bir güzel kar topu oynamak istiyorum
ellerim dona dona sokaklarda.
hasret yüreğim çocukluğuma
ben sana hasretim,kocaba köyü.
ağaçlara çıkıp dallardan atlamak.
değirmene gitmek,kızların peşinden
derekorusuna gitmek, fındık zamanı
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Çok harika doğal bir düşüncenin güzel bir çalışması.Tebrik Ederim Sayın Hamiye Alkış.
Mürsel Adıgüzel
Nostalji kokan güzel bir şiir okudum. Tebrikler, Yüreğinize sağlık.
bu güzel şiiriniz için ne diyebilim çocukluğumuz
yüreklerimiz bir çocuğunki gibi saf ve temiz olsun başarılar diliyorum hamiye hanım.
Bu şiiriniz çocukluğumu anımsattı bana. Bakın ne demişim anneciğimin söylediği ninnilerine...''İzninizle''...
-*****Büyüdüm de Küçüldüm*****-
'Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni''
Diye başlardı, annemin ninnileri...
Evet anne...
Uyudum da büyüdüm.
Tıpış tıpış yürüdüm.
Çocukluğumdan uzaklaşarak, adım adım! ...
Aslında,
Büyüdüm de küçüldüm anne! ...
Büyüyen ve irileşen cüssemin ruhundan alıp,
Kemirgen yıllara,
Cömertçe, çocukluğumu verdi, söylediğin ninniler! ...
Küçüldüm! ...
Köşe başlarında bekleyen,
Renkli hayal satıcıları çağırırdı çocukluğumu, gülen yüzleriyle.
-Beş misket yirmibeşşş...
Bir başka köşede, bir başkası,
-Uçan balon yirmibeşşş...
Ve bir başkası,
-Uçurtma elli kuruşşş...
Babamın verdiği cep harçlığıyla,
Renkli hayaller satın alıp,
Hayalden hayale geçerdim, uçan balonumla.
Misketlerimle, ne oyunları vururdum, kalbinden.
Uçurtmamla, bulutların üzerinden izlerdim,
Küçülmüş, koca koca adamları...
Düşünsene anne...
Cep harçlığıyla, gökkuşağı renklerini taşıyan, hayaller alırdım,
Çocukluğuma hediye...
Ninnilerinle büyüdüm anne...
Bir tek renkli hayal alamayacak kadar,
Büyüdüm de küçüldüm! ...
Tıpış tıpış yürüdüm.
Çocukluğumdan uzaklaşarak, adım adım! ...
Birer birer çalındı cebimdeki misketlerim, arsız yıllar tarafından...
Uçan balonumu patlattı, yakıcı sıçaklıktaki harlı seneler...
Uçurtmamın ipini kopardı, küçülmüş büyüklüğüm! ...
Acımasız yılların kıskacında,
Renkleri dökülüverdi hayallerimin.
Soldu çocukluğum.
Yok oldu! ...
'Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni''
Sevgi ve saygı ile...
Turan Orak
nostalji vakti, şiir güze, hasret kötü, kutlarım, Doğan Özcan
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta