ondört yaşımın silik hülyalarında
bulmuştum seni
bir yılgın gecenin izdüşümünde
yine ondördümün pembe düşlerindeydim
yitirdiğimde
biz sokakların değil
sonunda ışık parıltısı görülmeyen
hafakan tünellerinin çocuklarıydık
gayri ihtiyari girdiğimiz bahçenin
henüz meyva vermeden
taşlanan ağaçlarıydık
nergisleriydik ayrıca umarsız bahçevanların
incitip dallarımızı
bereketsiz topraklara salsalarda bizi
güneşli günleri beklemez
gelmemiş baharda da açardık
hiç bir fikrin katil zanlısı değildik
hiç bir düşüncenin mütecavizi
polisten yalnızca macera olsun diye kaçardık
saat kulesinin etrafında
solgun resminle
güvercinler için yem satarken sen
bende kemeraltı girişine pusu atıp
izmir sokaklarında üstü başı tozlanan
pejmürde papuçların saçlarını tarardım
bir yandan seni göz hapsine alırken
en deli bakışlarımla gençliğimi arardım
cılız bedenlerimizden
tüm acılar nasibini alırdı
bizi çalışırken görenler
akşama evde olacağımızı sanırdı
oysa smyrna uykuyla sevişirken
koskoca izmir bize kalırdı
bozmazdık bir an bile
iyi alışkanlıklarımızın niyetini
zaten mümkünsüzdü bu
öderken ihmalkarlıkların diyetini
hep sevgili sanırlardı ikimizi
karşıyaka çarşısında sarmaş dolaş gezerken
bilmezlerdi hayat meyhanesinin
en ekşi şaraplarını yudumlayıp
dikdörtgen taşları öpmemek için değil
kimsesizliğimizden birbirimize tutunduğumuzu
ve üstümüze üşüşen ıstırap kuşlarını ağırlarken
adımızı bile unuttuğumuzu
bütün yürüyüşlerin
masum hissiyatlarında bulurduk kendimizi
sitemini meydanlarda dillendiren
musiki korolarının kırık plağıydık
ezgisi asumana dek yükselen melodinin
cılız sesi
hep dudaklarımıza acı buseler kondururdu
herkes dağıldığında
çaresizliğin nefesi
hafta sonları tatilimizdi
karşıya geçerdik vapura atladığımız gibi
soğuk havalarda da vapurun
açık kısmanda giderdik
çünkü biz üşümek nedir bilmezdik
körfezi çok kirletilmiş görsekte
ege denizine hiç tükürmezdik
sıcak yemek yediğimiz günler
yine hafta sonlarıydı
diğer günler menümüz kumru ve çaydı
arasıra ççiçekçi teyze bize
üçgen peynirlerden ısmarlardı
seni ve diğer çocukları götürdüklerini de
yine ondan öğrenmiştim
ben o gün ucuz boya almak için
bit pazarına gitmiştim
bu haberi duyduğumda ise bitmiştim
istasyon,çocuk esirgeme kurumu,ankara
sana doğru koşarken bunları sayıklıyordum
beni de götürün demeyecektim
çünkü hayattan hiç korkmuyordum
benim karalarıma
nazire olsun diye mi masmavi giyinmişti
o demir yürekli yılan?
gelişi bütün beklentilerimin zeval buluşuydu
çığlığı içimdeki serzenişin aksi sedası
hep kulaklarımda çınlar
basmane garının vaveylası....
(sokak çocuklarına-2002)
Kayıt Tarihi : 24.4.2006 19:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yunus Emre Yurttutan](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/24/izmir-sokaklari-3.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)