Şimdi hiçbir şey yapmamaktan yorgun ellerim
Benim demek istediğim; her şeyin bana artık yalan geldiği. O yüzden yazamıyorum. İstiyorum ki “o yüzden” denilince bunun ayırımına varılsın. Bu yüzden değil de o yüzden demek arasındaki fark anlaşılsın. Sebeplerimin bile bana uzak kaldığını, hatta kalmadığını açıklanacak bir sırrın, yeniden söylemek zorunda olmayayım. Bu böyle anlatılmaz diyenler ırak olun. Bunu böyle anlayacaklar aynı ete yapışın. Bize yeter tek bir iskelet. Şimdi sen ey hırsızım, sirkat tutkunu, kardeşim, ey benim kundakçı sevgilim, kulağını dört aç, gayrı meşru mezarında aşkın gel, kirpiğimizi ıslatan hıncımızı hıfzedelim! Kurtarıp sırtlan ruhumuzu füsunlardan, kollayalım ötesini aklın ve mahşerin. Çünkü yağmazsa buharlaşacak sözlerim. Çünkü toprak, kımıltısıdır gecenin:
Ağlasam belki gülecek yüzü bahtımın
Belki bir usulünü bulacak
Fışkıracak kan damardan
Bulacak memelerinin yolunu
Yanı başında çığlık çığlığa benim
Rahmet yağacak avuçlarıma
Gel hadi uyuyalım o en sert yatakta
Belki çıplaklığımızla
Kusurlarımızla kazanırız yeniden
Kaybettiğimiz ne varsa
Oradayım, senden uzakta. Gözlerimde blur bir ergin, sözlerimde ünlemi adım seslerinin, senin peşindeyim. Şimdi her yeni harf belki bir kez daha kırar bütün güzelliğini ellerinin. Her bütün kayıp bir parçasıdır bu doğuştan kör zevklerin. Hadi öyleyse, serin bir rüzgar essin.
Giriştiğim her mücadele
Bir müdahaleydi belki sana
Sudan daha saydam bir şey aradın,
Bir şey ki her gören anlasın
Nedir anlamı aklı selim olmanın
Kendi yolunu bulmaya çalışıyorken her ayak
Peşimize düşmüşken ettiğimiz yemin
Buldun bir sokak,
Ortasında bir kedi
Bir başka bedende yorulsun aklım
Memeni ver bana memelerini
Bir dağ; ki etekleri gür bitki örtüsüyle kaplı. Senin benden farkın, arınacak kadar kirli, unutacak kadar zeki olmandı. Ve ben yükseldikçe azalan sümbüllerin geriye yalnız kokusu kaldı. Sormazsam olmaz; bu dağ söylenenleri duymazsa hangi yarasa sağ kalır? Baki kalmak isteyen adımlarını neden sayar ve neden baki kalmak ister kendini bırakıp aşağından kuşkulanan? Şimdi derhal çekilsin yolumdan her ne ise tüm renkleri yutan. Ne varsa karanlıkta uzayan ve ancak karanlıkta uzayan, beni değil kendini ısırsın ve çekilsin yolumdan! Zira kalmadı ne dünyada bir perişan ne de Neptün daha uzaktır Ay’dan. Sana ulaşmak için yürüdüğüm yolda, engel olarak duran sensen karşımda, ezip geçip seni varacağım yer mezarının başı olacaksa, acılı bir çığlık demek ki, demek ki sükun ve sağu yatıyor koynumda.
Oradayım, peşinde ve söz verdim mezarına başkasını gömmemeye
Belki ne usul ne şiddetli
Ama sade ve huzurlu olacak gömme merasimi
Gene de sen olacaksın zihnimin kırışıklıklarında
Sen ey, korkak bakışlarımla cesursun
Ve ancak böyle olduğu için mesutsun
Ben istiyorum ki örümcekler toplansın soframızda
Zira o vakit çıkıyorsun ortaya
Tüm hatalar bir şeyin yanlış adlandırılmasıyla başladı
Öyleyse başlasın şatafat,
Anlat bana nerededir aşkın nabzı
Göğüsleri sarkık kadın üç kere bağırdı çocuğun adını
Sual, Sual, Sual!
Tanrılara kızdı. Doğaya kızdı. Yere çömelip tuz yaladı. Kocasını emzirdi. Sonra onu atların ayak izlerine çevirdi. Geceyi tütsüledi. Eline bir avuç dolusu mor tükürüp saçlarını ve rahmini sıvazladı. Denizde bir çukur açtı. Rengini aldığı Neptün’e gömüp gözlerini, üç kere daha bağırdı çocuğun ismini
Sual, Sual…
Sonuncusunu yağmur aldı
Atların ayak izlerine basa basa çukura vardı. Kanıyla esrikliği, kiniyle beni yarattı. Sesini rehnedip yağmura kendini kuyuya bıraktı. Üç yüz yıl aralıksız yağmur yağdı. Neptün galaksisini terk etti. Bütün çocuklar kör doğdu. Atlar yürümekten vazgeçince zaman durdu. Tuz, kan ve zehirle yoğrulunca dünya, bir yılan dövmesiyle alnında, boğazında turuncu bir leke ile, ıslak tenli, rüzgar yeleli Sual doğdu. Anlıyor musun? Baktığı her yerde bir kirpik bırakıyordu. Ayın her doğumunda, üzeri yazılı meteorlar düşüyordu dünyaya. Havaya doğru uzatıp dilini, tükrüğünü göğerterek buluta hacimsiz kıldı maddeyi. Ve söyledi:
“benim belleğimdedir Layiha.”
Yani bir şey yapamamaktan mı yoruldu ellerim
Yorulduğu için mi bir şey yapamaz oldu bu kötürüm dünyada
Aradığın her şey astarla kumaş arasında
Şimdi en güzel elbiseni giy ve beni son yolculuğuma uğurla.
Kayıt Tarihi : 29.6.2006 06:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!