İçince söylemi bize göre anlam ifade eden gelip geçici çevrimlerle enstantane bir durumdu. Yemek için yaşamıyorduk. Yaşamak için de yemiyorduk. Dışımızdaki enerji akışına tabii olgu ve olaylarlaydık. Olaylar tabiiyetine bağlı köleci çıkarımla mana yüklemlerimiz, gerçekliğe ters takla attırmaktaydı.
Kurucu inşa içinde, "Açınızı ben doyurdum. Çıplağınızı ben giydirdim. Allah razı olsun. Allah rızası için. İnsan çok nankördür. İnsan zalimdir. Üzerinizdeki nimetimi hatırlayın (minnet)" türü sözler yoktu. Ne totem ne ilah, bu türden sözler bilmezdi. Bu türden sözler sarf etmezdi.
Çünkü bu tür ilençler üretmenin, kolektif olmanın inşa hükümleri değildi. Bu başa kakmalar köleci koşullanmayı, köleci algıyı kabullenilmiş ligi dile getiren köleci yatıştır acılığın telkin öğretili sözleriydi.
Yine köleci telkin içinde bir sözü, bir ismi elli kere, yüz kere söylerseniz zengin olacağınızı da öğütlenir. Bu telkinler aldatan putlardı. Hem de kafa putlarıydı.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta