İSTİKLAL MARŞI NASIL OKUNUR?
Öğretmenimiz ‘’ İstiklal Marşı Güzel Okuma Yarışması’’na başka bir arkadaşımızı seçmişti. Seçtiği arkadaşımızı iki ay gibi aralıksız bir süre çalıştırmıştı. Okuyan arkadaşımızı önce sınıflarda okuması ile tanıtmış sonra tören alanında okuması ile tanıtmıştı.
Arkadaşımız bugüne kadar duyulmamış, işitilmemiş güzellikte okumuştu İstiklal Marşı’nı. Arkadaşımızda görülmemiş bir eda… Arkadaşımız okulun kahramanı.
Öğretmenimin başına saksı mı düşmüştü? Yoksa yaşlılığının verdiği bir yanılğı, yaşlılığının verdiği bir unutkanlık… Bana yarışmaya seni katacağım.’’ dedi. Birden özümün önüne arkadaşım geldi. Arkadaşımın kahramanlığı… Başladım titremeye. Kendimi birden tören alanında hissettim. Yarışma alanında hissetim.
Hayır, Hayır! Ben yarışmaya katılamazdım. Arkadaşımın sergilediği kahramanlığı ben sergileyemezdim. Benim yarışmaya katılmam hayatımın sonu idi. Bütün okul bana gülecekti. Ben nasıl bakacaktım onların yüzüne?
Kaçtım öğretmenden yedi ders boyu.
Arkadaşım gözümün önünde…
Tören alanında, yarışma alanında rezil oluşum gözümün ödünde… Gözyaşı damlalarım kâh avucumda, kâh yanağımda…
Yedi ders boyu bırakmadı öğretmen peşimi. Bana ‘’ Yarışmaya katılacağım.’’ dedirtmeden çıkartmadı beni okuldan.
‘’ Yarışmaya katılacağım.’’ dedirtti öğretmen sonunda bana.
Öğretmen düştü yakamdan, bıraktı peşimi. Arkadaşım kayboldu gözümün önünden.
Takıldı aklıma iki soru. Öğretmen beni niye seçti? Öğretmen bana ne yapacaktı?
İki soru ile yattım, iki soru ile kalktım o gece.
Ertesi gün sordum ilk sorumu ‘’ Beni yarışmaya niye seçtiniz?’’ Öğretmen saydı da saydı ‘’ Sendeki gırtlak…’’ ‘’Sendeki hançere…’’ ’’Sendeki diyafram..’’ ‘’ Sendeki jest, mimik…’’ Sendeki vurgu, tonlama...’’
Öğretmen saydıkça bakıyorum orama, burama. Burnumda iki delik; kimseden ne eksik ne fazla. Bakıyorum ağzıma bir dil; kimseninkinden ne uzun ne kısa. Bakıyorum gırtlağıma göremiyorum bir fark. Parmaklarıma bakıyorum, fark yok. Kaşıma gözüme bakıyorum fark yok. Yok, yok.
Bana ‘’ ‘’Oku, ilk dizeyi.’’ dedi okudum ilk dizeyi: ’Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’’ Öğretmenim şaşkın… Sanki ben yanlış bir şey yaptım. Yanlış da yapmadım. Harf hatası yapmadım. Unuttuğum sözcük, unuttuğum bir tek hece olsun olmadı.
Birden hiddetlendi öğretmenim ‘’ Evladım, sen ne yaptın?’’ ‘’ Okudum hocam!’’ ‘’Evladım, öyle mi okunur?’’ ‘’ Vallahi hocam, okumayı öğrendiğimden beri ben hep böyle okudum her öğretmenim beğendi okumamı.’’ ‘’ Evladım, her sözcük bir dünya. Gireceksin sözcüğün içine’’ Ben bir sözcüğe baktım, bir bana, başladım gümeye.. .’’ İşte bu! İşte bu mimik’’ bunu doğru yerde doğru sözcükte göstereceksin’’ dedi. Bir yandan gülerken bir yandan içimden ‘’ Bu öğretmen kafayı yemiş olmalı’’ demişim. Bir yandan da farkında olmadan elimi başımın üstüne götürüp ampul takar gibi, ampul söker gibi açmışım parmaklarımı, çevirmişim sağa, çevirmişim sola. Öğretmenim ‘’ İşte! bu Jest.’’’ ‘’ Bunu doğru sözcükte kullanacaksın’’ dedi. İyi de her sözcük aynı. Gel de çık işin içinden hangisi eğri hangisi doğru?
Yok, yok bu öğretmen kafayı yemiş olmalı. Kafayı yemese iki ayda yetiştirdiği hem de kusursuz yetiştirdiği öğrenciyi bırakır düşer miydi peşime?
Öğretmen kendisi başladı okumaya başladı da sadece ’Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!…’’ dedi durdu. Sanırsınız takıntıya uğramış plak… ‘’ ’Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!…’’ ‘’ Evladım, her sözcüğün hakkını vereceksin. Düşün sözcük gaz, sen pedal. Kökleyeceksin pedalı sonuna kadar. ‘’ diyor başlıyor tekrar okumaya ….’’ Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’ ’’ Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’
Öğrendim gaz pedal. Bu iş tamam.
Öğretmen basıyor pedala ben’’ Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’ diyorum. Ben basıyorum pedala öğretmen ’’ Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’
Bir an kendimi tamirhanede sandım. Öğretmenim usta, ben çırak. Benden anahtar takımı istedi isteyecek. Bakıyorum öğretmenimin gözünün içine. Öğretmen ‘İşte! Böyle bakacaksın gözümün içine’’ diyor. ‘’ Hiçbir hareketimi kaçırmayacaksın gözünden, ağzımdan çıkan hiçbir sözcüğü kaçırmayacaksın.
Gaz pedal, gaz pedal….
Bir bakmışsın’’ Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’ bir bakmışsın ‘’ O zaman yükselerek arşa değer belki başım.’’ dizelerindeyim
Okuyorum’’ O zaman yükselerek arşa değer belki başım’’ Öğretmen yine hiddetleniyor. Birden yaşına rağmen bir kaplan kesiliyor, yürüyor üstüme ‘’ Evladım, ne yapıyorsun sen?’’ ‘’ Okuyorum.’’ ‘’ Evladım, okumayacaksın, yükseleceksin, değdireceksin başını arşa.’’
Anladım. Öğretmen öğretmişti arşı, serhatti, secdeyi. Arş sahnenin üstü idi. Serhat salonun tüm çevresi. Bayrak sahnede sağımda. Bir zıplamışım yerimden, zıplamamla düştü sahnenin tavanından bir parça. Öğretmen bu defa şaşkın…’’ Evladım ne yaptın?’’ ‘’ Arşa kafamı vurdum hocam.’’ Evladım, kafanı tavana vurmayacaksın, jest, mimiklerinle arşa yükseldiğini hissettireceksin karşındakine.’’
‘’ Devam!’’ diyor öğretmenim.’’ Secde eder varsa taşım.’’ Öğretmen, kaş, göz ‘’ Secde, secde’’ diyor. Bir ‘’ Küt!’’ sesi. Benim kafa secdede. Öğretmen yine hiddetleniyor ‘’ Evladım, ne yaptın?’’ secdedeyim hocam.’’ ‘’ Evladım, sen değil sözcükler secde edecek, okşayacak şehitlerin ruhunu. Tamam, anladım kafamı yanlış vurdum sahnenin tavanına, tabanına da sözcükleri nasıl secdeye yatıracağım?..
…
Sadece üç günde öğrendim hepsini. Okumama öğretmen hayran, ben kendime şakın. Nasıl olur da üç günde ben bu kadar değişirdim? Nasıl öğretmenimi okumama hayran bırakabilirdim?
Üç günde kaç basamak çıkmıştım. Üç günde kaç 100 metreyi koşmuştum bir solukta…
Günün sonunda öğretmenim ‘’ Sendeki hançere olağan üstü.’’ Her sözcükte verdiğinin sözcüğün hakkını on kat, yirmi kat gösterme gücüne sahipsin. Sen artık sadece gaz pedal çalış, derste, teneffüste, her an her yerde. Gazı kökle sonuna kadar ’’ Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’, ’’ Kork, korrr. Korrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaa!’’
Gaz pedal… Doğrusu zevkli mi zevkli. Kökledikçe kökleyesi geliyor insanın.
Uzandım yatağıma. Bastım gaza… Daha pedal yarıya indi inmedi bir gürültü koptu. ‘’ Eyvah, kaza yaptık galiba’’ dedim baktım arabada değil yatağımdayım. Kalktım yatağımdan baktım yatağımın sağına soluna.
Yatağın arka tampon yerde…
Çaktırmadan dikledim, bağladım iple. Ne yapabilirdim ki kaynak yapacak halim yok ya.
Gaz pedal… Bu defa daha dikkatli. Gaz pedal…
Gaz pedal, kökledikçe köklüyorum. Arada bir sağım solumda tutunacağım bir şeyler oluyorsa vites kolu.
Çoğu kez elimde kalıyor vites kolu. Tıpkı sifon çekeceğinin elimde kaldığı gibi…
Ertesi gün ilk ders atıldım dersten. Suçum gaz pedal. Derste kaptırmışım kendimi, gaz pedal. Kökledikçe köklüyorum. ’’ Kork, korrrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’Dersin öğretmeninin dikkatini çekmiş olmalı ki sordu’’ Sen ne yapıyorsun?’’ ‘’ Köklüyorum hocam!’’ ‘’ Kalk tahtada kökle’’
Yazdım tahtaya’’ Kork, korrkorrrr, korrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’ Bastım gaza. Öğretmen’’ Daha yazmayı bilmiyorsun, kökü nerden bileceksin. Bir defa sözcük böyle yazılır ‘’Korkma’’ kökü de korkmak fiilinin kork- köküdür . ‘’ Korkma da olumsuz emir çekimidir. Yaptığın yanlışlar yetmiyormuş gibi bir de el kol hareketi, çıkarttığın garip ses. Çık dışarı’’
Ertesi gün çıktım tören alanına daha ilk sözcüğü’’’ Korkma!’’ okumamda, ilk gaza basmamda ’’ Kork, korrrkorrrrkorrrkma, korrrkmaaaaaaaaaaaaa!’’ tüm öğrencisi şaşkın, tüm öğretmeni şaşkın. Hepsi hayran. Alkış sesi yükseldikçe yükselmişti.
Baktım bir tek sınıftan atan öğretmenim mahcuptu.
O bana ‘’ Korkma’’ sözcüğünün ek- kök ayrılışın göstermişti, ben ona nasıl okunduğunu
İbrahim ŞAHİN
İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 21.2.2020 10:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!