Saat Kulesi kadrajda, güvercin kalçasında mavi dil
Şehir hatları vapuru martılar taşır Karşıyaka'dan
Gevrekler duvaklanır zengin yele karşı, yolcular mutedil.
Mahzun bir mahmuz Konak Piyer, sokulur körfeze
Tahta köprüde adıbelli kalabalık, alışkılı çok kişi
Tülsü bakışını, Gediz gibi insan akışını görüyorum.
Belediye Meclisinde üçgen boyoz, çekilir beş taraftan
Suratı kel Bayraklı camlı korkuluk takas eder Konak'tan
Apış arasında kelaynaklar, taşır cam sürahide nefesini
Sevilir mi kurşun, kurşun olalı, ilk kurşunu ne çok seviyorum.
Karıncalar yol bellemiş ardışık yolakları, görüyorum
Kancasında kış azığı, umut yüklenir Kemeraltı'ndan
Havra sokağına on beşinci asır düşüp uyumuş
Kestane alır mı hala Faustina, kestane pazarından.
Namazgâhta lodos sarhoşluğu, imbata inat
Bir kahve içimi nostalji geçer Kızlarağası hanından
Agorayı elinden tutup Smyrna'ya götürüyorum.
Kumru yüklü vapur aksırığı vuruyorsa varyanttan
Pagos tepesini öpmeden geçer mi hiç göçmen kuşlar
Basmane’de at binmiş midir İkinci Murat, zaman küheylan.
Limana transatlantik yanaştı bu sabah, sancaktan
Kıbrıs Şehitlerine karanfil bırakacak, sepeti gül kokulu
Köstekli saatime bir Kordon alıyorum, kalkıp bakıyorum
Neler, kimler üşüşüyor yakama, Cumhuriyet bulvarından
Karnaval havası taşır mı ceplerinde bu akşam Kültür Park
Sebatay Sevi Sinagogu'nda çiğdem satan çocukları seviyorum.
Hiç köstekli saate kordon takılır mı deme bakışını değiştir
Bu hava, dekor, deniz, kordon, güzellik, dönüşüyor be insan.
Narlıdere nar bahçelerini betonladı mı, bulamıyorum
Göztepe gözcüsünü vurmuş, şimdi yatıyor körfezde
Hatay'da üç yol, üç yoldan ikisi çıkmaz sokak, biri iyi
Durdum meydanda, Fahrettin Altay'ı vuruyorum zeminden
İncir altı dişiliğini kucaklamış belediye koridorlarında
Camcı kahraman çelik suratlı, şerit rozet beratı masmavi
Akıl işte, hiç maviden gökyüzüne korkuluk dikilir mi?
Çöller sökün ediyor İnciraltı, ölüme ödül veriyorum.
Neden göremez Bostanlı vapuru Güzelbahçe'yi, fenersiz mi?
Balçova, Bornova, Altınova Smyrna'dan mı aldı taze dişiliğini
Meryem ana ayak basmış mıdır Agoraya İzmir izmir değilken
Büyük sırrını açmış mıdır Meryem Efes'e, elleri koynunda
Çıkabilirsen çık, ne dik, körfezi takas etsek teleferikten
Gerisi hükümet gibi, ne mümkün geçmek; düşünüyorum.
Termal içiyor İsveçli Nina, şifa sağıyor memelerinden
Sahil Evleri, İnciraltı, Ilıcası, Dalyanı, Bahçelerarası, dahası
Makyajında yazı kışı, enginarı, domatı, narı, ne yok ne varı
En çok da dişiliği uyanıyor çeyizime, üretken ellerinden
Ahtımı ödünç alıyorum Sasalı’dan, ucu flamingo pembesi
Kabzımal ile oturdum Mavişehir'de mezar taşı yontuyorum.
Foça Karaburun'a kesik, testimde aşk taşıyorum Çeşme'den
Caka beyi, Cüneyti, Börklücesi merhem sürerken körfeze
Efes'in tenini okşamadan uysallaşır mı İzmir, iyi biliyorum.
Gediz'i yatağından taşımak güzel bir şey, bir şey olmasına
Yakışık alır mı çocuklara, Belkahve'den bir tarih almadan
İkinci Murat şerefine kahve içti mi Asansör'de O koca dev
Yorgo Seferis'i akşam yoklamasında ıstakama yok yazıyorum
Güngörmüş zeytin dalına, ışıkla söz çiziyorum Urla'da
Yakamozu Çeşmealtı'nda Yörük Efenin mavzeriyle vuruyorum
Direniştir Athena'ya, yevmiyelik ödünç alıyorum düşlerini
İzmir değil; yaşamalar gövdesi körfezde büyüsün istiyorum.
Şu bizim çocuklar, akademisyenler, okumuşlar, çılgınlar
Dokuz Eylül’ü, Egesi, Kâtip Çelebisi, diğerleri diğerleri
Menzile birkaç fırça dokunsalar, talaşlı atölyelerinden
Dokunsalar şu esere, okşasalar Smyrna'nın gözlerini ellerini
Koyların sarışın efelerine, sürseler sürseler sert gülüşlerini
Gevreğe, boyoza, çiğdeme yükleseler düş yüklerini
Sağsalar körfezin memelerini, börülce, şevketi bostan
Kumruma katık yapıp uçardım, kumruyu iyi ki seviyorum.
Mizansendir İzmir'de zaman, imbat, güneş, tarih ve dekor
Özgürlük emzirir tanrıçalar, Ege'de giyindirir düşlerini
Kan dolaşımın sıkıntılı İzmir, yüzün yaralı, biraz da kirli belli
Değmediğinden menzili ırak insan eli, ya da Artemis'in elleri
Her güzelliğin insanla, tam insanla şen olduğunu biliyorum.
Kiraz sapında kınından sıyrılmış mavi bir Kemalpaşa
Tireden Sipil’e doğru ağan hüzün yıldızında düşlenir
Kuyruk sokumuna dizili taşları Heykel okullu Bergama
Pergamon kütüphanesindeyim, iyi ki okumayı biliyorum.
Elleri agoraya asılı Körfezde iki yakalı yanık sevda
İki yakandadır özlemlerim, Bayraklı’da gevrek yiyorum.
Ola ki Sığacık’ta düşlem, Azmak’a düşen bir ak Sakız
Her günüme haber saldığımda bir mahrem oluyorum.
Kaba gürültü, en ıssız sessizliğidir yaratıcılığın bu kıyıda
Açımı değiştirmeye gidiyorum, Kadifekale sırasını beklesin
Daha önce vardı Meryem, Artemis'de daha önce vardı bu sayıda
Deltaları açtım anakaralara, beşiğimde dört kültür kertmesi
Yerkürenin ayak seslerini, aşkın doğduğu yerde bekliyorum.
Her güzelliğin insanla, tam insanla şen olduğunu biliyorum.
Temmuz 2015 Narlıdere/İZMİR
Yaşar ÖZMEN, Bir Damla Suda Halkalar, Temren Yaynları, 2018.
Kayıt Tarihi : 20.9.2018 00:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İzmir'in Tarihi ve Güncel sıra dışı anlatımı...

TÜM YORUMLAR (3)