arka sırada bekleyen bir baba ve kızı ile küçük bir sohbet anım oldu...Baba tıraşsız bembeyaz sakal ve başında bir takke,kız ise saçının telinden ayak parmaklarına kadar tesettür içindeydi..!
Baba; 49 yaşında olduğunu,yıllarca inşaatlarda ustalık yaptığını ancak sigortasının eksik yatırıldığı için bir türlü emekli olamadığını; bir kızı ve dört erkek evladının olduğunu ve hepsini de,dinimizin emrettiği gibi dindar yetişmeleri için İmam Hatip Lisesine gönderdiğini; oğlanların okulu bitirip,namazlarında niyazlarında yaşadıklarını,ancak ne var ki işsiz güçsüz olduklarını; yanında muayeneye getirdiği kızının da bu yıl İmam Hatip Lisesi Son sınıfta okuduğunu ve bitirir bitirmez de,ablasının imam olan oğlu ile er baş edip evlendireceğini, ballandıra ballandıra anlatıverdi bana...
Küçük bir soluk aldıktan sonra da bana dönüp; "Senin çocukların var mı? Okuyorlar mı? " diye sordu.
"Evet, benim 2 kızım var...Büyük kızım Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi,küçüğü de Ankara Ünv. Kimya bölümlerini bitirdiler ve her ikisi de çalışıyor." yanıtını verdim.
Benim bu yanıtımın hemen peşinden adamın kızı,babasından iki üç adım uzaklaşarak(belli ki babasının kol mesafesinin dışına çıktı) ,yüksek bir sesle babasına; "Baba bak! Çevremizde nasıl babalar da varmış,öğren! " dedi...
O sözleri duyduktan sonra adamın, az önce müslümanlığını ve dindarlığını büyük bir şuu içinde bana anlatırkenki güleçliğinden zerre kadar eser kalmamıştı! Kaşları takkesine,asık alt dudağı burnuna değdi ve o minnacık kısık gözleri, kapaklarından fal taşı gibi dışarı fırlamıştı! Kızın şansından,babası ona karşı fiili bir eylem yapamadan, muayene sırası babaya gelmişti...
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta