Yıkanmak iyidir diyor Fransız ustamız, kalabalıklarla. 
Herkesin harcı değil.
Günahım boynuna bana kötü örnek oluyorsan.
Karanlığa veririm kendimi gündüzden iyidir.
 Heybeliada’dan son kez geçti adalar vapuru günü kapattı kaptan.
 İskeleye oturdum, gözlerine… 
 Bir avize gibi açılıyor İstanbul karanlığın içinde
 Ben onunla yüzleşmek derim, onunla yıkanmak Boudlaire usta.
 Işıklarını söndürmüş evlerin hakikatidir yaşamak
 Bir ahize uzanır, konuşmak kendinle ve hayalle, umutla, gerçekle.
 Gecenin duru huzurunda yıkanmak... 
 Durulamak yalın ruh ve çıplak. 
 Hiçbir göz yoklamamış gözlerimi.
 Dudağım parçalanmamış bir çift Ahmet Arif şiiriyle.
 Öpememişim fısıldadığın şarkıyı dudağında,gözyaşlarını sımsıcak.
 Üzerimde Maria Puder'in hüznü, yapayalnızız Raif.
 Sançho Panza hey sen hazin yüzlü şÖvalyenin silahtarı ve Dülsine.
 Ekmeğe pasta diyorsa orada çocuklar 
 burada 12 yaşında 13 kurşun sığıyordur bedenine.
 Bir damlacık umutsuzluk yetiyor aşka.
 Mitrenka,Ah Mitrenka Sibirya yolcusu, varım ben diyorsun! 
 Büyük bir bulantı duymalısın bundan.İlüşeçka'nın bir çift potini...
 Her sabah ekmek kırıntıları atsın babacığın mezarına yeter mi? 
 Öpemedikten sonra alnının yanan yerini? 
 Kime benzedim? 
 Binlerce karakterin harften gözü ve kalbi…
 Sözcüklerde umut ve acı…
 Benim ömrüm kaç sayfa sürer,ayraclandığım hayat! 
 Geçilmiştir senden,hoş sohbetin bile kalmamış akıllarda.
 Masalım benim şiir ruhlu cümlelerimden ruh alıyorsun.
 Yoruldum,kaç sayfam kaldı bitsin öykü? 
 Kaçıncı sayfa da büküldüm ya da ayraç konuldu düşlerime? 
 Kaç sayfa kaldım? 
 Haz almak için aşka ve komediye gerek kalmadı
 Birazcık intikam, biraz ihtiras azıcık hırs,
 Trajedide boğuluş pislikler. 
 Gerçek ne olmalı Fransız usta? 
—yıkanmak kalabalıklarla 
-Yeter mi? 
 Bildiğim bir şey varsa hiçbir şey bilmeyen ey yüce ruhlu Sokrates
 Yıkılmak demektir her yeni insan ya da yıkmak kendini, yıkılmak… 
 Gece beni sakinleştirir aksine.
 Dipdiri sessizlik akıyor bir kuyuya 
 Çöküyor  dünya, derinlikte kayboldu  sesimiz.
 Dinle bak martı seslerini duyuyor musun? 
 Işıklarıyla bir çizgi olarak gördüğün şehir mışıl mışıl uyuyor.
 Işıktan rahatsız binlerce genç sapsarı aralıklarla uyuyor.
 Nefeslerini duyuyorum.
 İşçi ve tezgâhtar yorgunlukları…
 Uzun yol ve fazla mesai yorgunlukları. 
 Bu şehir ki İstanbul yedi başlı ejderhadır 
 Lemanşlı hazin yüzlü şövalye senin kılıcın kesebilir  gürültüsünü. 
 Herkesin harcı değilse karanlıkla yıkanmak...
 Cervantes’in kesik kolu! Don Kişot ruhuna el fatiha. 
 Perişan olmadı-m-dık. hiçbir vakit.
 Bir köy buldum kıyametin kıyısında, 
 Bir parça bahar kokulu doğa,
 Ve özgürlük uçurtmalarda dolanan.
 O kadar uzak ki bu köy, 
 şehrin ortasında gizli ve gizemli bir yer. 
 Dalgalar…
 saat denilen zaman piçinin hiçbir kıymeti yok.
 Saniyeler değil insan akıyor ve dalgaların devinimi.
 Saniyeler değil kalbim akıyor, özüm gür 
 Sonsuz karanlıktır  gözlerim.
 Masal dünyam ve gönül dağarcığım oldukça geniş.
 İçinde büyüttüğün sessizliğin kadar tanıyor seni Hayat
 Sınırsızlığa erişti yaşamak.
 Dostlarını özlemek  mühim değil bu anda
 biraz soğuduysa hava önemi var mı? 
 Karasından kömürün kızıllığına eriştim közün. 
 Trajediye benzedi masalım. 
 Yeter mi 
 Fransız ustam
Kayıt Tarihi : 18.12.2007 13:41:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



bu güzel şiir için sizi kutlarım
TÜM YORUMLAR (1)