Fildişinden yapılmaydı tarağımız,
siyahtı, kare şeklindeydi dört duvarı,
sertti, keskindi köşeleri,
bir kenarında seyrek, bir kenarında sık
tarak dişleri vardı…
Benimse, uzun ince telleri cılız,
açık kestane rengi çocuk saçlarım…
Saçımı tarayacağında annem,
bir anda elleri pamuk gibi yumuşardı sevinçten…
Hamamtasına koyduğu çayın deminden,
nem akardı tellerime annemin ellerinden,
saç tellerimi beslerdi,
çayımızdan akan tavşan kanı dem…
Önce,
sert tarağı tellerimin arasına takıp
seyrek yanıyla ağır ağır dolaşığımı açar,
‘’sık dişini’’ derdi bana canım yandıkça,
‘’özünü berkit’’…
Sonra,
sık dişli yanıyla, rütuşlar yapardı yavaşça,
elleriyle, acıyan başımı okşardı,
bozulmasın diye rüzgârlarda,
süslediği seyrek saçımın berkliği,
sabunlu elinden örüklerime zırh döşerdi…
Sabahları,
avlumuzun en aydınlık, en güneş gören yeri,
bana getirirdi tutup elinden annemi,
her buluşmamızda iki yabancı gibi kalırdık baş başa,
kaçamak sevişmemize çanak tutardı güneş,
kaçarak sevişirdik annemle saç saça,
doğururduk ikimizden birer tane güneş kardeş…
18.02.2010
Sevgi KeskeKayıt Tarihi : 18.2.2010 22:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!