İttfaklardan Ne Anlamalıyız B

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

İttfaklardan Ne Anlamalıyız B

b
Son bir belirtmeyle hayatın ve inorganiklerin neden çeşitli olmak zorunda olduklarına dair basit bir değinme yapmış olayım.

Demir atom altı parçacıklar bileşimli bir proton ve nötron ile elektron entegrasyonlu enerji valans bant düzey ilişkinleridir. Bir yıldızın içi yakıtının tümünü demire çevirmeden belli bir kritik eşikten sonra demir sentezlemeyi durdurur.

İşte demir sentezini durduran bu zorunlu süreçten sonra demirden sonraki elektro valanslı enerji düzenli yeni maddeler oluşur.

Demek ki üreten ilişki; kolektif yapılı sürecin belli bir kritik değeri olmakla o ilişkilerin o haliyle sürdürülemez olacağı gerçeğidir. Gelişme kendi üzerine kendisini katlamak yeni referans değeri oluşmak zorundadır.

Arz talep gibi bir doğa yasası dinamiği yoktur. Arz talep sömürme özneleşesinin sömürme yasasıdır. İlk bakışta üretim ilişkisi; yeme, beslenme, ihtiyacı nedenle var gibi durursa da bu bakış düzgün, düzenli, doğru bir söylemse de gerçek böyle değildir.

Yeme ihtiyacımız bize üretim yapmanın düşünce duyumunu verse de üretim yapma eylemini veremezdi. Ve yeme ihtiyacımız üretimi de başlatamazdı.

Var oluş bir evrenin başka bir evrene dönüştüğü bigbeng aşamasında şiddetli bir enerji akışlı boşalmayı ortaya koymuştu.

Bizdeki evrene göre tekillik olan bu aşama birden patlayan enerji dolumla boşalmaya dönüşmüştü. Patlamanın kendisi, varsa sesi, şok dalgası, genişlemesi, çekme itme, ışıma vs. birer enerjiydi. Bu çeşitlilik akan enerjiye dirençti, bir darlık, bir zorluk gösteriyordu.

Enerjinin kısa devre olup birden boşalmak gibi bir özdeki özelliği vardır. Ortaya konan bu bir tek ile birçok olan bu yollar üzerindeki dirençler nedeniyle enerji kısa devre oluşa göre yine de yeterince çabuklukta akamıyordu.

Kısa devre sürecine göre üzerindeki hızlı ve şiddetli akışlara izin vermeyen o düzlemin içi kendi kritik eşik değerli zamanları olmakla, yeni bir kritik değerler manzumesiydi. Doygunluk eşik değeriydi.

Bigbeng enerjisi de kısa deve akışı gibi akmak isteyip akamamakla ancak kendisini dallandırıp budaklandırıp, çatallandırıp kırıklı fraktalleri üzerindeki tekrarlarla yeni olgu olay süreçlerine dönüşüyordu.

İşte elma da elmayı yiyen ayı da bu girişmelerin özel ve genel bağıntı kuralı içinde insan gibi sömüren köleci öğretili hayatın çarpıtmaları nedenle arz, talep, nimet algısına dönüşüyordu.

Yeme beslenme hayatın; enerji çevriminin, bir gerçeğidir. Üreten ilişkiyi başlatan süreç, eğer yeme süreci olsaydı, milyonlarca yıllık tekil veya biriken dağılan grup devriyeleri ve sürü hareketleri bu süreci başlatırdı.

İçinde olunan çok uzun dönemlerde yapılan yeme ihtiyacı nedenle çoktan grup içi üretim ilişkisi başlatılmış olurdu.

Üretim ilişkisinin temeli yeme ihtiyacıysa da ve yine üretim ilişkisinin temelinde yeme ihtiyacı yönelimi var ise de üretim ilişkisi yeme ihtiyacından ötürü ortaya konabilmiş değildi. Üreten ilişki kolektif kapasite nedenle totem yapılar içinde, totem dönem sonlarına doğru başlayacaktı.

Elbette ki üretim ilişkisini başlatan grup ta diğer gruplar da hayat denen genetik içinde belli yaşam sağlamalarıyla belirlenmişti.

Hayatı taşıyan unsurlar, ortak orijinle ortak referanslarda kodlanmış olmanın dallanma, çatallanma, fraktalleri veren türleşmelerdi. Genetik determine oluştu.

Bu ortak özellikli belirlenim içindeki belirlenimler, duruma göre beliren koşullarla çekim ya da itme yasasıydı. Cinsellik, av yapma, savunma süreci benzer ilişkileri bir araya getirme çekimi yapar.

Düzenli hareketler içinde olmayıp rast gele bir araya gelip av yapan birlikler, avdan pay alırken ortak özelliğe göre riayet eden düşünmeyi öne çıkarmak yerine, bencilliği öne çıkarıyordular.

Rast gele bir araya gelen birlikler, avda kendi başına yararlanıcı, avı kapıp kaçıcı saldırgan tutumlar, ortaya koyuyordular. İşte temel eksiklik olan da ortaya konması gereken mesele de buydu.

Yani av yapmanın çekim birlikteliği gibi avdan da yararlanmanın çekim ve paydaş birlikteliğini ortaya koyup entegrasyonda süreklilik ortaya koymaktı. Bunu ortaya koyacak akılcı evrim ve sosyal evrim için önünde alınması gereken daha milyonlarca yıl vardı

Bir meslek grubu, kendi ürettiği nesne ile kendi grup yaşamını sağlıyorsa, aynı ortak özellikli ölçü çıkarımı içinde olursak üreten grup üretmeyen diğer gruplarında yaşamını sağlıyor olacaktı. Biz de bir an bu mantık ile sürece bakalım.

Şimdiden geri baktığımızda üreten bir grup buğdayını verecek, diğer gruptan da buğdayına karşı o gruptan da kundurayı alacaktı. Yani ver gülüm. Al gülümdü.

Mantık bunu gerektiriyordu. Karşılığa karşılık verecekti. Heyhat gruplar arası ilişki bu tek düze oluş içine başlayamadı.

Çünkü yapılar birbirini dışlayan, birbirini avlayıp yiyen totem gruplardı. Bizim deyimimizle bunlar hemcins benzerlikle kardeştiler. Bu kardeşlik söylemi bizim izafemizdir. Bunlar düşman olan hemcins kardeşlerdi.

Bu tarz yamyamlık ilişkili belirgin koşullar içinde, ver gülüm al gülüm tarzı bu yol ve bu yöntem; bir yol aracı olarak bilinir uygulanabilir bir öznel anlayış değildi.

Konuya ortak özellik yöntemi içinde bakalım. Veya aynı yaşamsal belirlenim koşulları içinde olmanın mantığı ile bakalım. Ver gülüm al gülüm diyen düz (biçimsel) mantığa göre bakalım. Bu üç mantığa göre baktığımızda grup meslekleri, grupları birbirine yaklaştırıcı mesleklerdi.

Oysa gerçeklik düz mantıktaki gibi değildi. Üreten grup, totem mesleği nedenle belki ver gülüm al gülüm deme olanağı içindeydi.

Üreten ilişkinin ver gülüm al gülüm deme muktedirliği tomurcuğun çiçeğe oranı gibi patladı patlayacak bir belirmeydi. Süreç ver gülüm al gülüm demeyi yaşama geçirmenin kıl payı denli çok yakındaydı.

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 23.12.2019 16:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya