Yürüdüğüm Karlı kayın ormanı değil
Kurt dereden yukarı çıkıyorum
Ardıç ağaçları karşılıyor beni…
İbiş amcam bağlamış atını
Karamık çalısına
Çerçi arabasında kenger sakızı
Çakır gözlerinde doğuyor sabah güneşi
Dalarına yuva kurmuş kırlangıçlar
Gölgesinde nefesleniyor
Kimsesiz yolcular…
Taşçi Mayre omuzlamış beşli mavzeri
Armutlu dereden Toybuk’a iner
Eşkıyalar saklanır duldasında
Kaçakçılar yol sorar
Saçlarında güvercin uçuşları
Dal budak salmak ister altı kıtaya…
Ali imam Husen erken kalkmış
Köşelide yonca biçmeye gider
Bakkal dükkanında yatak portakallar
Yine birilerine dilekçe yazıyor
Askerlere mektup
Hafif bir yel esiyor
Yapraklarında çiğ damlası
Annem Elif yanı başında
Süt sağmaya gidiyor beriye
Çobanlar sürüleri getirmiş kuşlukta
Gölgesinde mor koyunlar eşinir
Gürül, gürül akıyor dilinde Kaya Pınarı…
Bak işte orda Ali Kalender
Fenni kovan çakıyor bilge, çalışkan
Okumadan bilen, kendi kendine öğrenen
Kapamış kulaklarını Dünyanın kötülüklerine
Ses veriyor koca ardıcın gövdesinden
Yaprakları yol, yol olmuş dost sohbetlerine...
Yanı başında
Tacım hocanın atmış yine kafası
Canını sıkmış leylek oğlu leylekler
Birileri laf söylemiş akrabalarına
Bıraksalar Sarız tepesinden
Yel gibi esecek Sarı Çiçek yaylasına
Ak ardıçlar selama durmuş
Köy Enstitülü fedakar öğretmene...
Hüseyin hoca açmamak için arayı
Düşmüş yollara
Yanı başında alıçlar şilanlar
Efil, efil karamık çalıları
Dalga geçiyor hayatla
İnce zeka ürünü espriler
Okul bahçesinden geliyor sesi
Ardıçlar canlanıyor birer, birer
Gövdelerinde sesleniyor canlar
Biz buradayız unutmayın çocuklar.
26 / 11 / 2011 – Ayvalık otobüsünde…
Bandırma da Hüseyin Hocanın Cenazesinden dönüşte–
Kadar şaşkınım, bilemedim
Düz yolda yürümenin imlâsını
Kanayan dizlerime bakıp da
Ağlamayı öğrenemediğim gibi
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta