KAÇ KARAT-TIR YALNIZLIK?
(?)
Yalnızlıkta "Çoğalmak"
Bu apayrı bir boyut;
Sessizliğin gizemine dal da gör.!
Mavi Nefes Solunur, Seçilmiş Yalnızlıkta;
Tebessümde Can Bulur Lâle-Sümbül-Karanfil…
Renklerde Ahenkleşen Keman Sesi Ruhunda
Uçuyorsun kanatsız, sınırsız Âsumânda..
Meltem esintileri;
Sanki İpek Şal Gibi Dalgalanır Boynunda…
Halt etmiş mesafeler;
Işık huzmesi gibi akarsın sonsuzluğa,
Toplarsın avucuna bütün galaksileri!
An'da yaşanır ezel…
Senin sığamadığın
Sonsuzluk âlemini alırsın yüreğine!
Ya SONRA..?
Diplerden çıkartılmış inci tanesi gibi
Nevi şahsa münhâsır sıralanır sorular;
Hani aylar, mevsimler.?
Bozulur tüm ezberler!
İstilâya uğrarsın.!
Kaçınılmaz, Yüzleşme…
***
Bir soru ki, zihnimde;
Sığmıyor idrak’ime
Hayâl Mi Beni Aşan, Akıl mı Kifâyetsiz?
Tedavülden mi kalktı fizik/kimya formülü
Kayıp gitti elimden dayandığım kuramlar
Eriyip buharlaştı, sağlam bastığım zemin!
Seçilmiş Yalnızlığım Beni Çoğalttı AMMA
Somutu Öğüterek Soyuta İndirgedi...
Hangisi ağır basar;
Varlıkta tükeniş mi?!
Hiçlikte var olmak mı..?
Aşıyor boyutunu, olamıyorsun emin!
İki ayrı kavramın var mı ölçü birimi?
Nasıl Hesap Edilir Kıymeti/Ağırlığı;
Kaç Karat-tır Yalnızlık..?
(•••)
El Değmemiş Elmas Mı?
İşlenmiş Pırlanta Mı?
Hangisine Teveccüh..?
25 MART 2015 / Metanet YAZICİ
Metanet Yazıcı
Kayıt Tarihi : 30.3.2015 09:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"KARAT" Değerli Taşların, Özellikle Pırlantanın; Değer Ölçü Birimidir. Altında İse: Alaşım Ağırlığının, 1/24 ’ü Saf Altın Olan Alaşım 1 Karat Olarak Tanımlanan, 24 Ayar (Karat) Altın %100 Saf Altını ifade eder karat. (Görülen lüzum üzerine bu açıklama yapılmıştır, şiirin hikâyesiyle bir alâkası bulunmamaktadır.)
Şiir daha başlığı ile okuyucuyu sarıyor. Akıcı metni ile devam ederken finali ile de zihinlere kazıyor. Beğenerek ve saygı duyarak okudumç.
Kaleminizin daim olması ve her dem böyle seçkin eserlerin altına imzasını atması dileklerimi sayfanıza bırakıyorum.
Her şey sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olsun.
Tam puan ve antolojimle şiirinizi selamlıyorum.
Sevgi ve saygılarımla.
“Seçilmiş yalnızlığım Beni çoğalttı amma
Somutu öğüterek soyuta indirgedi”
Sanki bir yalnızlık anatomisi…
Sanki bir yalnızlık analizi…
Sanki yalnızlığın insan üzerindeki engellenemeyen etkisi…
“Olumlu mu, olumsuz mu?” Yaşayana göre değişebilecek bir ruh halinin içtenlikle seslendirilişi.
Yalnızlık, acaba farklı bir arayış mı?
Hayattan vazgeçme mi, yoksa biraz da keyfi yaşama arzusunun sonucu mu?
Yani sorumluluklardan kaçıldığı gibi kendinden de bir kaçış mı?
Biraz daha ileri giderek, psikolojik bir tercih mi? Bir adım daha ileri gidebilirsem eğer belki söylemeye çalıştığımı söyleyebilirim. Ancak çok değer verdiğim dosttan olumsuz tepki alacağım da aşikâr.
His meselesi…
Yalnızlık hisleri, mavi nefes almalar…
(Ayrıca bugün 1 Nisan 2015 – Unutmayalım!..)
Koca bir yalnızlık içine bütün gezegenleri ve hatta galaksileri sığdırmak ve o an’da geçmişe dönmek…
Kendi sığamadığı sonsuzluğu yüreğine almak...
İnsanın böylesi şeylere gücü yetse de, bütün sevdiklerini ezelden ebede kucaklayabilse…
Hiç çekinmeden yalnızlıkta çoğaldığı gibi dostlarıyla da maddeten çoğalabilse…
Yalnızlık!..
Diplerde, kör kuyularda, derin Gayyalarda, karanlık ummanlarda zamana bırakılmış yalnızlığın -kendini işlediği- inciye dönüşmesi…
Kim bulup çıkaracaksa yalnızlığı en derin, en kuytu, en karanlık diplerden?..
Dünya ki, sanal olmayan âlem, tedavülde oldukça bazen akıl tutulur, gönül çiftetelli oynar…
Fiziğe, kimyaya, formüle, denkleme vurmaya gerek kalmaz.
Buharlaşma olmadan damla olmaz.
Erimeden toplanma, şekillenme, donma olmaz.
Tabii ki, sonra tekrar tekrar eskiye dönüşler…
Yağmak, buharlaşmak; donmak, erimek, şekillenmek, bozulmak…
Çoğalıp bütünleşmek ve azalıp yalnızlaşmak…
Sevmek, sevmemek…
İnci olmak da zaman alır, tıpkı elmas gibi.
Belki elmas yüzyıllarda, bin yıllarda oluşur, ama inci de en azından ne kadar kendi haline kalırsa o kadar değerli olur.
“El değmemiş elmas mı kıymetli, işlenmiş pırlanta mı?”
Hangisi tercih edilmeli?
Acaba elmas, “tek taş pırlanta mı?”
Etrafı pırlantalarla çevrelenmiş 86 karatlık “Kaşıkçı Elması” mı bu elmas?
Başlara taç olan “Vladimir Tacı”ndaki elmaslar mı?
İşin dünyevi tarafından kurtulup, manevi tarafına dönelim bakalım.
“Seçilmiş yalnızlık…”
Değerler ve her türlü kaide, kural insanlar için konulmuyor mu? Amaç, insanlar arasında uyum sağlamak, sosyal varlık olan insanın toplum içinde ahenkli yaşamasına vesile olmak değil mi?
İlahî veya dünyevî bütün düzenlerin temel amacı bu.
İnsan için kurallar, kaideler, düsturlar getirmek veya ortaya koymak.
Sorular… Sorular…
Cevabı verilemeyen o kadar çok soru var ki, seçilmiş veya mecburi yalnızlıkla ilgili…
Yalnızlık, denildiği gibi, sadece Yaratan’a mı mahsus, yoksa kullarına da verilmiş mi böylesi bir haslet?
Yalnızlığı seçmek, hangi kaideleri kabullenmekle eşdeğer tutuluyor?
Yalnızken çoğalmak, insanî özelliği biraz aşmıyor mu?
Kendini çoğalttığını zannederken, her an, her saniye biraz daha eksiltmiyor mu, yalnızlık?
Denildiği gibi soyutlaştırmıyor mu?
Soyutlaşmak, bedenini köreltmiyor mu?
Ruhunu çökertmiyor mu?
İster “seçilmiş yalnızlık”, ister mecburî (hastalık, sakatlık gibi çok çok özle ve istisnai durumlar yoksa) yalnızlık…
İnsanın olağan haldeyken kendini bir şeylere mecbur hissetmesi de ayrı bir algı gibi düşünülemez mi?
Sonuçta yalnızlık.
Belki kısa süreler için yalnızlık, insanın dinlemesinde ve kendini dinlemesinde faydalı olabilir, ama o maviye dönüşen nefes almaların gecelerinde ve hatta kalabalıklar içinde toz olup zerreleşerek ufalanmanın ezikliğiyle yalnızlığı yaşamak kolay olmasa gerek…
Rabbim kimseyi yalnız bırakmasın.
En azından gönül dostlarının sıcaklığıyla ısınsın yürekleri.
Geceler, soyutlaştırdığı kendinin olsun; gündüzler dostlukların letafetiyle şenlensin.
Konu çok özle ve derin derim.
Kısa yorumumla, hatalarımız hoş görüle der, “yalnızlığıma” giderim…
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
:)
Hikmet Çiftçi
01 Nisan 2015
**
İnsanoğlu çözümü çok zor olan çok bilinmeyenli bir denklem.İnsan bazen, kalabalıklar içinde yapayalnızdır. Bazen de yalnızken kendine bile kalabalık gelir.
Varlıkta tükenişi hiç düşünmemeli. Hiçlikte var olmalı her zaman.
Yalnızlık ta karatla ölçülecek kadar değerlidir bazen. İnsanlar, yalnızlarında hep yüreklerinde sevdiklerini taşırlar. İşte, yalnızlığın değeri de yürekte taşınanın değeriyle doğru orantılıdır bence.
Yalnızlıkla ilgili bir kaç söz derlerdim sizin için. Yoruma eklemek istiyorum.
Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar. Güneş yalnız da olsa etrafa ışık saçar. Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar.
Sensizliğimde dinlediğim ve tekrar tekrar başa sarıp ezberlediğim şarkıların tek sebebisin yalnızlık.
Kahvaltı hazırladım sana da gönderiyorum, umut dolu omlet, haşlanmış sevgi, bir dilim tutku, seni seviyorum reçeli ve birde yalnızlık demledim kaç şekerli olsun?
Dilin söylediği kötü söz aklın yalnızlığı mıdır? Gözlerin akmadığı bir hüzün, yanakların yalnızlığı mı?
Bu hüzün yumağı şiirinizi ve sizi içtenlikle kutluyorum. Şiire biraz hüzün yakışıyor. Bu şiirde de tam tadında. Kaleminiz hep çağlasın.Nicelerine diyorum Metanet hanımcığım... Sevgimle.
TÜM YORUMLAR (8)