.
ben bu yolları bilemedim, öyle kolay kayboluyorum ki, vıcık vıcık sıcağında,
beyaz ege evlerinin haricinde bana çok şey söylemiyor. ne zaman yakalansam bir şeye ucundan smyrna çıkıyor. türkü söylemiyorum artık,
göğümün yalnız adaları hep benim gibi şair çıkıyor. oysa kopuğuz hayattan, biz yazmasak ölürüz diyorum. kapana kıstırılmış gözlerimi kıyısında bırakıyorum. evet ankara’da bile çıkmaz birkaç sokak var. bu şehirde koca
bir sahil şeridi. ürkerim ben nefessizlikten, panik atağım olmasa da, kaçabileceğim bir yol olmalı mutlaka. denizi önüme duvar yapıp bırakmak beni. taze dilenmiş ölüm şimdi. düşsem bir martılara sarılırım, onlarda simit sanırlar beni. ben ürkerim çıkmaz sokaklardan ve aç martılardan ve karşı yakası olan şehirden.
öpme beni uyuyamam,
ben bazen çok ölüyorum
bazen canımdan bezip
şiir olmak istiyorum
üstümü giyiyorum sonra
üşüyorum
ne kadar dolaştım yollarında hatırlamıyorum. en son pasaportta oturup üç beş çay içip demlenmiştim. gün batıyordu körfezin üstünde. puslu garip bir hava vardı. belki yirmi kere gitsem de, bu izmir sevemedi beni bir türlü. oysa ne küfür etmiş ne de lanetlemiştim. sıcağından belki de. ben kara
çocuğuyum, bu kadar büyük su görünce ödüm kopuyor. yüzmeyi bilmediğim aklıma geliyor, ürküyorum. çok değil daha yarım sene evvel işte pasaportta gezerken iki kadın laf atmıştı bana ve ben yine ürkmüştüm. bana şehrimde
kadınlar hiç laf atmazlar, neden bilmem. hoş bilsem de ne diyeceğim ki. izmir’i uzaktan görünce ceplerimden çekiliyor şiir. ürküyorum işte. bu kentte yalnız kalıp sevişemez çiftler sanki. ben sevişemedim mesela. hem
yüzememek hem sevişememek insanı bağlamıyor bu şehrin kıyısına. alnımda terliyor hem, sildikçe sızlıyor ellerim.
ben izmir’i sevemedim işte
tutuklu ayaklarımla kıyılarında
martı gölgeleri saysam da
yeni yetme küfürler geliyor kulağıma
yapış yapış sevişmek dalgalarla
bir güzel ıldırı kalmış aklımda
kıyıda balıkçı lokantası
bir sarı köpek
açıklarda dalyanlar
şimdi ben giderim buradan, neden bilmem hep ayrılık gördüm karşıyaka’dan
tuhaf sessiz bir çığlığı var kentin, birileri sussa kulaklarım yırtılıyor. ben
kalabalıklarda duramam biliyorum. alıp başımı kemer altında gezerdim bazen. o sessizlikte karalardım bir şeyleri, sanki bu kentte, bir kadına dokunsam şehir yanacaktı. yüzmede bilmiyorum, uzaktan bakıp kim kurtaracak bu kenti düşünüp duruyorum.
kaç fotoğraf çektim allah bilir. yinede muğla kadar sevemedim.
ben kentleri sevmem zaten. deli iç’liklerinden kaçıp kıyılara gidenlere takılırım. dedim ya yüzme bilmem ne tatlı su’da ne de acısında. sonra öğrendim ki, serçe kuşları sevmezmiş tuzlu su’yu. annem bana leğen aldı. ayaklarım içindeyken gurbetimde vardı, hasretimde, taktım ortalarına kendimi. bir garip gün gibi düşürdüm sessizliğimi. ben şimdi içerim kıyısında bir teknenin biraz yağmur yağsa ıslansam. biraz yağmur yağsa, bu şehirde benzese diğer kentlerin yalnızlığına. kızma izmir, sevişmeden içinde sana alışmak çok zor halâ. mum kokulu kadınların bile eriyor tuhaf entrikalarında. bir kurnazlık var bu şehirde, esir ediyor yosun kokularıyla. burnumu kapatırım bu yüzden, gülemem.
ölü denizlerim var unutulmuş
ortası kayalık daldığım yerde
ne zaman küçük bir dalga gelse
geçer su boğazımı
atarım kışın sesi avazımı
bir labirent kaplar yolumu
düşüm açılır kayaköy civarında
üşürüm yine 'akşam olmuştur
kurnaz bir kent işte, biraz varoş kokusu aldığımda yitip gidiyor yalnızlığımda
alışamadım süse şatafata, düğümleyip boğazımı, bırakmıyor koşmaya. elbet
bir bildiği vardır. her kentin hafızası olduğu gibi izmirinde vardır diyorum.
evet anlıyorum ki, ben izmirde sevişmekten ve karşı kıyıya yüzmekten
acı nefesimle bir kadeh rakı içmekten, olmadım olası korkuyorum.
bu şehirde kalabalık,
bana dokun yalnızlık…
’06 smyrna dünlükleri
Zafer Zengin EtnikaKayıt Tarihi : 29.8.2006 20:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)