Savaş ülkesinde yaşamak
Ninni diye uçak sesleri ile uyumak
Tank sesleri ile uyanmaktır çoğu zaman.
Ve çoğu zaman sabahları helalaşmak ölüme gider gibi uğurlanmaktır
Zaman zaman sevginin anlamsızlaşması, nefretin anlam kazanmasıdır.
Bir taze gelinin gelinliğine sarılıp yatmasıdır kimi zaman
Dün yine seni gördüm
Simsiyah bir elbise içindeydin
Ve anlatabileceklerimin çok ötesinde güzel yüzünü bir Perçem kapatıyordu
Ellini uzatın
Ellimi tutun
Göğsüne götürdün ellimi
Mahpus duvarı değildir aramızdaki
Töre duvarıdır
Polis ablukası değildir bizi ayıran
Yaşamın inadıdır
Dağlar değildir yol vermeyen
Kıyıcı gururundur
Uykularım yine firarda
Kim bilir belki Gabarda belki Ziganada belki Ağrıda
Beklide yurdumun diğer bir dağında eşkıya
Saat yine ikiyi geçti
Gecenin tam ortasındayım
Hiç düşünmemiştim
Bu kadar kolay olacağını
Seni öldürmenin
Aklımın ucundan geçmezdi
Gelinlik yerine ak kefene bürüneceğin.
Şimdi ağlıyorum
Bu gece tüm çiçekçileri dolaştım.
Sabaha kapına bırakmak için bir papatya aradım
Belki saçına takacak
Belki seviyooo, sevmiyooo diye fal bakacaktın.
Sınayacaktın sevgimi masum bir papatyayla
Gelinliğini çıkaracaktın üstünden
İnanmazdım oysa
İlk görüşte aşık olmaya
Ama oluyormuş.
Hem de bal gibi oluyormuş
Parasızlık yüzünden okulu yeni bırakmıştım
Bir sonbahar akşamında aylardan eylül
Yürüyordum İstanbulun tenha sokaklarında
Usulca yanıma yaklaşı verdi
Gencecik biriydi
Bir kadın için ölmeye değer mi dedi
Beynim durdu
Bir çiçek bıraktım kapına
Cami avlusuna
Yasak aşkın tohumu bir çocuk bırakır gibi
Bitmiş tükenmiş umutlarımı
Ama bitmeyen aşkımı bıraktım kapına
Yüreğimi bırakır gibi
Ah be yiğidim
Ölüm üzerime yürür
Cesetler gelir
Kimine şehit,
Kimine öldü denir
Toprak uğruna insanlar ölür
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!