Ben bir şehre gittiğim vakit, hakikaten oralı oluyordum
Karar verdiğim puslu vakit beni cansız sanırsınız
Saç ve sakaldan aniden kurtulduğumda
Her zamankinden başkaydım
Perşembeleri babamı düşünüyordum
Kızılay’da bir meydan boşluk kurup
Mızıka çalıyorum, Bremenliler gibi
Ne para ne pul; umrumu bir köşeye bırakıp,
Islak ıslak çalıyorum kırlangıç, daha çok bir Fransız:
Mani! Mani! Mani!
Telefonumu kimseler bilmiyor;
Mektup sadece, askeriyeden yoklanıyorum
Kaçıyorum bildiğin ulu orta, bazı apar topar
Sanırım, öğrencilik bir süre sonra bitiyor
Bir alışkanlığın belası bu, şimdi bulunmayan
Türkü barlar ve adına karıştığım Sakarya Caddesi
Hangi keramet?
Ayaklarımı durduramıyorum, durduramıyorum
İptidasız iştirakım, halka açıklığından münasebet
Ne içtiğimi de bilmiyorum, umrumda değil şakırtılar
İpnemsi bir oğlan sesi, yamyam dansında hatunlar
Ben güzelleşiyorum, lunaparkta bir Allah, bir benmişim gibi
Sahne değişiyor, kadeh kadeh renkler…
…
Gırtlağımda kalıyorsun aniden mücerret;
Gözlerimi senden alamıyorum!
Sen ve her şeyin bir jilet gibi yeniden ve şimdi
Dünyanın döndüğünden emin değilim
Ne etsem bilmiyorum, neredeyim? Unutuyorum
Artık dönmüyor dünya bundan eminim
Garsondan; martininin en gözyaşlısını,
Konyağın, en ateşlisini istiyorum
Ruhumun alabildiğine sana dokunuyorum,
Ellerini sarıyorum, belinden kavrıyorum…
Sonrası malum…
…
-Kapatıyoruz!
Nereye gideceğim aklımın birçok köşesinden silinmiş
Yersizim, yurtsuzum; kaldırıma uzanıyorum
Kimsesizliğimin en ıstıraplı yatağı
Beni bir yokluğun gibi sardı mı?
Hatırlamıyorum
Mızıkamı o gece bir bar masasında unuttum
Mustafa KöklüKayıt Tarihi : 21.4.2012 23:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!