Ey, Rabbimiz! Yardım eyle, ümmet-i İslâm zordadır;
Âb-ı revân gibi tez geçti, deviri Muhammed’in.
Dâr-ı hazen sancağıdır İslâm’ın sancağı bugün,
Dâru’s-sürûr’a çevir, yok mu hatırı Muhammed’in?
Bir ikindi vaktiydi, zemherininse başı,
Dört tarafı kuşatmış göğün boranı, kışı.
Ağır ağır gidiyor bir kağnı arabası,
Arkadan kadın, çocuk, genç, yaşlı manzarası...
Genizleri yakan bir ayaz, düşman başına!
Ancak bakmıyor kimse soğuğuna, kışına.
Yâr, Sivas’a bir gün yolun düşerse;
Hatırla yârini, gül garip garip.
Bir an hicranıyla gözün yaşarsa;
Ağlama, yaşların sil garip garip.
Kısmet değil imiş visâle ermek,
Ezânlar titretirken arşın direklerini,
Bir heyecan kuşatır mü’min yüreklerini.
Bölük bölük ilerler hepsi aynı nizâmda,
Toplanır tüm gönüller bir mukaddes mîzânda.
Gurbet elinde bir gözleri âfet!
Gönlüme bir kibrit çaktı da gitti.
Tutuştu yüreğim, koptu kıyâmet!
Gönlümü kor gibi yaktı da gitti.
Gurbetin bağrında çekerken çile,
Ey, yıllar geçse de hatırda kalan;
Bugün bana düşman, ele yâr mısın?
Ey, eli ellerin elinde olan;
Bilmem, görsen beni hatırlar mısın?
Bugünün aşkları cisimlerdedir,
Ağla ki çabuk geçti o mevsimler, o çağlar;
Ağla ki harâb oldu o bahçeler, o bâğlar;
Ağla ki ey sevdiğim, dönülmez bir yerdeyim;
Ağla ki ağlamazsan ardım sıra kim ağlar?
Ağla ki aşk nârında pişen pervâne benim,
Anne, kucağından çıktım çıkalı;
Bilesin, her kucak gurbettir bana.
Dönüp geçen onca yıla bakalı,
Çocukluğum kadar uzağım sana.
Güzel sesin hâlâ kulaklarımda!
Ya Rabbi, bir an bile beni yalnız bırakma!
Yüreğimden bir lahza çıkma, aşkın hatrına.
Dünya meyhânesinde Şeytânlar meclis kurmuş,
Şeytân’ın meclisine sokma, aşkın hatrına.
Bir huzur sararmış, tüm haneleri;
Akşam olup baba eve gelince.
Mutluluk kaplarmış, hep sîneleri;
Güler imiş evlat, baba gülünce.
Çocuk, gönlünü bir şeye takanda;
Ben güzelim diye çalım satarsın
Mecnun olmayınca Leyla olurmu
Beni görür kaşlarını çatasın
Gerçek yar dediğin böyle olurmu
Ben güzelim diye çalım satarsın
Mecnun olmayınca Leyla olurmu
Beni görür kaşlarını çatasın
Gerçek yar dediğin böyle olurmu