Ah! ....Kutsal ateş....
Harlayıp harlayıp yalama tenimi
Ne olur artık yakma beni
Öyle bir kavruldum
Yıkayamadılar
Kömürleşen bedenimi
Şimdi küllerimi
Verseler serin bir yele
Savursa nehirlere
Ferahlamaz ruhum........
Yatırın kara toprağın bağrına
Bilirim merhem sürer
Yüreğimin yangınına
Orasıdır son durağım.....
Esas yaşam orada sürer.........
Kayıt Tarihi : 25.7.2010 23:02:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayesi:
Bu şiirimi maden ocaklarında grizu patlaması sonucunda yanarak ölen maden işçilerine ithaf ediyorum....... Allah rahmet eylesin................
![İnci Germenliler](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/07/25/kadavranin-son-arzusu.jpg)
Güneş kült’ünden mi işe başlamalı… Dünyanın aslının ateş yığınından oluştuğunu mu hatırlamalı… Cehennem ateşi mi akla gelmeli… Ateşin bulunuşuyla medeniyetin gelişmesini mi düşünmeli… Kutsal mekânlarda sürekli yakılan ateşi mi görmeli… Yakıp yıkan, silip süpüren yangınları mı korkuyla seyretmeli… Gönül yangınlarını mı dile getirmeli…
Ergenekon’dan çıkışın –bir bakıma kutsal sayılacak- demir dağı eriten ateş mi unutulmamalı…
Promete’nin ateşten gagasının dehşetini mi tahayyül etmeli… Her nesnenin özünde bir ateş olduğu inanışını mı göz önüne getirmeli…
Yoksa… Yoksa…
Ocağı sönmesin; kutsal inançlar daim olsun, kötülükler defedilsin.
Zerdüşt inancında var da bizim geleneklerimizde yok mu sanki?.. Bu üç anlayış bizde de aynen var. Hâlâ da yaşanıyor, değişik şenliklerde ve inanç geleneklerinde. Ateşten atlamalar, mum yakıp söndürmeler gibi…
Alın terinin sıcaklığı, ocağı tüttürmenin mesuliyeti, geleceğimizin teminatı çocukların nafakasının ateşi… Emeğin gücü…
İki bölüm olarak düşünebileceğimiz bu şiirin 1. bölümünde güzel bir telmih (bilinen bir olayı hatırlatma) sanatı yapılarak maden ocaklarında yanan işçilerin, ekmek parası için, ocaklarının tütmesi için hayatlarını kaybetmeleri güzel bir dille anlatılmış. Grizu patlamasıyla yerin metrelerce altında, ateşle yüzyüze kalıp çaresizce yanan ve kömürleşen işçilerimizin o acı, o korkunç durumlarının tasviri yer almış. Ateşin yok edici yönü işlenmiş, medeniyetin yüzlerce metre yerin dibine inme gücü hatırlatılırken; yetersizliği, çaresizliği de hatırlatılmış.
Ocaklar söndükten sonra küllerin yele verilmesi veya sele serpilmesi neyi değiştirir ki… Sonuçta toprağa karışmayacak mı?..
Bir mezar taşı olmalı, en azından burada yatıyor diyebilmek için… En azından toprağına el sürüp bir Fatiha okumak için… İki damla gözyaşı ile gönüllere su serpmek için… Geçmişle gelecek arasında bağ kurabilmek için… İnancımız için, inandığımız için…
Topraktır her türlü çaresizliğe çare, topraktır dertlere deva… Son durak, son yuva…
Ah!... İnci Hanım!...
Şahane bir şiir olmuş. Diline gönlüne sağlık.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz, şiirlerimizde göz iziniz olsun efendim.
İnşallah hiçbir rahatsızlığınız kalmamıştır.
Dostça kalın.
Bedenlerimiz kanmadan
Aşkı yalnız sanmadan,
Biz böyle gelip geçeceğiz.
HakanKURTARAN
Tebrikler Sevgili Şairem.
Saygılarımla ...
harika duyarlı yüreğinize sağlık 10 ant. saygılar sevgiler
kutluyorum.
TÜM YORUMLAR (34)