yalnızlık ne acı şey
katran karası
ne katlanılmaz
dayanılmaz
buzlu bir yatak bekler her gece
her gece aynı iklimleri dolanır durursun
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kâbus İklimler (Sensizlik 2)
yalnızlık ne acı şey
katran karası
ne katlanılmaz
dayanılmaz
buzlu bir yatak bekler her gece
her gece aynı iklimleri dolanır durursun
aynı kâbusla uyur
aynı kâbusla uyanırsın
soğuk geceler bitmek nedir bilmez
hızla dolayıverirsin zamanı eline
çekersin kavuşacağın o anı
o bir düş
o bir hayal
beklediğin en tatlı anlar
gözlerdeki bakış gülümseyen şaşkın
sarıverirsin boynunu öper koklarsın
o çok bilindik tat
doluverir her hücrene
alışkanlıkların başlar
en başından
yeniden seversin ilk gün gibi
hızla tutarsın ucundan zamanı
sararsın geriye söke söke
kaybettiklerine ağlarsın
sevgiliden uzak geçen bir gün
dağlar yüreğini
yetmez
yakar kor eder
eritir demir hevenkleri
fark etmezsin
bu daha ayrılığın küçüğü
küçüğü yalnızlığın
boşaltıverirsin tuttuğun zamanı elinden
kıvrılarak şaklar yalnızlığın üzerinde
canı yanmaz mı bu yalnızlığın
ne yüzsüz şeydir gitmek bilmez
tutup çetrefilli yollarının ucundan
avuçlarımda sıksam kangren olana kadar
mosmor olana kadar
ölüm yakışır mı yalnızlığa
perdeler mi çirkin varlığımı
“ bir zamanlar bir yalnızlık vardı
kendisi kaşındı
bir tanrıçanın hünerli ellerinde
düğüm düğüm mosmor oldu
lanetledi tanrıça onu
çok sevmişti çok yanmıştı
yalnızlık peşini bırakmadı
kendisi kaşındı “
sıra büyük yalnızlığa hiç gelmese
sensiz geçmese ömür
düşürüversem seni bir çırpıda
yumuşacık zamanlarımın merkezine
burçlarında çocuk seslerinin yankılandığı
sarkaçların zamanı değil
bizi vurduğu
apansız bir anda
bir dünya kuruversem sana
yarınlara taşısak sevgilerimizi
huzur mutluluk bizden yana olsa
bizden yana olsa tüm dünya
Dilek Uluocak
25 / 06 / 2007
Eskişehir - Ankara
Dilek Uluocak
şiiri bir bütün olarak ele aldımızda,yalnızlık kavramının duygusal bağlamda çok güzel işlendiğini görüyorum.evet maalesef yalnızlık bir ağaç kurdu gibi kemirir insanın beynini.hele özlenen sevgiliye bir türlü ulaşamama duygusu beynimizde büyü
dükçe,yalnızlığımızın derinliğide artar kalbimizde.kutlarım güzel bir çalışma.sevgiyle ve şiirle kalın.
huzur mutluluk bizden yana olsa
bizden yana olsa tüm dünya
_______sizden yana olsun tüm mutluluklar,yüreğinize sağlık-sevgiyle ve sağlıkla kalın
hızla dolayıverirsin zamanı eline
çekersin kavuşacağın o anı
o bir düş
o bir hayal
beklediğin en tatlı anlar
gözlerdeki bakış gülümseyen şaşkın
sarıverirsin boynunu öper koklarsın
o çok bilindik tat
doluverir her hücrene
alışkanlıkların başlar
en başından
yeniden seversin ilk gün gibi
tebrikler çok güzel bir çalışma
Yalnızlıklarıda kendi yaratacağın kalabalıklarla yanından uzaklaştarabilmek yaşam karşısındaki mücadelede bir başarıdır ve sayısız yolu vardır. Belki sevgisizlik yada 'sensizlik'tir daha kötü olan .Kutluyorum sevgili Dilek Uluocak , oldukça başarılı bir çalışma olmuş bu şiirin.
Bu şiir ile ilgili 34 tane yorum bulunmakta