İzzet- i Nefis Açlığı - Garib Çoban
Koca bir dünya.
Çaresiz ve kimsesiz insan.
Ah bu koca dünyada.
Koca ama bir o kadar da küçük dünya.
Bu yazının sonunda çaresizlere çare olmayı o kadar çok isterdim ki.
Kimsesizlerin kimsesi olmayı o kadar çok dilerdim ki.
Şöyle olmuş!..
Ben, sen, biz demişim.
Sense illede ben!..
Aşk, insan kendini yalnız hissettiğinde başlar.
Ve insan yalnız kalmak istediğinde biter.
Burda biter toprak
Kendinizi gerektiği kadar yeniden inşa edin!..
Ancak asla kendiniz olmayı bırakmayın.
Neyi hak ettiğini bildiğinde, bunu senden esirgeyen kim varsa arkanda bırakırsın.
Karşılıksız sevgi gerçeği aramayan insan cehalet içinde yaşamaya mahkumdur.
Beklenti içerisinde olanların beklentilerini karşılayabilmek tek dileğim olurdu.
Bu işleri ben başarmışım veya bir başkası başarmış.
Önemli olan bu işlerin başarılabilmesi değilmidir?..
İnsanlar, ah!..
İnsanların birbirine karşı içten olmalarından, gerçeği saklamamalarından daha iyi bir şey yoktur.
İnsan kendine değer verebildiği oranda başkalarına da değer verir.
İnsanlara gerçek anlamda değer verdiğini hissettikçe kendisini de değerli bulur.
Niçin aldatalım birbirimizi?..
Ne boş, budalaca bir uğraştır bu!..
Şu kendisini dev aynasında gören kardeşlerimiz.
İnsanın kendi içinde ürettiği kargaşa dış dünyadaki gerçek tehlikelerden çok daha ürkütücüdür.
Hiç kimsede kendimin nasıl olması gerektiğini bulamadım.
Ve ben öyle kaldım.
Hiç kimse gibi.
Zamanımız çok kısa.
Dünya üzerinde kalış süremiz kum saatinden dökülen taneciklerin ilk dökülmeye başlamasının üzerinden çok geçmeden bitmektedir.
Oysa Kum tanecikleri biz yokken de dökülmeye devam etmektedir.
Bir değil iki değil dökül babam dökül.
Dökülebildiğin yere kadar dökül.
He babam de babam dökül.
Ne döküldüğün yerin ne de dökülme sebebinin önemi olmadan dökül.
Hayatımdaki hiçbir şeyi silmiyorum.
Her şey, her küçük şey beni şu an olduğum kişi yaptı.
İyi şeyler bana hayatı sevmeyi, kötü şeyler ise onu nasıl yaşayacağımı öğretti.
Hatırlanan şey ölmez.
Gönül taneciklerinle, hoyratça meydan oku insanoğluna.
Düşünme!..
Hiç aklına bile getirme.
Seyahat etmek insanı mütevazı yapar.
Dünyada kapladığın alanın ne kadar küçük olduğunu görürsün.
Hırpala ruhlarımızı.
Yok, say bizleri.
Bizler de değerli olan ne varsa, al götür onu.
İşte yukarda izah edildiği gibi bir durumla karşılaşırız.
İnsanoğlu bundan binlercesi yıl önce de varlığını yeryüzünde devam ettirmekteydi.
O varlık ki teknolojisiz bir varlık.
O varlık ki belki de kimliksiz bir varlık. Ellerimize medeniyet kimlikleri verildi.
Bizleri damgaladılar!..
İyi olmakla haklı olmak arasında seçim yapmak zorunda kalırsanız.
İyiyi seçin, her zaman haklı olursunuz.
İlk olan günün en iyisidir
Önümüze yepyeni daha öncesi eşi benzeri görülmemiş oyuncaklar verdiler.
Eskileri eskiler de bırakarak yeni yol haritaları çizdiler.
Hapishaneler kuruldu.
Akıl hastaneleri oluşturuldu.
Buda yetmedi okullar inşa edildi.
Zati öncesinde de vardı ya ibadethaneler.
İnsanoğlu tarifi imkânsız bir şekil de ara vermeden bir kavgadan diğer bir kavgaya sürüklendi.
Mutluluk belki bizi unutup geçmiştir..
Çevresinde her şey yolunda gittiği halde kendi yaşamını yine kendisi bozan insanların sayısı o kadar çok ki.
Karşılıksız sevgiye karşılık dünyalık putlarla, sınırlarımız çizildi.
Bu sınır dışına çıkana kaka, kalana onlar denildi.
Denildi de ne oldu?…
Kavgalarımız, isyanlarımız devam ede.
Oysa susmada, bir seslenmedir.
Paylaşılmayan hiçbir mutluluk tam değildir.
Aslında hayatın en güzel anı.
Her şeyden vazgeçtiğinde.
Seni hayata bağlayan birinin olduğunu düşündüğün andır.
Bitmeyen bir şekil de aklımızla oynamaya devam ediyorlar.
Etrafımız dar.
Görüş alanımız kısıtlı.
Olanaklarımız bir çığlık kadar bile bulunmamakta.
Telefonlar, kameralar, televizyonlar, internet daha niceleri.
Say, say bitmez.
Peki, ruhlarımız ne oldu.
Onlar nerde?..
Kimin elinde!..
Kim?..
Nerde?..
Tutsak etti onları.
Bizim olan her bir şey onların.
Başkasından değil, dünkü senden üstün ol.
Hatta bizler oyuncaktan öte bir şey değiliz.
Tek başına ne yapılabilir.
Sen benim gönlümde açan son güldün.
Mutluluk endişesi olmasa biz de pekâlâ mutlu olabiriz.
Mücadelenin anlamı yok.
Savaş vermek nediye.
Manasızlaştık.
Teslimiyet çoktan yapılmış.
Bize artık boyun eğmek kalıyor.
Güvenlikli bir bölge yok!..
En gelişmiş yer sayıklarımızda dahi bu başarılamamış.
Orda da ağlayanlar orda da isyan edenler var.
Geçmiş geleceğe gelecek geçmişe karışmış.
Zamanı onlar belirliyor.
Onlar aklımızla oynuyor.
Hep onlar vardı.
Daim olan onlar.
Ama onlarında onları var.
Biliyorlar mı?..
Acıların üstüne yatmak.
İnsanları görüyorum.
Ama insanlığı göremiyorum.
Bilmiyorum.
Küçük şeylerdir, seni parçalayacak olan küçük şeylerdir.
İnsanın içindeki beklentileri bitirmeside vedadır.
Ölüm değilse, bizi ayıran dünyalık putlar ise yazık olmuş.
Belki de onların onları biliyor.
Hikayem hoş değil, uydurulmuş hikayeler gibi pürüzsüz ya da uyumlu değil.
Artık kendilerine yalan söylemek istemeyen tüm insanların hayatı gibi, aptallığın, deliliğin, hayallerin tadındadır bu.
Silkeliyoruz yalnızlık putlarını
Umut büyüdü ama meyve vermeden önce onu kesmekte ısrar ettiler.
Ama ya onlar onları biliyorsa o onlar da diğer onları biliyor mu?..
Bizim diğer onlar dediğimiz şeyler o onlar içinde sadece onlar olarak kalmakta.
Tüm onların onlarına sesleniyorum.
Ruhlarımızı geri verin.
Gerçek mutluluk, geleceğe kaygılı bir şekilde bağımlı olmadan.
Şimdiki zamanın tadını çıkarmaktır.
Hiç bir şey için ümidim yok!..
Karşılıksız sevgiyle insanlar değerli olmayı unuttular.
Dünyalık putlarıyla, önemli olmaya çalışıyorlar.
Ama gözlerini görsem belki her şey değişir.
Çaresizlere, beklenti içerisinde olanlara, kimsesizlere bizler de cevap verelim.
Onların çığlıklarını duyalım.
Bırakın da kotaralım dünyayı.
Aralarında oturup ağlayabileceğimiz.
Ama yine de savaşçı sayılabileceğimiz kişiler olmalı.
Kırgınlığımızı severiz.
Bize dostlarımızı hatırlatır.
Bazen iki insanın birbirlerine ne kadar ihtiyaçları olduğunu anlamaları için yollarının ayrılması gerekir.
Teheccüt vakti, sessizce geçirdiğimiz geceleri hatırlıyor musun?..
Putlarına yenilmiş olanlar için, hayat böyledir!..
Bir zaman sonra herkes yoluna gider.
Şems vakti aldığın her nefes benim nefesimdi.
Gönlüme inen ilk Maideyle kaldığı son duraksın.
Gözlerim güzeli takdir etme telaşında olmasın.
Yüreğim iyi olanı sevmekten vazgeçmesin.
Yanıp gitti bir Eylül daha
İnsanın güneş dolu bir pencereden bakmak istediği ruhlar vardır.
Zor zamanlarda, en iyinin geldiği yer orası.
Mükemmel fırsatı bekleyerek bazen onu kaçırırız.
Sussam da duyarsın sen beni.
Kimi senden ister, kimi de seni.
Ve seni her zaman sevdiğimi unutma.
Kimseye uyum sağlayamadım ve bağlantıları bilmiyordum.
Çılgın olma çılgınlığınla bana, sevdiğim her şey olduğunu öğretmeye geldin.
Gönlüm sevmesinde ne yapsın diyen bir şarkının peşinde kulaklarım.
Yine yabancıyız ama bu sefer anılarla, bükülmüş çizgiler.
Suyun izi
Mutluluk sevilmek değildir dedi Deliler Şeyhi.
Ey Garib Çoban bunu unutma!..
Ahiretliğini bulmak için, karşılıksız sevmek mutluluktur!..
İnsanın tüm evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır, kendisi!..
Allah sevsin, insan hep yarıda bırakır.
Ve sonu dünyalıkların hep böyle biter!..
Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!.. Ankebut-64)
Kimseye anlatamadığın şeyleri geceleri teheccüt vakti duada gönlünün sahibine anlatırsın.
Bazen, geldiği yeri unutmaması için insana da hâkî denir, yani topraktan gelen.
Herkesten ve her şeyden ayrılıyorum.
S/aklıyorum eski duvarlar arasına yüreğimi.
Yalnız kalmak için anılarımla.
Kimsesizler mezarlıklarını geziyorum, bu dünyada gurbeti yaşamış gönüllerle oturuyorum.
Zâyi olan günlerin eyvah’ındayım, vesselam.
Kayıt Tarihi : 25.10.2024 22:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kötülerin iyi oyun oynadığı bir dünyada değişmeyen şey. İyilerin insanı deli eden sabrı. (Sadi Şirâzi )
Kötünün istediği,
"Kötülüğünü unutturmak, devam etmek, az daha doldurmak için cebini!"
İyilerin de karşılıksız verdiği,
SABIR!
Evet
Ruhlarımız bedenimizden çekilmiş
Sinirlerimiz "felç!"
Duyularımız
Tepkilerimiz "İĞDİŞ!"
Çok anlatıldı "KURBAĞA" hikayesi,
Sıcak suya nasıl alıştırıldığı ve sonunda ölüme nasıl razı olduğu!
Dinleyen
Okuyan
Yoran oldu mu?
Bizi bu hale getirebilmekti zaten "PROJENİN" özeti!
Sonrası kendiliğinden "ELLER YUKARI!"
O gurur, ya da "izzet-i nefis" bitti!
Nasıl "UTANMAYI UNUTTUYSA" kötüler,
Gülüp geçiyorlarsa "ÖLÜMLERE, BEBEKLERE, KIYIMLARA"
Öyle işte!
Durum gayet açıktır..
"İNSANLIK, İNSANLIKTAN ÇIKTI!"
Tebrikler Engin Bey...
TÜM YORUMLAR (1)