Yabancı gecelerde ateştir isyanım,
kan revan içinde haykırır sözcüklerim.
Tuz Gölü’nün tuzu basılır yarama,
ülkemin yangın yeri sokaklarında
can pazarı kurulur.
Kızılırmak, Dicle, Fırat
olsun feryadıma akan gözyaşlarım.
Bülbülün yakarışı olmasın,
sararmış yıldızlara sinen bir ses olsun;
yitik ömrümün bedeli
cigara kokan nefesime yazılsın.
Üzüm bağlarım, çiçek bahçelerim,
yarınlara açılan bir pencere olsun.
İsyanımı doğum sancılarında sakladım.
Kahpeliklere inat,
ülkem bir sevda türküsü gibi
çırpınır içimde.
Sürgüne rağmen uçuşlarım
beyaz güvercin kanadına tutunur.
Ruhumdaki yabancı savrulur
barışa, umuda, sevdalara…
Küllerim
yabancı gecelere dokunur inatla.
Kayıt Tarihi : 14.8.2008 01:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, yalnızlığın ve sürgünün en karanlık gecelerinde doğdu. Karanlığın içinde ateşle yanarken, acının coğrafyasıyla konuşan sözcüklerim vardı: Tuz Gölü’nün beyaz yarası, Kızılırmak’ın kızıl akışı, Dicle ve Fırat’ın sarsılmaz tanıklığı… Bir yanım feryat, diğer yanım umuttu. Çünkü ülke, kahpeliklere inat bir sevda türküsüydü içimde. Ve ben, kırılmış kanatlarımı beyaz bir güvercinin kanadına emanet ettim. “Yabancı gecelere inat” derken, hem isyanı hem de barışa, umuda, sevdaya savrulan külleri dillendirdim. Bu şiir, bir ağıt değil; direnişin, sevdanın ve yeniden doğuşun türküsüdür.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!