insanların dillerinden dökülen pası
gözbebeklerindeki taşlaşmış duygusuzluğu
atmak istedim
üstümden
karanfil kollarımda
sıcacık bir nefes içimdeki yangın güneş
korkmasın diye kapattım
kulaklarını
koştum terler içinde
arkamdan yankılandı gürültünün kıyameti
çürük şehirlerin çanları çın çın çınlarken
kimsecikler duymadı kaçışımı
kimsecikler fark etmedi
......
yollarsa taşlı tozluydu
gökyüzüyse kupkuru adımlarımsa kimsesiz
sığınaksız
kaçtım var gücümle
kalmak karanfilin incinmesiydi
deliler gibi koşarken
ardımda bıraktığım sokaklar
birbirine benzeyen kapılarla doluydu
hepsi kilitli hepsi yabancı nefeslerle
mühürlenmişti
karanfil ürke ürke baktı yüzüme
-nereye götürüyorsun bizi-der gibi
sustum duymazcasına nereye sığınabileceğimi bilemezken
......
koşarken teker teker taşlara dokundum
soğuk yüzleri huzur verir sandım olmadı
gölgelerin arasına saklandım
gölgelerse sırt çevirdi
yüzüme
yalnızlığın
kemikleri gürültüyle çıtırdadı ensemde
karanfil ellerimi tuttu sessizce sımsıcak buradayım der gibi
anladım ki bir tek içimdeki çocuğa
karanfile güvenebilirdim
yürürken sesler birer birer çekildi yolumdan
ne köpek havlaması kaldı uzaklardan
ne de ayak sesleri
peşimde
dünya nefesini tutmuştu sanki
sadece karanfilin kalp atışı tıklıyordu göğsümde
o küçücük suskunluk
masum çocuk gülüşünden daha değerliydi
çünkü onun sessizliğinin gücü beni ayakta tutuyordu
bazen başını omuzuma yaslayıp
bazen de içimde sessizce fısıldayarak
seninleyim buradayım
hissini vererek
içimde o an aydınlandı bir şeyler anladım ki karanfil
kaçışın yükü değil kaçışın gerçek sebebiydi
......
yollarsa dizi diziydi ama hiçbir yere çıkmıyordu
taşlar aynı topraklar aynıydı
gökyüzüyse saklanmıştı
nereye bilmem
artık yolların
ne ilerisi ne gerisi vardı
bir dairenin içinde dönüp duruyordum
her adımda gittikçe küçülüyordu dünya
karanfil durdukça daha da sessizleşti
gözleri buğulu bir cam gibi puslu
hiçbir şeyi göstermiyordu artık
bense adımı bile hatırlamıyordum
bağırsam da sesim çıkmıyordu
varlığım sanki unutulmuş bir defterin
en silik sayfasına kazınmıştı
kaybolmak belki de en eski kaderimdi
kocaman bir taşa oturdum sonunda
kenara ötelenmiş kimsenin oturmadığı
üzerine külçe gibi yığıldım
nefesim kırık bir saz gibi
inletiyordu ortalığı
karanfil kollarımda
ağırlaşmış uyuyor belki uyku taklidi yapıyordu
belki de bana inat sessiz sessiz dua ediyordu
başımı göğe kaldırdım yıldızlar yoktu ay ’da
ama karanlığın ortasından küçücük bir serinlik
süzüldü yüzüme
bu kaçışın sonunda bizi bekleyen bir sığınak yoktu
sığınak dediğim kendi içimde uyuyan
karanfilin kalbiydi
.......
gülümsedi
rüyasında karanfil ilk kez
ben de ilk kez yorgunluğun içinden sevinçle mutlandım
kaybolmuşluğun
ortasında zamanda öylece durduk karanfille
özgürlüğün kalbinden doğan güneş sislerden sıyrıldı yüzümüze
........
........................................
2708202510:25
Kayıt Tarihi : 31.8.2025 20:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!