J.r.jimenez’le Düşsel Bir Seyahat... Şii ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Başını boynu bükük bezgin bir ihtiyar gibi yavaşça çevirirken çok uzaklardan geçen balıkçı motoru misali tıpırdayan pervanenin önünde kıpırdamadan öylece durup kitapların eprimiş sırtlarına bakıyorum. Ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Beni gizlice kuyunun dibine çeken ellerin hayatın ritmini daha da ağırlaştırdığını hissediyorum. Okumak, yazmak, yemek, konuşmak her türlü yaşamsal eylem fikrinden çabucak yoruluyorum. Bunu tropikal iklimleri andıran havanın nemiyle izah etmek mümkün mü, emin değilim. Yıpranmış bilincim de pek yerinde değil galiba, zihnim tuhaf hayallerle delik deşik olmuş. Rüyalarına giren varlıklarla konuşan uyurgezerler gibi düşle gerçeklik arasında uzun bir seyahate çıkmış gibiyim. Sonsuza dek uyuma arzusu, iri ve ağır bir hayvan gibi vücudumun üstüne boylu boyunca uzanmış sanki. Kütüphanede omuz omuza duran yazarlara bakıyorum. Yazılarıyla, hayal güçleriyle, dostluklarıyla, tutkularıyla, bazen kıskançlıklarıyla birbirlerine dokunan binlerce suret hayaletler gibi dans ediyor.

Alaycı ifadelerini görebiliyorum, hiç de masum değiller. Yüreklerinin karanlıkta kalan kısmını açıp kurcalasam günahlarla, ihanetlerle, zaaflarla, yasak arzularla, okuru kolayca kandırabilen korkunç ‘masallarla’, kristal duygu parçacıklarıyla, şehvetin, kibrin, bencilliğin, hoyratlığın en korkunç halleriyle karşılaşacağımı biliyorum. Nedense ‘becerikli yalanlara’ hiç tahammülüm yok bu aralar. Zekice kurgulanmış hikâyeler okuyacak mecalim de kalmamış. Hayatımı insan denilen mahlûkatı anlamaktan, o tuhaf türün uğultusundan uzak, geleceği geçmişte yaşayan meczuplar gibi sessizce tamamlama hayalleri kuruyorum. Hayır, bildiğimiz anlamda bir yorgunluk değil bu, sadece hayata dair algılarım keskinleşiyor, bir noktada asılı kalıyor sonra akşamüstü ışıkları gibi usulca zayıflayıp kırılıyor. Biriktirdiği yağmurları kendine saklayan simsiyah bir bulut olduğumu sanıyorum. Olur ya bazen, öyle durmak ve zamanla birlikte iplik iplik çözülüp yeryüzüne akmak istersiniz. Ansızın bastıran hiddetli yağmurun çinko damları döven çıtırtısını, caddelerin ıssızlığını parçalayan kuşların cıvıltısını, sarı sıcak duvarlarda yankılanan tiz çocuk çığlıklarını, odanın içinde kanat çırpan mavi kelebeğin son çırpınışlarını yavaşlatılmış bir filmin kareleri gibi duymaya başlarsınız. Öyle yumuşak bir halsizlik hissi işte... Ya da umut edecek bir şey kalmayana kadar sakince durup beklemek belki de. Upuzun bir dalgınlık hali...


Lorca’yı da etkilemişti...

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta