Kader Şiiri - Yasin Akarsu

Yasin Akarsu
4

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kader

Yine akşam geç bir saatte Mert evine dönmüştü. Yarı sarhoş bir halde bahçenin kapısını biraz zorlanarak açtı. Annesi gözü yaşlar içinde oğlunu pencerenin kenarında bekliyordu. Mert eve sessizce girmeye çalışırken sarhoşluğun verdiği tesir ile istemeden de olsa gürültü yapmıştı. Annesi Hatice Hanım zaten oğlunun geldiğini fark etmiş ve onu içeride salonda beklemekteydi. Her zaman ki gibi Mert annesine nahoş bir şekilde selam verip hemen odasına çıkıp uyumak istiyordu. Annesi bu sefer onla konuşmak için karar vermişti. Hatice Hanım oğlunun bu haline çok kızmakla birlikte çaresizce ne yapacağını bilmemekteydi. Hatice Hanım “Oğlum, yeter artık yaptığın bu hareketler. Yazık ediyorsun kendine. Gençliğini o meyhanelerde boş insanlar arasında heba ediyorsun” dedi ve gözyaşlarını tutamayıp yeniden ağlamaya başladı. Mert, yorgunluk ve sarhoşluktan dolayı annesini şuurlu bir şekilde dinlemiyordu. “Bir an önce annemin nutku bitse de yatsam” diyordu.

Hatice Hanım iyi kalpli ve dindar bir kadındı. Eşi Hasan Bey Türkiye’nin sayılı tüccarlarındandı. Hasan Bey daha zenginleşmemişken Hatice Hanım ile evlenmiş ve birlikte hayatın zorlu yollarında yürümeye koyulmuşlardı. Hatice Hanım her zaman aynı mütevazılığini korumuş ve kişilinden hiç taviz vermemişti ama Hasan Bey için aynı şeyleri söylemek çok zor idi. Zenginleştikçe değişmeye ve içkiye başlamıştı. Eski dostlarını terk edip gecelerini kumara kaptırmış insanlarla arkadaşlık ediyordu. Hasan Bey’in bu davranışları en çok oğlu Mert’e yansımıştı. Kendisi zamanında yokluk gördüğü için Mert’e hiç parasızlık çektirmemişti. Özel bir üniversitede tıp fakültesinde okuyordu Mert. Altında son model bir de arabası vardı. Bazen arkadaşları ile caddelerde yarışa tutuşurlardı. Hatice Hanım, oğlu ve eşi için bir tek dua edebiliyordu. Onları değiştirecek bir vesile bekliyordu. Bu yüce kadın her gece kalkar teheccüd namazını kılar ve secde de saatlerce ağlardı.

Mert’in her günü zengin, şımarık, içki içen arkadaşları ile geçiyordu. Bazen canı onların yanında çok sıkılıyordu. Çünkü her şeye sahipti ve yaptığı şeyler ona zevk vermiyordu artık. Zaman zaman bunu düşünüyor ve sıkılıyordu. Yılları böyle boş hevesler uğruna geçen Mert nihayet okulu bitirmiş ve babasının desteği ile kendi muayenehanesini açmıştı. Tam teşekküllü bir poliklinikti aslında. Hala içi sıkılıyor ve ruhunun boşlukta olduğunu hissediyordu.

Bir akşam arkadaşının verdiği partide içkiyi fazla kaçırınca baş ağrısı ve sarhoşluktan dolayı erkenden eve dönmek istedi ve partiyi yarıda bitirip arkadaşının partisinden arabası ile ayrıldı. Dikkati çok dağınıktı. Başına bir iş gelmesi an meselesi idi. Ve o anda Mert kırmızı ışığı göremeyip olduğu gibi karşıdan karşıya geçmeye çalışan genç bir kıza çarptı. Hemen arabayı durdurdu ve aşağı indi. Yerde az önce çarptığı kız kanlar içinde durmaktaydı. Herkes kızın başında toplanmıştı. Mert doktor olduğundan ilk müdahaleyi orada yaptı ama bu yeterli değildi ve sarhoştu. Hemen kliniğini aradı bir ambulans söyletti. Olay yerine gelen ambulans ile Mert genç kızı kliniğine götürdü. İlk müdahale olduktan sonra genç kızın sağlık durumu iyi gibiydi ama yoğun bakımda kalması gerekiyordu birkaç gün.

Mert olanlara inanamıyordu. Kendisinin nasıl böyle bir hata yapıp o kıza çarptığını düşünüyordu. Pişmanlık belki fayda vermezdi ama elinden ne gelirse yapacağına dair kendi kendine söz vermişti. Bu arada polis de soruşturma açmıştı ama Mert’in babası nüfuslu biri olduğu için olayı örf pas edilmişti. Bu arada genç adam boş durmayıp kızın ailesine ulaşmıştı. Kızın adı Merve idi. Ailesi mütevazı, dinine bağlı bir aile idi. Babası işçi, annesi ev hanımı idi. Kızlarına olanları duyduğunda aile şok olmuştu. Gencecik güzeller güzeli kızları Merve trafik kazası geçirmişti ve ölümle pençeleşmekteydi. O ölürse ben yaşamam diyordu annesi. Babası geçmiş yalnız başına bir yerde, için için ağlıyordu. Mert bu durumları gördükçe daha fazla üzülmekteydi ama tıbbi açıdan yapılması gereken her şeyi yapmıştı. Gerisi Allah’ın fazlı keremine kalmıştı.

Mert bir yandan yaptıklarına çok pişman diğer bir yandan da ailenin durumuna üzülüyordu. Onlar için bir şeyler yapmalıydı ama önce Merve’nin iyileşmesi lazımdı. Bir hafta kadar sonra Merve ilk defa gözlerini açmış ve sağlığı iyiye doğru gitmekte idi. Mert, onu kaza anından beri ilk defa görüyordu. Olaydan sonra çok üzülürüm diye kızın yanına hiç gidememişti. Merve’yi gördüğünde içinde tuhaf hisler duymaya başladı. Tam olarak ne hissettiğini bilmiyordu ama ona yakın olmak istiyor, tüm arzularının yerine getirilmesi gerektiğine inanıyordu.

Merve gün boyu hastanede annesi ile birlikte kalıyor ve tedavisi sürecinde kendisini iyi hissettiği her zaman Kuran’ını okuyor ve namazlarını kılıyordu. Ara sıra Mert onu ziyarete gelip durumunu takip ediyordu. Bazen ona özürler dileyip af etmesini istiyordu. Merve ona her defasında “Kaderi yaratan rabbim her işte bir güzellik katmıştır. Kim bilir bu olayda ne hikmetler var” deyip üzülmemesi gerektiğini söylemişti.

Mert günden güne Merve’ye daha yakın hissediyordu kendini. Onun güzelliği, takvası ve içtenliği Mert’i aşk âleminin bilinmez ikliminde seyretmesine sebep oluyordu. Bir gün Mert annesine durumu açtı. Merve’den bahsettikçe annesi çok mutlu oluyor ve öyle bir gelinim olsun diye içinden geçirip duruyordu. Mert sonunda içinde yaşadığı duygu selinin de etkisi ile Merve’ye gönlünde yaşadıklarını anlattı. Maalesef Merve Mert’ in beklediği tepkiyi vermemişti. Mert’i affetmişti ama davranış ve dini açısından Mert, Merve için biraz zayıftı. Merve’nin beklediği ne para, ne mülk, ne de yakışıklılıktı. O sadece kalbi mescitlere bağlı bir genç hayal ediyordu. Bunu güzelce Mert’in kırılmayacağı bir dilde anlattı ve Mert bu duruma karşı sessiz kalıp düşünmeye karar verdi.
Mert olayın hemen ardından bu sefer de derin düşüncelere dalmıştı. Hayatının tüm zamanlarında ne istediyse olmuştu ve bununla birlikte hiçbir zaman tam manası ile mutluluk nedir onu anlayamamıştı. İçindeki büyük eksikliği aramaktaydı. Merve’nin ona dediklerini düşündükçe cevabını buldu ve içinde iman eksikliği vardı. Hepsi dinini bilmediğinden oluyordu. Yaşadığı büyün sıkıntılar ve içinin hiçbir zevk ile mutlu olmayışının sebebi buydu. Bu kez annesinin yanına hem de annesinin hiç bilmediği bir şekilde geldi. Mert annesinden dinini öğrenmek istiyordu. Annesi duyduklarına inanamamakla birlikte gözyaşlarını tutamamış hüngür hüngür ağlamaktaydı. Annesi elinde geldiğince İslam dinini anlatıyor ve oğlunu eğitiyordu. Bilgisinin yeterli olmadığı noktada onu bazı hocalara yolluyordu. Mert çok kısa zamanda büyük bir değişim geçirmişti. Artık vakit namazlarını camide kılıyor. Sohbetlere katılıyor. Boş zamanlarında sürekli ilmi kitaplar okuyordu. Bu arada Merve taburcu olmuş evinde istirahat ediyordu.

Mert’teki büyük değişin annesini memnun ediyordu ama babası pek hoşnut değildi. Çünkü babası da Mert’in eski hali gibi hareket etmeyi seven ve oğlunun da böyle olmasını isteyen biriydi. Yobaz ve gerici olarak gördüğü insanlar gibi olmasını istemiyordu. Yaşlanınca annen gibi olunca yaparsın deyip vazgeçirmeye çalışıyordu.

Mert günden güne Rabbine daha çok bağlanıp onun aşkı ile yanıp tutuşuyordu ve bir yandan da sevdiği kızı düşünüyordu hep. Aylar geçmişti ve Mert İslam’ın verdiği huzur ikliminde dolaşıyordu artık. Eski arkadaşlarını bırakmış ve dinine bağlı bir mücahit olmuştu. Artık sevdiği kız ile evlenmeye karar vermişti iyicene. Bir gün güzelce hazırlık yapıp Merve’nin evine gitti. Kapıyı çaldığında Merve’nin annesi çıkmıştı. Genç delikanlıyı gördüğünde annesi şaşırmıştı. Hem karşısında çok farklı biri gibi duran ve hem de niçin geldiğini bilmeden öylece bakıyordu Merve’nin annesi. Kapıda bekletmeden eve buyur etti annesi. Merve kapı da duran kişinin Mert olduğunu görünce hemen toparlandı ve bir telaş bastı kendisini.

Merve’lerin evi orta halli bir ailenin geçim sürdüğü bir yerdi. Mert için artık ne zenginlik ne fakirlik, hiçbir şey önemli değildi. O, artık tek ölçüsü olan İslami yaşantıya göre hareket etmek istiyordu. Herkes şaşkın bir şekilde salonda otururken mert sessizliği bozdu ve Merve’nin nasıl olduğunu sordu babasına. Kısa konuşmaların ardından ve Mert, Merve’nin durumunun tamamen düzeldiğini görerek konuyu değiştirdi ve sebebi ziyaretini bahsetti. Bu sırada Merve’yi heyecan basmış ve diğer odaya geçmişti. Mert geçmişinden, şimdiki halinden, onu değiştiren büyük olaydan ve Merve’yi nasıl sevdiğinden bahsetti Merve’nin ailesine. Babası Ramazan Bey güzelce dinledikten sonra son söz kızımızdır deyip usulünce konuştu. Mert artık kalkması gerektiğini anlayarak orada fazla durmadı ve evi terk etti.

Merve olaylara hayret etmekte idi. Çünkü kendisine çarpan sarhoş doktor gitmiş takva ehli olan tam da istediği gibi bir genç gelmişti. Bir anda Merve’nin gönlüde Mert’e ısınmıştı. Olur gözüyle bakıyordu artık. Birkaç zaman sonra Mert’e olur yanıtını göndermiş ve şartlarından bahsetmişti. Zengin ve o yaşantıyı beğenmiş insanların olduğu bir hayat istemediğinden, sadece iman ve Allah aşkı ile dolu bir yuva istediğinden bahsetti Merve. Mert Merve’nin dediklerini dinlerken bir kez daha âşık oluyordu. Çünkü o da artık eski yaşam tarzını istemiyordu. Aralarında anlaştıktan sonra Mert ailesine açacaktı durumu. Ertesi gün Mert anne ve babası ile durumu konuştu. Annesi çok mutlu olmuştu ama babasından beklediği yanıtı alamadı. Babası kendileri gibi zengin bir ailenin kızı olsun istiyordu. Bunun üzerine Mert ile babası kavga etmeye başladılar. Mert babasını dini eksikliğinden ve yaşadıkları dünyanın aslında gerçek sahibi olan Allah’tan bahsetmeye çalışıyordu. Mülk yalnızca Allah’ındır diyordu babasına. Fakat babası Mert’in dediklerini dinlemiyor aksine onunla alay ediyordu. Bunun üzerine Mert daha fazla dayanamayıp evi terk etti. Mert’in babası kendinden emindi. Onun tekrar eve döneceğine ve şimdiki halinden vazgeçip tekrar eski halini alacağına. Ama beklenen olmamıştı. Mert evi terk ettikten sonra hemen düğün hazırlıklarına başlamış ve güzel bir ev tutmuştu. Mütevazı bir yaşam tarzı istiyordu, Merve’nin de istediği gibi. Merve’ye olanları anlattığında Merve durumu anlayışla karşılayıp Mert’in bu konuda kararlı olup olmadığını sordu. Mert artık benimsemiş olduğu bu yaşam tarzından vazgeçmeyeceğini söyledi ona. Bunun üzerine Merve de kalbinin sonsuza kadar ona ait olacağını dile getirdi.

Tüm bunlar yaşanırken Hasan Bey oğlunun geri dönmemesi ve üstüne üstlük Merve ile evleneceğini duyması üzerine iyice sinirlenmiş ve oğlunun eve dönmesi için bir şeyler yapması gerektiğine inanmıştı. İlk iş olarak Merve’nin ailesini araştırdı. Babasının işçi olarak çalıştığını öğrendi hem de arkadaşının fabrikasında. Hemen arkadaşını arayıp Merve’nin babasını işten attırdı. Sonra Mert’e durumu bahsetti. Mert küplere binmişti. Babasının böyle bir şey yapacağına inanamıyordu. Babası onun eve dönmesini ve istediği kız ile evlenmesini istiyordu. Mert yolundan vazgeçmeyecekti ve öyle de olmuştu. Merve ile evlenmiş ve Babası yeni bir iş bulmuştu. Ama Mert’in babası hala çok kızgındı. Vazgeçmek istemiyordu.

Bir gün Hasan Bey canı çok sıkkın bir şekilde dışarı çıkmıştı. Hava kararmak üzere idi. Sahilde yürürken birden kalbi sıkıştı ve öylece olduğu yere yayılıp kalmıştı. Etrafta kimsecikler yoktu. Derken biri yerde yatanı görmüş ve hemen ona yardım etmeye çalışmıştı. Hasan Bey’in paltosundaki kalp ilaçlarında içirip onu rahatlatmaya çalışmıştı. Hasan Bey kendine gelmiş ve gözlerini açtığında karşısında hiç beklemediği bir kişiyi görmüştü. Gelini Merve idi o kişi. Merve o gün eşi için ailesine gidip Mert’i affetmesini isteyecekti Hasan Bey’den ve onlara doğru giderken yolda Hasan Bey’in kendisini görüp hemen yardıma koşmuştu. Eğer Hasan Bey’e yardım etmeseydi beklide çoktan ölmüştü Mert’in babası. Tüm bu olanlar karşısında Hasan Bey’in kalbi yumuşamış ve oğlunu affetmişti. Hasan Bey toparlandıktan sonra gelini ile eve geçtiler. Hatice Hanım kızını görünce çok mutlu olmuştu ve olanlardan haberdar olduktan sonra daha fazla dayanamayıp oğlunu görmek istediğini söyledi. Ev ahalisi toplanıp Gelin kızlarının evinin yolunu tuttular. Eve vardıklarında Mert yeni işten gelmişti. Karşısında eşi ile birlikte ailesini görünce çok şaşırmıştı. Babası kızgın bir eda ile bakmıyordu artık. Bu hayra alamet diye içinde geçirdi. Annesi Hatice Hanım dayanamayıp oğluna sarıldı ve hemen salona geçtiler. Hoşbeş sohbetten sonra Hasan Bey gelinin yaptığı iyiliği ve oğlunu affedip esas hatayı kendisinin yaptığını söyledi ve artık o da oğlu gibi olmaya karar verdi.

İşte bir kaza başta musibet gibi görünse de içinde birçok hikmet barındıran mucizeler serisi imiş. Bundan sonra Mert ve ailesinin tüm fertleri Rabbimizin yolunda ilerleyen birer mümin kul olarak hayatlarını sürdürdüler.

Yasin Akarsu
Kayıt Tarihi : 30.6.2010 21:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yasin Akarsu