Kaç Şarap Devirebilirsin

ayağım çakıl taşına takılsaydı düşmezdi yüreğim,
kim bırakmış kocaman kayayı adımlarımın önüne....

taammüden yürek öldürmek seninki,
cinayet aletinin bulunamaması olağandır...

yürek dönekliğinde samimi değildir iplerin bağlılığı,
düğüm çözülür nasırlı parmakların sıyrımlarında....

her koyun kendi bacağının acısını hisseder,
asılı kalmaz yürek boşluklarında sevdanın sitemi....

birkaç kötü bakışlı anahtar kilidini açamaz beyazlık kapılarının....

haram olduğunu bilerek ve umursamadan,
şerefsizlik gelirinle dondurma al çocuğuna,
yedir,
sonra da elini koy,
olmayan bir şeyi yazamaz ki kalemim....

ben alnıma düşen damlacıklarla beslerim yavrumu,
odun taşır,çivi çakarım
çamur yemeğim olur,içerim....

somut delillerin ışığı kısılmış,
bir elin önünde eğilen kazandığını sanmış,
uzun serüvenlerin hepsinde kahramanlar esir düşer bir zaman......

hangi beter çizgide kaybetmişsem seni orada bulmuşum sevdiğimi,
aslolan nimetinden arta kalanı yedirmektir karıncalara....

göç mevsimi açılmaz saklı sevdalarda,
bir çadırın gölgesinde ömrünü harcayabilen yürekler efsane değildir,
anne gibi,
baba gibi sever güneşin sıcaklığını....

gül,ye,iç,seviş delir
hayat bu kadar basit değil,
hesap verilecek minik bir yüreği vardır herkesin....

tüm sözlerimi karanlıkta söyledim,
duymasını istediğimin ışığa yok ihtiyacı,
ait olduğum toprağa ayakta yolcu almıyorlar....

müziğini bıraktığın ağaç kenarında yazıyor adımızın baş harfleri,
o kadar eski çizdiğimiz kalp,
ortasına dalgalı bir çizik attım,
döküldü tüm yapraklar kemanın tellerine.....

iyi bir kumarbaz değilim,
hiç kart saymayı bilmem,
sıradaki rengin elimdekini tamamlayacağını bilmeden çekerim....

çekerim seni de düştüğün yerden kalmak isteyip de elini uzatırsan......

elimi vicdanıma koyarım,
boş kalmaz senin gibi kelime aralarım,
alın teri benzemez soyut damlaların kızıllığına,
kaç şarap devirebilirsin ki sarhoş olmadan.....