İstinye’de bir gece,
Gecenin içinde sen…
Yine soğuk bir kış
Ve ben yine,
Yeniden üşüyorum.
Yağmurun yağışına mı,
Yoksa yalnızlığıma mı,
Yoksa soğuk havaya mı
Üzülüyorum?
Kim bilir…
Yağmur eşlik ediyor bana.
Balıkçılar ise dönüyor seferden.
Her gidene rast gelsin, denir ya,
Bana rast gelsin, demeyenlere içiyorum.
Sabah ezanı suskunluğu bozuyor,
Üzülüyorum.
Neye üzüldüğümü
Kim bilir...
Şarap şişesi bitmiş.
Şarabın bittiğine mi,
Sigaramın bittiğine mi,
Yoksa kendime mi
Üzülüyorum?
Kim bilir…
Sabah ezanı duygulandırıyor beni.
Ölüm geliyor aklıma.
Günahlarım geliyor.
Öptüklerim, seviştiklerim, sevişmek istediklerim…
Bir gün öleceğimi biliyorum.
Öleceğime mi,
Yoksa yaşadığıma mı
Üzülüyorum?
Kim bilir...
Bir sevgili görüyorum,
Kadın biraz üşümüş.
Tavşan adımları ile yürüyorlar.
Görüyorum, gülüyorum.
Sensizliğe mi,
Senin başkasıyla olmana mı,
Yoksa
Gençliğime mi
Acıyorum?
Kim bilir…
Herkes bir şeyler soruyor,
Herkes hakkında yorum yapıyor,
Geçiştiriyorsun.
Kader, nasip, hayırlısı olsun kavramları geçiyor içimden.
Kader, diyorum.
Nasip değilmiş, diyorum.
Hayırlısı olsun, diyorum.
Ne desem de bundan kaçamıyorum.
Bahanelerin arkasına mı saklanıyorum,
Yoksa kendim bir bahane miyim?
Kim bilir...
Son satır, son mısra
Her şeyin sonu var nasıl olsa.
Dünyada ne son ne de ilksin.
İlk insanları düşünüyorum nedense.
Havva ile Âdem’i.
Habil ve Kabil’i.
Son kalacak insanı düşünüyorum sonra dünyada.
Son nefesini verecek insanı.
Ve kendi cehennemimi…
İnsanın bu dünyadaki cehennemi
Kendi zihniymiş.
Nereye gidersen git, peşinden gelecek.
Ne kadar zaman sürer bu cehennem?
Allah bilir…
Kayıt Tarihi : 8.2.2018 13:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!