Küresel emperyalizm ve egemen sömürücüler, yapısal olarak bunalıma eğilimli ve kirizlere gebe sömürülen, ezilenlerle olduğu kadar kendi aralarında da çelişki ve çatışma halinde bunalım üretirler. Yoksulların ekmeğine kan doğrayan, çoğunluğun çıkarlarına, özlemlerine beklentilerine düşman ve tarihin akışına, gelişimine ters düşen düzen güçleri krizlere mahkumdur, krizde de istikrar sağlamaları olanaksız olduğu gibi, bu kirizlerlede sömürücü sınıfın ömrünü biraz daha uzatmadır amaç.
Küresel emperyalizmin bu son durumu, yani çürüme aşaması Küreselleşme ve onun dünya halklarına terörist saldırısı Yeni Dünya Düzeni [YDD) Büyük Orta Doğu (BOP) kapsamında belirli bir küresel inşaya çoktandır yönelmiş durumda. Burda ezilen dünya halklarına dayatılan kendi çıkarları açısından ve sömürülerinin devamını sağlamak için ’Kırk katır mı, kırk satır mı” terbiyesinin döngüsü içerisinde ezilen ve sömürülenleri hizaya getirmektir.
Küresel kapitalizmin bu dögüsü ideolojik ve kültürel saldırıyıda beraberinde getirdi. Halkları ahmaklaştırma ve sürüleştirmede kulandığı ideolojik saldırının yanında ekonomik olarakda yoksullaştırarak sömürüsünü devam etirmeye çalıştı. Bu kültürel ve ideolojik saldırılarda milliyetçi, dinsel ve liberal söylemlerle kedisine bağımlı işbirlikçiler yarattı. Küresel aktörleri eliyle dayattığı ekonomik modelleri daha rahat uygulayabileci kedine bağımlı yönetimler oluşturdu. Küresel sermayanin bu yeni işbirlikçileri emperyalizme karşı duran sınıf ve tabakaları “çağdaşlık” karşıtı gösterek baskı altına alıp sömürüsünü sürdürmeye çalıştı.milliyetçi-militarist devletçilik ile milliyetçi-militarist liberalizm arasında kalan kitlelerin beyni adeta dumura uğratıldı.
Küresel kapitalizm dünyayı ahtatop gibi sararak dünya halklarını sömürmeye ve yoksullaştırmaya, açlığa mahkum ederken kendinin de sonunu getirmiştir.Bu bağlamda kapitalist üretimin bir noktada durması olanaklı değildir. Ya büyüyüp sömürüsünü devam etirecek, yada tarihin çöp sepetine gidecektir. Günümüzde küresel kapitalizmin çöküşü başlamıştır. Bu çöküş geçici çözümlerle ayağa kaldırılacak gibi görünmüyor. Kapitalizm arz ve talep dengesidir. Ürettiğine pazar bulma zorunluluğu vardır. Bu pazar bulma tıkandığında kizlerde baş gösterir. Bu bağlamda günümüzde arz ve talep dengesi bozulmuştur. Bu bozulma bir tarafta yoksulluğu ve açlığı artırmış, diğer tarafta zengini dahada zengin etmiştir. Eşit olmayan bu gelişme şu çarpıcı tespitte kedini açıkça göstermektedir. Dünya ekonomisinin gelirinin 50 tiriliyona yakın dolarını sadece 20 ülke tüketmektedir. 10 tirilonunu da 200 ülke tüketmektedir. Buda günümüzde kapitalist canavarın ne kadar aç gözlü olduğunu ve kendi sonunu hazırladığını göstermektedir. Halklar açlıkla, yoksullukla, işsizlikle mücadele ederken nasıl tüketim maddelerini alabilsin. Alım gücü olmazsa, kapitalist üretimde kendine pazar bulamaz depolarda stokda olarak kalır.
Çünkü kapitalizm toplumsal üretim ve insanların ihtiyacına göre üretim yapmaz. Kapitalizm kär amacıyla üretim yapar durum böyle oluncada eşitsizlik açlıkla, yoksullukla mücadele eden insanlar alım gücü olmadığından arz ve talep dengesi bozulmuş olur..
ABD’den başlayarak dünyaya yayılan büyük finansal krizden çıkarılacak ilk ders, neoliberalizm ve ‘serbest piyasa’ ideolojisinin iflas etmiş olduğu ve kârın özel çıkarlara, zararın ise halka ait olduğu bir sistemin rezilliğinden başka bir şey değildir. 50 milyon insanın en ufak bir sağlık güvencesinin olmadığı bir ülkede, iş finans kapitali kurtarmaya gelince devlet elini cebine atmaktadır. Buda devletin kimlerin hizmetinde olduğunu göstermektedir. ABD saldırganlığı, bizzat kapitalist sistemin huzuru ve refahı için girişilen bir harekattır. Bu emperyalizmin karakteri gereğidir.Neredeyse bütün Avrupa ülkeleri bu saldırgan Amerika’ya kendi askerleriyle destek vermiştir. Kapitalizmin sağa sola saldırmadığı bir politikası azıcık tarih bilenler olmadığını görecektir.
2000-2001 kriziyle Türkiye’de batırılan bankaların halka fatura edildiği gibi, Amerika’da da benzer operasyonlar yapılmaktadır. Türkiye halkına fatura edilen banka vurgunları yaklaşık 100 milyar doları bulmuştu ve göz göre göre içi boşaltılan bankalara el konularak, zararlarının halka fatura edilmesinin hiçbir hesabı sorulamamıştı. Yer ve zaman farklı olsa da kapitalist sistemin işleyişi benzerdir.
Bugün ise benzer girişimler ABD ve Avrupa ülkelerinde yaşanmaktadır.
Krizden beslenen kapitalist sistem bu tür çalkantıları sürekli yaşamaktadır. Çünkü sürekli bunalım ve krizden beslenir. Yarattığı krizi halka fatura ederek, oluşturduğu yeni kaynakla ileriye doğru yoluna devam eder. Bu yolla başvurduğu soyguna ise kamulaştırma adını vermektedir. Ancak bugün yaşanan krizin, kapitalist sistemin tarihindeki en büyük krizi olduğu düşünülürse, büyük bir çırpınma ile karşı karşıya olduğu da açıktır. Buna rağmen bu krizi kapitalist sistem için yeni bir fırsata çevirmek için yoğun çaba gösterilmektedir. Öylesine bir çaba ki, kriz kelimesinin birlikte anılması mümkün olmayan sosyalizme saldırılar bile yaşanmaktadır.
Dünya nüfusu hızla artmakta, enerji tükenmekte, gıda sorunu büyümektedir.
Bunun sonu ya katliamcı faşizmdir ya da sosyalizm.
Ama 10 yıl sonra ama 30 veya yıl sonra.
Katliamlarla, savaşlarla da ayakta kalabilmeleri zordur. Belki son çırpınışları bu onların
Geliyorum diyen kriz geldi ve bence kolay kolay gideceğe de benzemiyor. Henüz 1929 büyük krizinin seviyesine ulaşmış değil ama 1929 krizinden bu yana yaşanan krizlerin en büyüğü.
Doğru önlemler alınırsa belki o seviyeye yükselmeden ve daha kısa sürede atlatılabilir. Ancak kapitalizmin ruhuna aykırı kurtarma operasyonlarıyla kalıcı bir istikrar sağlanamaz. Bu suni tedbirler kapitalizmin çöküşüne katkıda bulunacağı kesindir.
TC nin durumu mevzu bahis bile edilemez, üretmeden tüketen küçük amerikanın ekonomi politiği olmadığı için yorum yapmak oldukça abestir.Hükümet yalan enflasyon rakamları ile halkı aldatıyor. Özellikle son 1 yılda gerçekleşen enflasyon rakamları üzerinde oynandığı kesin. Buna Ticaret odaları, sanayiciler de seyirci kalıyor.
Fiyat artışlarının enflasyon oranı üzerindeki en büyük faktör olduğu biliniyor.
Ekmeğin %50-100, sütün % 50,80 peynir, yoğurt gibi süt ürünlerinin % 50-60,
sebze fiyatlarının % 100, pirinç, bulgur, mercimek, nohut, fasulye gibi kuru gıdanın % 100,200 sıvı yağın % 125, petrol ürünlerinin %50, inşaat malzemelerinin % 30-50, çay ve şekerin %50 oranlarında yükseldiği gerçeği ortada iken bu temel ürünlerdeki artışın görmezden gelinmesi tam bir sahtekarlık örneğidir.
Uzun yıllar %80 dolayında seyreden enflasyon dönemlerinde dahi fiyat artışları ve hayat pahalılığı bu denli yüksek olmamıştı.
Buna rağmen büyük bir suskunluk var.
Bu suskunluk uzun sürmez. Sıkıntılar, geçimsizlik başedilemeyecek, sabredilemeyecek hale geldiğinde açların öfkesi kında durmayacaktır. Burda önemli olan sömürülen halkın ve emek cephesinin suni gündemlere kanmadan doğru bir şekilde mücadelesi ve örgütlülüğüdür.
Peki bunlardan sonra Marks haklı mıydı?
Elbette haklıydı.
Kapitalizmin en doğru, en geçerli teorileri Marksın Kapital'inde yazılıdır.
Alternatifi de yoktur.
Yazıyı bir fıkra ve Nazım Hikmetin şiiriyle bağlıyayım:
Zamanında padişahın biri öğlen uykusuna yatıyormuş. Rahatsız edilmemesi içinde ferman buyurmuş. Tabi tüm bunlardan habersiz olan bir seyar satıcıda sarayın önünde Hıyar var, hıyar var diyerek yüksek bir sesle bağırarak gidiyormuş.
padihşah getirin onu bana diye emir vermiş.
Seyar satıcıyı padihşahın karşısına getirmişler ve en büyük hıyarı seçip seyar satıcının makatına sokmaya çalışırken seyar satıcı durmadan gülüyormuş.
Padihşah meraklanmış ve niye güldüğünü sormuş:
Arkamdan su kabağı satan adam geliyor demiş onun haline gülüyorum.
Dünya kirizden sarsılırken ve dünyanın gündemi ekonomik krizken TC nin gündemi bambaşka. Acaba TC nin sonuda su kabağı satan adamın sonuna benzemesin.
AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR
Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeğe doymak için
ete doymak için
kitaba doymak için
hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin
yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak
yürüyor ayakları kan içinde.
Açlık ordusu yürüyor
adımları gök gürültüsü
türküleri ateşten
bayrağında umut
umutların umudu bayrağında.
Açlık ordusu yürüyor
şehirleri omuzlarında taşıyıp
daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri
fabrika bacalarını
paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak.
Açlık ordusu yürüyor
ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp
ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.
Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için
hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor
yürüyor ayakları kan içinde.
Nazım HİKMET
Saygılarımla....
11 Ekim 2008
Aliseydi TaşdemirKayıt Tarihi : 12.10.2008 17:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Recep Uslu
TÜM YORUMLAR (2)