Hikâyemiz, Osmanlı Devletinin son yıllarında, Doğu Anadolu Bölgesinin Rus işgali sırasında yaşanan acı olaylardan sadece birisidir. Bu olay gerçek olup bizatihi Babamın öz halasının yaşadığı ve kendisi tarafından bizlere naklettiği, yaşanmış gerçek bir olaydır. Büyük halam oldukça uzun, lakin çile dolu bir hayat yaşadı. Kendisini tanıma imkânım oldu.
Kaçış
Hikâye
Rus askerleri kalabalık gruplar halinde köyümüze doğru hızla gelmekteydiler. Taş siperlerin arkasında direnmeye çalışan az miktardaki kendi askerimize, köyümüzün erkekleri mermilerini taşımak sureti ile yardım ediyordu. Henüz karlar tam olarak erimemiş, soğuklar devam ediyordu. Askerimize yardım eden birçok insanın ayağında çarık bile yoktu. Ama kimsenin bunları düşünecek zamanı da yoktu. Rus askerlerinin köyümüze girmelerini engellemekten başka bir şey düşünemiyorlardı. Karşılıklı silah atışları uzun süre devam etti. Üstün düşman kuvvetine dayanamayan Türk askerleri, Bayburt istikametine doğru geri çekilmeye başladı.
Köyümüz, Erzurum ili, Pazaryolu ilçesine bağlı(o zamanlar İspir ilçesine bağlıydı) , hayli yüksekte ve sarp dağların arasına kurulmuş, fakir bir köydü. Arazi dağlık olup, gelirinin hemen tamamı hayvancılığa bağlı, ancak yetersizdi. Ruslar geldiği zaman, hemen her evde yeteri kadar hayvan ve yiyecek bulunuyordu ve Rusların da isteği yiyecekleri elde etmekti.
Türk askerinin Komutanı, köylülere dönerek, köyden çıkmalarını, aksi halde kendilerine yardım ettiğimiz ve teslim bayrağını çekmediğiniz için Rus askerlerinin köylülere çok kötülük yapabileceğini söyledi. Herkesi korku ve telaş alırken, yaşlı genç pek çok insan alabildiği kadar yiyecekle, dağlara doğru kaçmaya başladı. Buna rağmen yine de köyde birçok insan kalmıştı.
Ben o zamanlar on dört yaşlarında bir genç kızdım. Diğer emsallerim gibi Rus askerlerin çirkin tecavüzlerinden kurtulmak için, hayvan ahırlarında saklanmaya çalışmıştım. Kız arkadaşlarım ahırların içinde bir bir yakalanıp, çirkin saldırılara uğrarken, her nasılsa beni saklandığım köşede bulamamışlardı. Ama bulunma korkusu içimden gitmiyordu. Gece olunca karanlık yardımıyla komşu bir köye doğru kaçmaya karar verdim. Şiddeti ayaz altında bazen mağaralarda ısınmaya çalışarak, bazen koşarak sabaha doğru komşu köye ulaşmıştım. Bu köye daha önce gelmiştim. Burada babamın bir dostu vardı ve evini de bildiğim için doğruca evine gittim. Adamcağız beni görünce hem şaşırdı, hem de hemen içeri aldı. Bu köyde de Rus askerleri varmış, beni bulurlarsa kötülük yapabilirler diyerek saklanmamı istedi. Bu sırada kapı kuvvetlice çalındı, adamcağız tedbir amacı ile beni bir yorganın arasına sakladı ve kapıyı açtı. Gelen bir Rus askeriydi ve benim bu eve girdiğimi görmüştü. Eve girip aramaya başladı, sonunda beni yorganların arasında buldu. Kolumdan tutup götürmek istedi, ağlayarak bağırarak var gücümle direndim. Bir ara yere düşünce fırsat bilip köy sokaklarının arasından geçerek başka bir köye doğru hızla kaçmaya başladım.
Yollar taşlık ve yer yer dik yamaçlardan oluşmuş daracık patikalardı. Korku ve heyecan içinde ne kadar gittiğimi bilmiyordum. Arkadan seslerin gelmeye başladığını gördüm. Birkaç asker peşim sıra gelmekteydi. Hızla yaklaşıyorlardı belli ki yakalanacaktım. Aklıma dik bir kayalığa çıkmak geldi. Tırmanmaya başlarken, arkamdan gelen askerlerde peşimden yukarı çıkmaya başladılar. Şaşkınlık içinde ne yaptığımı bilmeden, elime aldığım taşları onların üzerine atmaya başladım. Bir ikisinin acıyla bağırarak aşağıya doğru düştüğünü gördüm. Tırmanmaktan vazgeçmişlerdi. Ben biraz soluklandıktan sonra çıktığım yerin arka tarafından aşağı inip tekrar koşmaya başladım. Beni görmüşler ve tekrar peşime düşmüşlerdi. Çok yorulmuştum, önüme çıkan bir tepeyi aşar aşmaz yolun kenarındaki bir kaya kovuğuna saklandım. Artık bu çırpınış son çaremdi ve nefesimi tutup beklemeye başladım. Üç beş asker anlamadığım seslerle konuşarak yakınımdan hızla geçip gittiler. Bir kez geriye baksalar beni görmeleri işten bile değildi, ama bakmadılar. Aceleleri var gibiydi. Aradan bir zaman geçti, yavaş yavaş daha yüksek bir yere çıktım ve olanları izlemeye başladım. Rus askerler kalabalık guruplar halinde kaçtığım komşu köyden çıkarak, gitmekte olduğum köyün istikametine gidiyorlardı. Taş atarak yaraladığım askerler sedyelere konulmuş onlara katılmışlardı. Bir iki saat bekledim, askerlerin gözden kaybolması üzerine, tekrar kaçtığım komşu köye doğru gitmeye karar verdim.
Köye vardığımda bir kısım insanın eşeklerine yükledikleri eşyalarla, köyden ayrılmakta olduklarını gördüm. Köyde yiyecek sıkıntısı olduğunu, aç kalmamak için dağları aşıp, Trabzon’un Of ilçesine gideceklerini söylediler. Benimde kimsesiz olduğumu gördükleri için kendileri ile beraber gelmemi istediler. Açtım ve şu an kimsesizdim, bu nedenle o insanların korumasına ihtiyacım vardı. Tekliflerini kabul edip onlara katıldım. Kurtuluşun sevinci, anamdan ve kardeşlerimden ayrılışın acısı ile bilinmeyene doğru gidiyordum.
İleriki günlerimde, Rus askerlerin eline geçmediğimi ve bu nedenle tecavüze uğramadığımı, hala tertemiz bir genç kız olduğumu defalarca anlattım, ancak bana hiçbir kimse inanmadı. Ta ki evlenene kadar…
Mehmet Macit
17.12.2012
Kayıt Tarihi : 3.4.2014 22:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Macit](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/04/03/kacis-213.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!