Sessizce ağladım sessizce yandım
Bu ne biçim acı ne biçim kader
Sevgilim ben sana doymadan öldüm
Bu ne biçim acı ne biçim kader
Yollarıma yağdı kar ile boran
Benden başkasına olasın haram
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Her Yerde Biz Ölüyoruz…..
Gümüşlük sahilinde günbatımını bekliyorum.
Binlerce yıldır Karya’nın sularına gözcülük yapan Eklisia’nın, Myndos’un serinliğinde günbatımını izlemek, güneşi bir başka sevmektir ve renkleri…
Gümüşlük kahvenin ahşap sandalyelerinde, kumsalda, Tavşan Adası’nda tatilciler bakir bir cennetin,çarşaf gibi denizin ve günbatımının keyfini sürüyorlar benim gibi…
İngiliz, Türk,Hollandalı,İrlandalı,Alman çocuklar; Türkçe balık yakalamanın hazzını yaşıyor.onları izlemek, bir başka keyif…
Oltaları dolsun diye Arapça, Kürtçe dualar ettim içimden.Küçük küçük balıklar yakalamanın keyfini; oley, bravo, yaşasın sesleriyle kutlarken, çocukların gözlerinden her dilde sevinç akıyordu denize…
Herkes kendi dilinde Allaha ve denize teşekkür ediyordu.Deniz, onlara renklerini, kimliklerini sormadan kucaklıyordu; tıpkı anne kucağı gibi…
İlk kez insan olduğum için utandım denizden.ne insan kalabildim, ne deniz olabildim!
Kalakaldım ahşap sandalyede,gün batmak üzere, ben darmadağın…
Öte yandan Kürtçe düşünen, Türkçe aşık olan adamlar,kadınlar geldi aklıma….yıllardır önyargı denizinde boğulan,vuran,vurulan amaçsız adamlar çocuklar….
torunum ingiliz bir kadının oğlu.annem arap,babam kürt,ben Türk vatandaşıyım.öyle zenginim ki…
Vaktiyle bir Türk öğretmen öğretmişti bana Türkçe okumayı,yazmayı,sevmeyi..ben de yıllardır Kütahyalı,Batmanlı,Manisalı,Muğlalı çocuklara öğretiyorum.hala borcumu ödemeye devam ediyorum çocuklarımıza…
Keşke insanlar gökkuşağının tüm renkleriyle boyasalar yüreklerini, deniz gibi kucaklasalar her canı,önyargısız ve önkoşulsuz… keşke…keşke….
Keşke, dağlara sıkılan kurşunlar; çocuklarımıza kalem,bebeklerimize süt olsa…
Mehmetçik top yerine ekmek, su taşısa köylere,ağaç dikse,insan yetiştirse…artık ölmesin çocuklar,baharı bekleyen gençler,kadınlar…
Her dilde seni seviyorum’lar yankılansın dağlarda,ovalarda…kuzeyden güneye…
Gümüşlük sahilinde güneş denizi öperek uzaklaştı.milyonlarca yıldır hep öpüşerek vedalaşır güneş ve deniz.bu düğüne yakamozlar,dalgalar ve kumsal hep eşlik eder sesssizce..hiç küsmedi deniz ve güneş.!
İnsanlar; güneşi ve denizi anlamadıkça heryerde 'biz' öleceğiz…
12 Eylül 2009
Gümüşlük/Bodrum
İbrahim Eroğlu
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta